22 Haziran 2010 Salı

HMUK ve Tasarıya Göre Davada Yer Alan Dilekçeler

Av.Ender Dedeağaç

(Bu yazı www.inisiyatif.net sitesinde 22.05.2007 tarihinde yayınlanmıştır.)
Daha önce kendimce incelediğim, Hukuk Muhakemeleri Kanun Tasarısı ile HMUK arasındaki karşılaştırmaları sizlerle paylaştığımı hatırlayacaksınız. Bu kez gene aynı şekilde taraf dilekçesi olarak tanımlayabileceğimiz, dava, cevap, replik ve duplik dilekçelerine ilişkin hükümleri gerek HMUK gerekse HMKT da karşılaştırmalı olarak inceledim ve değerlendirdim. Eleştiri ve katkılarınızı paylaşmasanız bile, her zamanki gibi, yaptığım bu çalışmayı sizlerle paylaşmakta yarar gördüğüm için sitemiz aracılığı ile yayınlamaktayım.

Tasarı, yasada yer alan dilekçe sayısını değiştirmemiştir. Tasarıya göre de tarafların davanın başlangıcında verebileceği dilekçeler yasada olduğu gibi, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, cevaba cevap ve davalının ikinci cevabı olmak üzere dört dilekçeden oluşmaktadır.

Tasarıda da belirtildiği gibi, hâkimin bir uyuşmazlığa bakabilmesi HMUK 72 maddesinde hükme bağlandığı gibi, kendisine bir başvurunun yapılması gerekmektedir.

Gerek HMUK gerekse HMKT ya göre taraf dilekçelerinin ilki dava dilekçesidir. İşte yasaya ve tasarıya göre hâkimin davaya bakması için gerekli olan ilk başvuru bu dilekçe ile yapılır. HMUK 178 maddesine göre, davanın açılmış sayılabilmesi için, bu dilekçenin yani dava dilekçesinin düzenlenmesi ve mahkeme kalemine kaydının yaptırılmış olması şarttır. Tasarı da aynı hususu HMKT nın 123 maddesinde düzenlemiştir. Tasarı da davanın açılmış sayılabilmesi için kaydın yapılmış olmasını ilke olarak benimsemiştir. Ancak tasarıda, günün koşulları dikkate alınarak, özellikle elektronik ortamdaki gelişmelerden yararlanabilmek açısından kaydın nasıl yapılacağı konusunun yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. (Kanımca, bu yönetmelik hazırlanırken 06.02.1984 gün 1983/7 E ve 1984/3 K sayılı YİBKK’ında yer alan ilkeler dikkate alınarak, harca tabii dava ile harca tabi olmayan dava açısından kaydın önemi ve tarafın dilekçesini süresinde kaleme geri vermemesinin sonuçları özellikle UYAP’ın işlemediği yerlerdeki mahkemeler açısından dikkate alınmalıdır.)

HMUK ile HMKT yı daha sağlıklı bir şekilde karşılaştırabilmek için, her ikisinde dilekçenin içeriğini düzenleyen maddeleri değerlendirmekte yarar bulunmaktadır.

Bu amaçla, HUMK md. 179.’a baktığımızda dava dilekçesinde 7 hususun bulunmasının hüküm altına alındığını görmekteyiz.

Bunlar;

*

tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin veya vekillerinin ad ve soyadlarıyla adresleri
*

açık bir şekilde dava konusu
*

davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ve delillerinin nelerden ibaret olduğu
*

hukuki sebeplerin özeti
*

açık bir şekilde iddia ve savunma
*

karşı tarafın hangi sürede cevap verebileceği
*

davacının veya varsa kanuni temsilci veya vekilin imzası’dır.

HMKT md. 124’e baktığımızda ise dava dilekçesinde yer alması gerekli hususların 10’ a çıkartıldığını görmekteyiz. Diğer bir anlatımla, HMKT yer alan hükümler, uygulanmakta olan HMUK’a göre zenginleştirilmiştir. Zenginleştirmenin hangi yeni koşullarla sağlandığını saptayabilmek için, HMKT ve HUMK arasındaki farklılıklara baktığımızda HMKT’nin, HUMK’da yer alan hususlar dışında,aşağıdaki hususların da dava dilekçesinde yer almasını hükme bağladığını görmekteyiz.

Bunlar;

*

mahkemenin adı,
*

davacının TC no'su,
*

davanın değeri
*

talep’dir.

HMKT’nın getirmiş olduğu bu yeni unsurlar, özünde yeni olmayıp HMUK uygulamasında da, dava dilekçesinde varlığını aradığımız koşullardır. Davacının TC nosu, UYAP uygulaması ile karşımıza çıkan bir husustur. Bu nedenle, UYAP’ın uygulanmadığı yerlerde bu kurala uyulup uyulmadığını ve uygulamanın yasal bir dayanağı olup olmadığını bilememekle beraber, önemli bir değişiklik olmadığı, Maliye Bakanlığı’nın düzenleyici kurallar aracılığı ile uygulamayı başlattığı kanısında olduğumu söyleyebilirim.

Yenilik olarak sunulan diğer üç unsura gelince bunların yenilik olmadığını HMUK uygulaması içinde de bu unsurların arandığını belirtmekte yarar bulunmaktadır.

Yenilik olarak sunulan unsurlardan biri olan “mahkemenin adı” dilekçenin doğal yapısı gereği bulunması gereken bir husustur. HMUK uygulamasında da “vazife” ve “salahiyet” hükümlerinin olduğu, bu hükümlere aykırı olarak yapılan başvurular için, itiraz haklarının kullanılabildiğini hatırladığımızda bu unsurun yeni bir unsur olmadığını söylemek gerekir.

Davanın değeri, yerleşmiş deyimi ile müddeabih, eski uygulamada da aranılan unsurlardandır. Çünkü davanın açılması için zorunlu unsur olan dava harcı bu beyana göre tahsil edilmektedir.

Talep için de aynı şeyleri söylemek gerekecektir. Çünkü taleple bağlılık ilkesi de, usul hukukunun temel ilkelerinden biridir.

HMKT 124 maddesi cevap verme süresini, unsur olarak saymamış buna karşılık bu konu ile ilgili düzenlemeyi 132 madde de gerçekleştirmiştir. HMKT nın 132 maddesine göre cevap verme süresi 15 gün ve ek süre ise mahkeme kabul ederse en çok bir aydır.

Tasarıyı hazırlayanlara göre HMUK 179 ve HMKT 124 arasında fark oluşturan unsurlardan bir tanesinin HMKT 124/f. de yer alan “iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği” unsuru olduğu beyan edilmektedir. Üstelik HMKT md.198 gerekçesinde “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi ilkesi” ile ilgili açıklama yapılırken “...uygulamada genel geçer ifadelerle somut vakıalara dayanmadan davaların açılıp yürütülmesinin önüne geçmek...” amacı ile bu hükmün tasarıda yer aldığı belirtilmektedir.

HMUK 179/3 maddesine baktığımızda,”davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ve delillerinin nelerden ibaret olduğu” hükmünün yer aldığını görmekteyiz. Bu cümle ile HMKT 124/e de yer alan Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri” ve HMKT 124/f de yer alan “iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği” cümlelerini karşılaştırdığımda ben kendi adıma her hangi bir farklılık görmemekteyim. Gerek ya da gerekse taslakta yer alan bu hükümler özünde,

*

Davacı iddiasını ispatla yükümlüdür.
*

Davacı somutlaştırma yükü ile yükümlüdür.
*

Davacı ıslah hariç iddiasını değiştiremez, ilkelerini sağlamaya yönelik hükümlerdir.

Yukarıda da belirttiğim gibi ben bir fark bulamadım. Ancak, HMKT 198 maddenin gerekçesinde yer alan eleştiriden utanç duydum. Çünkü yasa taslağını hazırlayan görevliler, bu açıklamaları ile bir mesleğin tamamını özensizlikle itham etmektedirler. Bu büyük oranda doğru fakat kabul edilir bir eleştiri değildir.

Davada hukuki yorumun hâkime ait olması kuralını da dikkate aldığımızda, dava hazırlığında davacı olarak bizi ilgilendiren en önemli konunun olaylar ve kanıtları bölümü olduğunu belirtmekte yarar bulunmaktadır. Çünkü hukuki yorumda bir hata, yorumun hâkimin görevine girmesi ve iddianın genişletilmesi yasağı ile ilgisi bulunmaması nedeni ile giderilmesi mümkün hatadır.

Aynı şekilde mahkemenin yetki ve görevinde hata yapmak, taraf da hata yapmak zamanaşımı, hak düşürücü süre gibi nedenlerin doğması hariç genelde bedeli ödenmek koşulu ile giderilmesi mümkün hatalardır. Olayların bildirilmesinde hata ıslah hariç düzelemeyecek bir hatadır. Üstelik olayların bildirilmesinde, olaylar ile yararlanılmak istenilen hukuki kurum arasında gereken bağ kurulmamış ise ve hukuki kurumun yapısı gereği bildirilmesi gereken olaylar bildirilmemiş ise ya da bildirilen olaylar soyut anlatımdan kurtarılarak somut hale getirilmemiş ise yani delillerle beslenmemiş ise dava dilekçesi diye sunduğumuz belge mektup olarak değerlendirilecektir.

HMUK 180 maddesine baktığımızda;

*

Dava dilekçesinin davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş olmasının
*

Dava dilekçesinin ekinde dava dilekçesinde belirtilen belgelerden davacı elinde bulunanların bir örneğinin eklenmesinin
*

Dava dilekçesinde yer alan fakat davacı elinde bulunmayan belgelerin nerelerden getirileceğinin açıklanması ve buna ilişkin posta giderinin verilmiş olmasının emredildiği görülecektir.

HMUK 180/1 maddesini destekleyen bir hüküm Avukatlık Kanununun 2 maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre, avukat davası ile ilgili olarak, toplanması gereken delilleri toplamak amacıyla yazılması gereken yazıları, duruşma günü beklenmeksizin yazılmasını talep edebilir.

Meslek kurallarımıza göre ise eğer davada karşı tarafımızda da bir avukat görevli ise, mahkemeye sunulan her bir belgenin basit yargılama, sözlü yargılama usullerinin uygulanması halinde bile bir örneğinin karşı tarafta görev yapan avukata verilmesi şarttır.

HMUK 180/2 maddesinin anlamı bence çok önemlidir. Burada, birinci celsede verilmesi gereken 10 günlük süre, delilleri belirtmek için değil, elde olup verilmeyen ya da getirilmesi gerekirken getirilmeyen delillerin getirilmesi için verilen süredir.

Hâlbuki uygulamada bu süre delilleri bildirmek için verilen bir süre olarak kullanılmaktadır. Üstelik yasanın belirttiği 10 gün yerine yargıcın takdir ettiği süre geçerli olmaktadır. Böylece, gerek avukatların gerekse yargıçların yanlış davranışları davaların uzamasının nedenlerinden birini ve yasa koyucunun iradesinin gasp edilmesinin nedenini oluşturmaktadır.

HMKT incelendiğinde bu konuların HMKT’nın 125 ve 126 maddelerinde hükme bağlandığını görmekteyiz. HMKT 126 madde davacının delillerini dava dilekçesi ekinde vermesini ve getirilmesi gereken belgelerin ise HMKT 125 maddesi doğrultusunda verilen masraf avansından karşılanarak getirilmesinin sağlanmasını emretmektedir.

Diğer bir anlatımla, eski ve yeni hükümler arasında peşin yatırılan avans yöntemi hariç bir fark bulunmamaktadır.

HMKT 124/2 maddesi yeni bir hüküm olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu maddeye göre dilekçenin bazı unsurlarında ki noksanlığın giderilmesi için 7 günlük kesin süre verileceği bu sürede eksiklikler giderilmez ise davanın açılmamış sayılacağına karar verileceği hükme bağlanmıştır.

CEVAP DİLEKÇESİ

Cevap dilekçesi düzenlemek davalının davada yapmakla yükümlü olduğu ilk görev ve haktır.

HMUK 195 maddesine göre, davalı dava dilekçesine karşı cevaplarını, eğer hâkim bir süre emretmemiş ise 10 günlük süre içinde vermek zorundadır. Aynı maddede belirtilen kamu kurumları için süre 30 gündür.

Eğer davalı bu sürenin yeterli olamayacağı kanısında ise, cevap süresi içinde mahkemeye başvurarak kendisine HMUK 197 hükmü gereği süre uzatılması verilmesi talep eder.

Eğer HMUK 195 ve 197 nin tanıdığı sürelerden yararlanılmamış ise, davalıya ait mazeret bildirilerek (vekilin mazereti dikkate alınmaz) ilk duruşma gününde talep edilmek üzere mahkemeden 3 günlük süre talep edilir.

Uygulamada süre uzatımı talebinin cevap süresi içinde yapılması koşulu aranmaktadır.

Gene uygulamada süre uzatımı için başvurulsa ve kabul edilse bile ilk itirazların cevap süresi içinde yapılması koşulu aranmaktadır.

HMKT nın 132 maddesi bu konuyu düzenlemiş, cevap süresini 15 gün olarak belirlemiş, süre uzatımını kabul etmiş, cevap süresi içinde başvurulduğu takdirde, bir ayı geçmemek üzere, süre uzatımı verilebileceğini hüküm altına almıştır. Ancak HMUK 198 de düzenlenen davalı tarafın mazeretinden kaynaklanan hallerde verilen 3 günlük ek süreyi düzenlememiştir.

HMUK 200 maddesi cevap dilekçesinin içeriğini hüküm altına almıştır. Ancak hüküm altına alırken dava dilekçesini düzenleyen 179 maddeye atıfta bulunmuştur. HMUK 200 maddesine göre cevap dilekçesinde öncelikle HMUK 179 maddenin 1 ve 2 bentlerinde yer alan hususların bulunması gerekmektedir. Bunlar söz konusu maddede;

*

Tarafların ve varsa kanuni temsilci veya vekilleri ad ve soyadları ile adresleri ile,
*

dava konusu, olarak sayılmıştır.

HMUK 200 maddeye göre yukarıda sayılan ve HMUK 179/1ve2 bentlerde yer alan hususlara ek olarak

*

Dava dilekçesinde bunu takiben davacı tarafından bildirilmiş olan vakıaların her biri hakkında verilecek cevaplar
*

Açıkça savunma
*

Davalının veya kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası da cevap dilekçesinde bulunması gerekmektedir.

HMUK 201 madde cevap dilekçesi için bir başka içerik belirlemektedir. Bu maddeye göre eğer davalı davayı inkâr ile yetinmeyecek ise,

*

Müddeialeyhin istinat ettiği bütün vakıalar hakkında sıra numarası ile icap eden izahatı
*

İsnat eylediği kanuni sebeplerin hülasaları cevap dilekçesinde bulunmalıdır.

Dikkat edilirse, birinci halde, davalı davacının bildirdiği vakıaları inkâr etmekte bunların olmadığını beyan etmektedir. İkinci halde ise, bu olayların olmamasının yanı sıra davacı tarafından bildirilmeyen olayların varlığını da belirtmektedir.

HMUK 200/son maddesi cevap dilekçesi sunulurken aynen dava dilekçesinde olduğu gibi delillerin eklenmesi ilkesini yani HMUK 180 maddenin burada da uygulanmasını emretmektedir.

Cevap dilekçesinin verilmesi aşamasından sonra davalı açısından savunmanın genişletilmesi yasağı başlamaktadır.

HMKT 134 maddesi cevap dilekçesinin içeriğini hüküm altına almıştır.

HMKT 135 maddesi cevap dilekçesinde eksiklik bulunması halinde yapılması gereken hususları düzenlemiştir.

HMUK da ayrı bölümlerde incelenmiş olan ilk itirazlar ve karşılık dava HMKT nın cevap dilekçesi ile ilgili bölümünde incelenmiş ve aynı ilke benimsenerek ilk itirazların ve karşılık davanın cevap süresi içinde cevap dilekçesi ile bildirilmiş olması gerektiğini HMKT 136 ve 137 ile devamı maddelerinde hükme bağlamıştır.

CEVABA CEVAP

HMUK 209 maddesinde hükme bağlanmıştır. Maddeye göre;

“Davalının cevap dilekçesinde ileri sürdüğü olaylara karşı davacı, gerekli durumda 207 maddenin birinci ve ikinci fıkralarına uygun hareketle on gün içerisinde inkâr veya kabulü içeren açıklama yapmak zorundadır.

Aynı süre içinde defi ileri sürebilir.....”

DAVALININ İKİNCİ CEVABI

Davalı davacının tebliğ ettirdiği cevap dilekçesine 10 gün içinde cevap verebilir.

HMKT bu iki dilekçeyi HMKT 141 de hükme bağlamıştır. Kanımca en önemli farklar

*

HMUK da cevaba cevabın verilmesi hükmedilmesine rağmen HMKT uygulamada olduğu gibi bunu zorunlu görmemektedir.
*

HMUK a göre cevaba cevap dilekçesinde defi ileri sürmek mümkündür.

HMUK 211 göre ikinci dilekçelerde belirtilen defiler için 179,180 ve 197 madde hükümleri uygulanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder