25 Ekim 2011 Salı

HMK’YA GÖRE YARGILAMA GİDERLERİ

Av. Ender Dedeağaç

HMK’nın 323. maddesi 1 fıkra ve 10 bentten oluşmuştur. Bu 10 bendin 9 tanesinde yasa koyucu nelerin yargılama giderli olduğunu tek tek saymıştır. Ancak yasa koyucu tek tek saymanın bir çözüm oluşturmayacağını da düşünerek, 10. Bentte “yargılama sırasında yapılan diğer giderler” hükmünü getirerek uygulamacıya doğabilecek teknik gelişmelere uyum açısından takdir hakkı bırakmıştır. HMK’nın karşılığı olan HUMK 423. Maddesine baktığımızda, HUMK 423. maddesinin uygulamacıya takdir hakkı bırakacak şekilde bir açık hüküm içermediğini ve yargılama gideri olarak belirtilen giderlerde de HMK dan daha sınırlı sayıda gideri, yargılama gideri olarak saydığını görmekteyiz.
Yargılama giderlerinin kapsamı
MADDE 323- (1) Yargılama giderleri şunlardır:
a) Celse, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler.
d) Keşif giderleri.
e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler.
f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.
g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler.

HMK’nın 323. maddesinin gerekçesine baktığımızda, bu maddenin neden yasalaştığını, yasa koyucunun amacının ne olduğunu, yasa koyucunun hangi saha araştırmasına dayanarak, toplumun gereksinimlerini saptadığını ve amacını buna göre nasıl belirlediğini görmemiz mümkün değildir. Ancak HUMK 423 ile HMK 323 maddesini karşılaştırdığımda, yasa koyucunun, haksız dava açan davacı yada haksız yere davanın oluşmasına neden olan davalının diğer tarafın bu nedenle yapmış olduğu tüm giderleri elden geldiğince karşılamayı hatta HUMK ta yer alan kötü niyetli davacı yada davalıya yüklenen mali yükümlülüklerden de öte bir yükümlülük getirildiğini böylece, tarafların dava dışında alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından ve bunun en eskisi, en ekonomiği ve en makbulü olan sulh yolundan yararlanmalarını sağlamaya çalışmıştır. Örneğin HUMK 423. Maddesine göre, tarafların vekaletname çıkarmak için yaptıkları noter masrafları, yargılama gideri olarak sayılmamasına rağmen haklı olarak, yeni yasada bu da yargılama gideri olarak kabul edilmiştir. Doğrusu da budur. Bir kişinin, gereksiz yere inatlaşması/çözümsüz davranması sonucunda diğer taraf zaman ve para kaybına uğramakta ayrıca bunun yanı sıra yargıda iş yükü gereksiz yere artmaktadır. Diğer bir anlatımla, bundan böyle, yargı yolu ile öç almanın ya da veririsin mahkemeye sürüm sürüm sürünür demenin bedeli artmaktadır. Hatta buna katılan avukat için de HMK’nın 329/2 maddesi ile 5.000 TL disiplin para cezası getirildiğini de söylemekte yarar görmekteyiz.
Kanımca, HMK’nın yürürlüğe girmesi ile HMK’da yer alan kuralların, kanunda gösterilen istisna dışında eldeki tüm davalara da uygulanması gerektiği düşünüldüğünde, biz avukatların, söz konusu disiplin para cezasına uğramamamız için, eldeki davalarda da gereksiz işlemlerimiz olup olmadığını gözden geçirmemiz ve olabildiğince çabuk bu gereksizliklerden geri dönmemizin zorunlu olduğunu düşünmekteyim.
HMK’nın 329/1 maddesini aynen bilgilerinize sunmakta yarar görmekteyim.
Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları
MADDE 329- (1) Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.
(2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.

HMK ile birlikte, “gider avansı uygulaması” dediğimiz bir uygulama ile karşı karşıya geldik. Gider avansı ile ilgili ilk hüküm, davanın açılmasını düzenleyen üçüncü kısım birinci bölümde bulunan HMK’nın 120. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer almaktadır. HMK ya göre, bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı, dava açamamaktadır çünkü gider avansının yatırılması HMK 119. madde hükmü gereği dava şartıdır. Yazılanları ve anlatılanları değerlendirdiğimde, nerede ise, davanın tüm giderlerinin davacı tarafından yatırılan avanstan karşılanması gerektiğini ve sonuçta davacının haklılık oranına göre bunları davalıdan alabileceği kanısına vardım. Bu kanı mantık yapısı açısından kabul edilebilir bir kanı olmakla beraber aslında HMK açısından doğru değildi ancak ben bunu ilk değerlendirmelerimde anlayamadım. Daha sonra HMK’nın 324/1 ve HMK 297/1.ç maddelerini değerlendirdiğimde anladım ve davalının da delil ikamesi için avans yatırmak zorunda olduğunu, ancak davacı için getirilen zaman belirlemesi ve dava şartı kriterinin davalı için hükme bağlanmadığını gördüm.
Gider avansının, davacı tarafından yatırılması gerektiği kadar davalı tarafından da yatırılmasını hükme bağlayan yasa koyucu, davalının gider avansını neden cevap dilekçesi ile birlikte istemediğini, ne kanun maddesi olarak belirtmiş ne de herhangi bir maddenin gerekçesinde açıklamıştır. Bunu bizlerin tahminine bırakmıştır. Benim tahminime ya da yorumuma göre, yasa koyucu, davanın öncelikle davacı tarafından kanıtlanması zorunluluğunun bulunduğu ilkesini göz önüne almış ve davacının yatırmış olduğu giderlerle davacının delillerinin toplanmasına öncelik vermiştir. Eğer bunun sonucunda davacının davasını kanıtlaması gerçekleşir ise davalının karşı delillerinin toplanmasına geçilmesi gerektiğini dile getirmiştir. HUMK 239. maddenin tekrarı olan HMK 191/1 de bizi bu yoruma götürmektedir.
Yargılama boyunca yapılan, yargılama giderleri, tarafların yatırdığı avanstan karşılanacaktır.
Yukarıda da belirttiğim gibi, davacı gider avansını, dava şartı olarak, davayı açarken yatıracak, eğer mahkeme veznesine yatırdığı gider avansının yetersiz kaldığı anlaşılırsa HMK 120. maddesi hükmü gereği kendisine verilen iki haftalık kesin süre içinde, tamamlayacaktır. Davalı ise gider avansı yatıracağı zaman HMK tarafından belirlenmemiş olmasından ötürü, hakimin talep ettiği anda bu yükümlülüğünü yerine getirecektir.
Taraflar gider avansına ilişkin yükümlülüklerini kanunun emrettiği aşamada ve kanunun emrettiği süreler içinde yerine getirmez ise, bu davranışlarının sonuçlarına katlanacaklardır. Ancak, bilindiği gibi, bazı dava türlerinde taraflar serbest tasarruf ilkesine sahip değildir. Böylesi bir davanın görüşülmesi sırasında, hakimin resen başvurması gereken bir delil için gidere gereksinim olursa ve bu gider taraflarca karşılanmaz ise, hakim HMK 325/1 maddesinin kendisine vermiş olduğu yetki doğrultusunda bunu hazineden karşılayarak söz konusu delilin dosyaya kazandırılmasını sağlar. Hakim giderin hazineden karşılanmasına karar vermeden önce, delilin niteliğine göre, taraflardan birine ya da her ikisine gider avansının yatırılması için bir haftalık kesin süre vermeli ve bu sürede taraflarca gider karşılanmaz ise hazineden gideri talep etmelidir. Bu hükmün benzeri HUMK 415. maddesinde de yer almaktaydı. Söz konusu madde ile de resen toplanması gereken delillerin hazineden ödenecek giderle toplanması hüküm altına alınmıştı.
Ne yazık ki, bir aydan kısa süren HMK uygulamasında da hakimlerimiz, hukuki konularda bilirkişiye başvurmakta, ilgili hukukun hakim tarafından uygulanması kuralını dikkate almaksızın bilirkişiye uygulanması gereken hukuk kuralını seçme hakkını vererek HMK 33’de açıkça hükme bağlanan ilkeyi ihlal etmektedirler. Hatta, bu arada hukuki dinlenilme hakkını, ticari davalarda defter belgelerin sadece ilgili kısımlarının incelenmesi gerektiği kuralını (Bundan bizlerin de kabahati var. Defterin tamamını sunmaktayız.) da ihlal etmektedirler. Yasanın yasakladığı daha doğrusu değişik tarihlerde birden fazla yasakladığı, hukuki konularda bilirkişiye gidilmez kuralı diye anabileceğimiz kuralı, delmek için zaman zaman bizlerin de yardımı ile nerede ise tüm yargıçlar uğraşmakta bu amaçla hukukçu bilirkişiye hesap uzmanı, koordinatör gibi yeni isimler bulma yarışına girmektedirler. Bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda gerek yerel mahkeme gerekse Yargıtay hakimlerinden çok avukat olarak bizlere güveniyorum. Yargıtay hakimlerine bu konuda güvenemiyorum, çünkü, HUMK uygulaması aşamasında “heyette bir hukukçu olması gerekirken…” diye verilen bozma kararlarını henüz unutmadım.
İşte yargılama sonunda, gerek bu gider avanslarından gerekse gider avanslarının kapsamına girmeyen ancak kanunda yargılama gideri olarak kabul edilen örneğin vekalet için yapılan noter masrafı, ihtiyati haciz masrafı gibi giderler toplanacak ve tarafların haklılığı oranı dikkate alınarak HMK 326/1 hükmü gereği, taraflara paylaştırılacaktır. Bu paylaştırma ilkesinin bir istisnası HMK 327. maddesinde hükme bağlanmıştır. İki fıkradan oluşan bu maddenin birinci fıkrası HUMK 418. maddesinin aynıdır. Kanımca ikinci fıkra yeni bir hüküm getirmektedir. Birinci fıkraya göre, eğer davanın taraflarından biri, davanın gereksiz yere uzamasına sebep olmuş ise davayı kazanmış olsa bile bu tarafa davayı uzatmaya yönelik hareketlerinin cezası olarak masraflarının tamamını ya da bir kısmını ödemesi emredilebilir. İkinci fıkraya göre ise, bir kişi davada sıfatı olmadığı halde karşı tarafı bu konuda yanıltırsa bunun cezası olarak, dava sıfat yokluğundan reddedilmiş olsa bile, yargılama giderleri ile mahkum edilebilir.
Dürüstlük kuralının sonucu olarak hükme bağlanan HMK 327. maddesinin yanı sıra dürüstlüğün bir başka ihlali olan kötü niyetli kişileri de cezalandırmak için yukarıdan da belirttiğim gibi HMK 329. maddesi eski HUMK 421. ve 422. madde hükümlerini tek madde halinde hükme bağlamıştır. HMK 329/1 maddesine göre, “kötü niyetli davalı”yı ve “haksız yere dava açan davacı”yı cezalandırmayı amaçlamıştır. Kanun bu tür davacı ve davalının karşı tarafın avukatına ödediği akdi vekalet ücreti olarak adlandırdığımız vekalet ücretinin bir kısmını ya da tamamını ödemeye mahkum edileceğini hüküm altına almıştır. Burada yer alan vekalet ücreti, HMK’nın323/1.ğ de belirtilen vekalet ücreti değildir. HMK 323/1.ğ de yer alan vekalet ücreti, tarafın kötü niyetli olup olmamasına bakılmaksızın davayı kaybetmesi sonucunda ödemesi gereken vekalet ücretidir. Bu ücretin ödenmesinde, davanın tarafı ile avukatı arasındaki akdi vekalet ücretinin hiçbir önemi yoktur. Bu vekalet ücreti AAÜT üzerinden hesaplanır. Yargıtay kararlarına göre, bu ücret yargılama giderleri kapsamında kaldığı için ve avukat davada taraf olmadığından ötürü, Avukatlık Kanununda yer alan hükme rağmen bu paranın taraf lehine hükmedilmesi gerekmektedir. Yargıtay’a göre, Avukatlık Kanununda yer alan hüküm, avukat ile vekil eden arasındaki iç ilişkiyi düzenlemektedir.
HUMK 425. maddesinin karşılığı olarak hükme bağlanan HMK 331. maddesinin daha kapsamlı olarak kaleme alındığını görmekteyiz. HMK 331. maddesinin 1. Fıkrasına göre, dava konusuz kalmış ve bu nedenle esas hakkında karar vermeksizin sadece konusuz kaldığına dair karar verilmiş ise, hakim davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerine ait kararını vermek zorundadır. Buna karşılık eğer davanın açılmamış sayılmasına karar verilirse, yargılama giderleri aynı maddenin üçüncü fıkrası gereği davacıya yükletilir.
Söz konusu HMK 331. maddesinin ikinci fıkrası ise, görevsizlik, yetkisizlik ve gönderme kararı verilmesi halinde, yargılama giderlerinin davaya bakacak ve sonuçlandıracak olan yeni mahkeme tarafından hükme bağlanması ilkesini kabul etmiştir. Ancak, dosyanın görevli, yetkili, ya da gönderilen mahkemeye gönderilmesi için gerekenler yapılmamış ise, ilgilinin başvurusu üzerine, ilk mahkeme yargılama giderleri konusunda karar verir. Kanımca, burada aynı maddenin üçüncü fıkrasından yararlanılarak, yargılama giderlerinden ötürü davacıyı sorumlu tutmak gerekecektir. Çünkü dava açılmamış sayılmasına karar verilmesi gereken konuma gelmiştir.
HMK 328. maddesi HUMK 420. maddesinin karşılığı olarak feri müdahilin yargılama giderlerinden ötürü sorumluluğunu hükme bağlamıştır. Eğer feri müdahilin katıldığı taraf haklı çıkarsa, feri müdahilin yapmış olduğu masraflar da karşı taraftan istenir. Aksi olursa yani, dava, feri müdahilin katıldığı tarafın aleyhine sonuçlanırsa, feri müdahil sadece kendi katılımının oluşturduğu yargılama giderlerinden sorumlu tutulur. Elbette kanunda yer almamakla birlikte dava iki tarafın yararına sonuçlanmış ise yani kısmen kabulle bitmiş ise feri müdahile ait giderler de hakkaniyet ölçüsünde hükme bağlanmalıdır. Kanun koyucu HMK 328/1 maddesinin son cümlesi ile müdahalenin oluşmasının müdahale edilen tarafın davranışlarından kaynaklanması halini düzenlemiş ve böylesi durumlarda müdahale edilerek yanında yer alınan tarafın bu kusurlu hareketinden ötürü sorumlu olacağını hükme bağlamıştır.
HMK 332. maddesi, 1. Fıkrası ile yargılama giderlerine mahkemece resen karar verileceği ilkesini HUMK’a göre daha açık bir dille hükme bağlamıştır. HMK 332/2 maddesine göre, yargılama giderleri hükmün altında dökümü yapılarak gösterilir. Yeni bir hüküm olan HMK 332/3 maddesine göre ise, hükümden sonraki yargılama giderlerinin de hükümde gösterilmesi gerekmektedir.
Hükmün kesinleşmesi ile birlikte gider avanslarından geriye kalanın taraflara ödenmesine karar verileceği HMK 333/1 maddesinde hükme bağlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder