TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SERDAR
AYDIN VE EŞREF AYDIN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/16934)
Karar Tarihi: 22/6/2015
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucular
|
:
|
Serdar AYDIN
|
|
|
Eşref AYDIN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Kutsal HADİOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular,
"uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçunu işledikleri
iddiasıyla yargılandıkları davanın halen devam ettiğini ve yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşler ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru,
21/10/2014 tarihinde İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci
Bölüm Birinci Komisyonunca 30/12/2014 tarihinde, başvurunun, makul sürede
yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden kabul edilebilir olduğuna ve esas
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Başvurucu
Serdar Aydın tarafından yapılan 2014/16934 numaralı bireysel başvuru dosyası
ile başvurucu Eşref Aydın tarafından yapılan 2014/16936 numaralı bireysel
başvuru dosyası, aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirilmiş,
incelemeye 2014/16934 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam
edilmiştir.
5. Bölüm
Başkanı tarafından 13/3/2015 tarihinde, başvurunun esas incelemesinin
yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru
konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 19/3/2015 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi
ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. maddesi ile yetkili) yürütülen
soruşturma kapsamında 28/8/2009 tarihinde gözaltına alınmışlardır.
9. İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli), 1/9/2009 tarihli ve
2009/100 Değişik İş sayılı kararıyla başvurucuların tutuklanmalarına karar verilmiştir.
10. Başvurucular ve diğer
şüpheli hakkında, 9/9/2009 tarihli ve E.2009/904 sayılı iddianame ile "suç
işlemek amacıyla örgüt kurmak, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve
örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2009/209 sayılı dosyasına
kaydedilmiştir.
11. İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesi, 13/5/2010 tarihli duruşmada başvurucu Eşref Aydın'ın tahliyesine
karar vermiştir.
12. Mahkemece, 14/6/2012
tarihli ve E.2009/209, K.2012/107 sayılı karar ile başvurucuların "suç
işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" suçundan beraatlerine,
başvurucu Serdar Aydın'ın "uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçundan 10 yıl hapis ve 30.000,00 TL adli para, başvurucu Eşref Aydın'ın "uyuşturucu
madde ticareti yapmak" suçundan 7 yıl 6 ay hapis ve 7.500,00 TL adli
para cezası ile cezalandırılmalarına ve başvurucu Serdar Aydın'ın tutukluluk
halinin devamına karar verilmiştir.
13. Temyiz üzerine,
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 16/5/2013 tarihli ve E.2012/22763, K.2013/4431
sayılı ilâmı ile hüküm bozulmuştur.
14. Bozma ilâmına uyularak
yapılan yargılama sonunda İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 23/7/2013 tarihli
ve E.2013/95, K.2013/160 sayılı kararı ile "uyuşturucu madde ticareti
yapmak" suçundan başvurucu Serdar Aydın'ın 10 yıl hapis ve 30.000,00
TL adli para, başvurucu Eşref Aydın'ın 7 yıl 6 ay hapis ve 7.500,00 TL adli
para cezası ile cezalandırılmalarına ve başvurucu Serdar Aydın'ın tahliyesine
karar vermiştir.
15. Karar, başvurucular
tarafından temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi devam etmektedir.
16. Başvurucular,
21/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
17. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 21/10/2014 tarih ve
2014/16934 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A.
Başvurucuların İddiaları
19. Başvurucular, "uyuşturucu
madde ticareti yapmak" suçunu işledikleri iddiasıyla 28/8/2009
tarihinde gözaltına alınarak 1/9/2009 tarihinde tutuklandıklarını, yargılama
esnasında tahliye edildiklerini ancak haklarında açılan kamu davasının halen
devam ettiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek,
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1.
Esas Yönünden
20. Başvurucular, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca haklarında açılan kamu davasının halen devam
ettiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
22. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının
tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
23. Anayasa’nın 36. ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların
da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır.
İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama
aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik
incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer
(B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucular
hakkında, "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve örgüt
faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçlarını
işledikleri iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucular hakkında isnat
olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un 188. maddesinin (3), (4) ve (5) numaralı
fıkraları ile 220. maddesinin (2) numaralı fıkrasında hapis ve adli para
cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucular
hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence
kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §
32).
24. Ceza muhakemesinde
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı,
bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi
veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut
başvuru açısından bu tarih, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucuların
gözaltına alındığı 28/8/2009 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
25. Başvuruya konu
yargılama sürecinin incelenmesinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen soruşturma kapsamında 28/8/2009 tarihinde gözaltına alınarak 1/9/2009
tarihinde tutuklanan başvurucular ile diğer şüpheli hakkında, Başsavcılığın
9/9/2009 tarihli iddianamesi ile "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak,
suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde
uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla
kamu davası açıldığı, davanın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/209
sayılı dosyasına kaydedildiği tespit edilmiştir. Mahkemece, 13/5/2010 tarihli
duruşmada başvurucu Eşref Aydın'ın serbest bırakıldığı, 14/6/2012 tarihli karar
ile başvurucuların "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak"
suçundan beraatlerine, "uyuşturucu madde ticareti yapmak"
suçundan mahkûmiyetlerine ve başvurucu Serdar Aydın'ın tutukluluk halinin
devamına karar verildiği belirlenmiştir. Temyiz üzerine, Yargıtay 10. Ceza
Dairesinin 16/5/2013 tarihli ilâmı ile hükmün bozulduğu, bozma ilâmına uyularak
yapılan yargılama sonunda İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince, 23/7/2013
tarihli karar ile "uyuşturucu madde ticareti yapmak" suçundan
başvurucu Serdar Aydın'ın 10 yıl hapis ve 30.000,00 TL adli para, başvurucu
Eşref Aydın'ın 7 yıl 6 ay hapis ve 7.500,00 TL adli para cezası ile
cezalandırılmalarına ve başvurucu Serdar Aydın'ın tahliyesine karar verildiği,
başvurucular tarafından temyiz edilen hükmün temyiz incelemesinin halen devam
ettiği anlaşılmıştır.
26. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir
(B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
27. Başvurunun
değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki
güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan
engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan
uzaktır. Başvurucuların tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmalarıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep oldukları da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
yaklaşık altı yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3.
6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
29. Başvurucular, yargılama
makul sürede sonuçlandırılmadığı için ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmişlerdir.
30. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucuların tarafı
oldukları uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık altı yıldır devam eden yargılama süresi
nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara
ayrı ayrı net 4.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucular tarafından
ayrı ayrı yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı
başvuruculara ödenmesine, 1.500,00 TL vekâlet ücretinin başvuruculara
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvuruya konu
yargılamanın yaklaşık altı yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven
ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın
mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V.
HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurucuların;
1. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki
iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B.Başvuruculara
ayrı ayrı net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,başvurucuların tazminata
ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C.
Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin ayrı ayrı BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinin ise BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D.Ödemelerin,
kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden
itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin
sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz
uygulanmasına,
E.
Kararın bir örneğinin Yargıtaya gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Alparslan ALTAN
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET YURT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11663)
Karar Tarihi: 22/6/2015
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet YURT
|
Vekili
|
:
|
Av. Fikret AYDOĞDU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
hizmet sürelerinin tespiti istemiyle 16/4/2009 tarihinde açtığı davanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, ihlalin tespiti ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
15/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci
Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi
Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
4. Bölüm
Başkanı tarafından 28/1/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru
konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 26/2/2015 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru
formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu,
16/4/2009 tarihinde hizmet sürelerinin tespiti istemiyle dava açmıştır.
8. Afyonkarahisar
İş Mahkemesinin E.2009/155 sayılı dosyasına kaydedilen dava, 16/6/2010
tarihinde, aynı Mahkemenin E.2009/154 sayılı dosyasında görülen işçi
alacaklarına ilişkin dava dosyası ile birleştirilmiş ve yargılamaya E.2009/154
sayılı dosya üzerinden devam edilmiş, 10/4/2012 tarihinde ise anılan dosyadan
tefrik edilerek aynı Mahkemenin E.2012/230 sayılı dava dosyasına
kaydedilmiştir.
9. Mahkeme,
13/6/2012 tarihli ve E.2012/230, K.2012/504 sayılı kararı ile davanın reddine
karar vermiştir.
10. Başvurucunun temyiz
istemi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 26/12/2013 tarihli ve
E.2012/17543, K.2013/24928 sayılı ilâmı ile eksik inceleme ve araştırma sonucu
hüküm kurulduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
11. Bozma sonrasında
yargılamaya, aynı Mahkemenin E.2014/30 sayılı dava dosyasında devam
edilmektedir.
12. Başvurucu, 15/7/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. 12/1/2011 tarihli ve
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (bkz.
B. No: 2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/7/2014 tarihli ve
2014/11663 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu, hizmet
sürelerinin tespiti istemiyle 16/4/2009 tarihinde açtığı davanın makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1.
Kabul Edilebilirlik Yönünden
16. Başvuru formu ile
eklerinin incelenmesi sonucunda, başvurucunun yargılamanın uzunluğuna ilişkin
şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2.
Esas Yönünden
17. Başvurucu, 16/4/2009
tarihinde açtığı davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18),
Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya
çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar,
Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
19. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher
Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 41–45).
20. Anayasa’nın 36.
maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru
konusu olayda, iş hukukuna dayalı tespit davasının söz konusu olduğu
görülmekle, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan
bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
21. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 16/4/2009 tarihidir.
22. Sürenin bitiş tarihi
ise yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların
yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan,
değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
23. Makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan
başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri
çerçevesinde, gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek çalışma barışı açısından
arz ettiği önem nazara alındığında, iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi
hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerekmektedir. Bu
nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş
davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında sözlü
yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması sistemi ihdas ederek iş
davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz
bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (Nesrin Kılıç, B. No:
2013/772, 7/11/2013, § 59).
24. 6100 sayılı Kanun’un
447. maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve
seri yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına
da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü
yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir
incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek
dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (Nesrin Kılıç, B.
No: 2013/772, 7/11/2013, § 64-65).
25. Başvuruya konu
yargılama süreci incelendiğinde; yargılamanın, iş ilişkisinden doğan
uyuşmazlıkların niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun
davadaki menfaati dikkate alındığında makul görülemeyecek derecede uzun bir
süre olan altı yılı aşkın süredir devam ettiği, yargılama süresinin uzamasında
büyük oranda, bilirkişi raporlarının temininde ve delillerin toplanması
aşamasında geçen süreler ile celse aralarının uzun tutulmasının etkili olduğu
anlaşılmaktadır.
26. İlgili yargılama
evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi
önünde görüldüğü anlaşılmakla, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul
hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan
yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı
Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin,
uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu
anlaşılmaktadır (bkz. § 13).
27. 5521 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (Hayrettin Ekim, B. No: 2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
28. Başvuruya konu
davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul
işlemlerinin niteliği çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında, somut
başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı
ve altı yılı aşkın süredir devam eden söz konusu yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3.
6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 7.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
31. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin altı yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net
5.400,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından
yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvuruya konu
yargılamanın altı yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin
gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en
kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya
net 5.400,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin
diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu
tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin,
kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden
itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin
sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz
uygulanmasına,
E. Kararın
bir örneğinin Afyonkarahisar İş Mahkemesine gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUZAFFER
ÇEVİK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/16620)
Karar Tarihi: 22/6/2015
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Muzaffer ÇEVİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Kutsal HADİOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
"hırsızlık, mala zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal" suçlarını
işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın halen devam ettiğini ve makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru,
21/10/2014 tarihinde İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci
Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/11/2014 tarihinde, başvurunun, makul sürede
yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden kabul edilebilir olduğuna ve esas
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm
Başkanı tarafından 1/12/2014 tarihinde, esas incelemesinin yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru
konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 10/3/2015 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi
ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu,
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Bakırköy 6.
Sulh Ceza Mahkemesinin 25/11/2009 tarih ve 2009/176 Sorgu sayılı kararı ile
tutuklanmıştır.
8. Başvurucu
hakkında, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2/12/2009 tarih ve E.2009/54186
sayılı iddianamesi ile "hırsızlık, mala zarar verme, konut
dokunulmazlığını ihlal" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası
açılmıştır.
9. Bakırköy
3. Çocuk Mahkemesi, 28/1/2010 tarih ve E.2009/560, K.2010/45 sayılı kararı ile
başvurucunun, "hırsızlık" suçundan 7.300,00 TL adli para
cezası, "mala zarar verme" suçundan 1.200,00 TL adli para
cezası, "konut dokunulmazlığını ihlal" suçundan 3.600,00 TL
adli para cezası ile cezalandırılmasına ve tahliyesine karar vermiştir.
10. Karar temyiz edilmiş
olup, temyiz incelemesi Yargıtayda devam etmektedir.
11. Başvurucu, 21/10/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 116.
maddesinin (1) numaralı fıkrası, 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b)
bendi ile 151. maddesinin (1) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/10/2014 tarih ve 2014/16620
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A.
Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, "hırsızlık,
mala zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal" suçlarından 25/11/2009
tarihinde tutuklandığını ve 28/1/2010 tarihinde tahliye edildiğini, ancak
hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1.
Esas Yönünden
15. Başvurucu, Bakırköy
Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini
ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
17. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
18. Anayasa’nın 36. ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların
da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır.
İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama
aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik
incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer
(B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "hırsızlık,
mala zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal" suçlarını işlediği iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı
Kanun’un 116. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 142. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendi ile 151. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hapis veya
adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu
hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence
kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §
32).
19. Ceza muhakemesinde
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı,
bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi
veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut
başvuru açısından bu tarih, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun
tutuklanmasına karar verildiği 25/11/2009 tarihidir. Ceza yargılamasında
sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı,
yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre
şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
20. Başvuruya konu
yargılama sürecinin incelenmesinde, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülen soruşturma kapsamında Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/11/2009
tarihli kararı ile tutuklanan başvurucu hakkında, Başsavcılığın 2/12/2009
tarihli iddianamesi ile "hırsızlık, mala zarar verme, konut
dokunulmazlığını ihlal" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası
açıldığı tespit edilmiştir. Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesince yapılan yargılamada
başvurucunun savunması ile müştekinin beyanı alınarak, 28/1/2010 tarihli karar
ile başvurucunun, "hırsızlık" suçundan 7.300,00 TL adli para
cezası, "mala zarar verme" suçundan 1.200,00 TL adli para
cezası, "konut dokunulmazlığını ihlal" suçundan 3.600,00 TL
adli para cezası ile cezalandırılmasına ve tahliyesine karar verildiği, temyiz
edilen hükmün, temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
21. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§
24-40).
22. Başvurunun
değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin
çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında
karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık
olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını
kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep
olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru
açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz
konusu beş yılı aşkın süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2.
6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
24. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
25. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
26. Başvurucunun tarafı
olduğu uyuşmazlığa ilişkin beş yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi
nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
3.350,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
27. Başvurucu tarafından
yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
28. Başvuruya konu
yargılamanın beş yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven
ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın
mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V.
HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B.Başvurucuya
net 3.350,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C.
Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D.Ödemelerin,
kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden
itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin
sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz
uygulanmasına,
E.
Kararın bir örneğinin Yargıtaya gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Alparslan ALTAN
|
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder