1 Haziran 2011 Çarşamba

6100 Sayılı HMK’da Yemin Delili

Av. Ender Dedeağaç

“Kişinin kendisinden kaynaklanan bir vakıa” nın kanıtlanması için, karşı tarafın bir başka delili yoksa ya da sunmuş olduğu delil, mahkemece yeterli görülmez ise, karşı taraf, bu kişiye yemin teklif edebilir. Kesin delil diye nitelendirdiğimiz yemin delili HMK’nın 225 vd maddelerinde hükme bağlanmıştır.
HMK 225/1 maddesi yeminin ancak kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar için edilebileceğini hükme bağlamıştır. Aynı madde, son cümlesinde “Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır” hükmüne yer vererek, yeminin sınırlarını belirlemeye çalışmıştır.
Bir vakıanın yalnızca karşı tarafın kendisinden kaynaklanmış olması ona yemin teklif etmek için yeterli değildir. Aynı zamanda, bu vakıanın, davanın çözümü açısından önemli olması ve çekişmeli vakıalar arasında bulunması gerekmektedir.
HMK 232/1 maddesi ve kurumun yapısı gereği ancak tarafa teklif edilir.
Unutulmaması gerekli bir konu, yeminin bir vakıa için edilmiş olmasıdır. Yemin kesin delil niteliğinde olmasına rağmen, sadece yemine konu vakıayı aydınlattığından ötürü, davanın kazanılması ya da kaybedilmesi anlamına gelmez. Sadece, davanın sonucuna etki eden vakıalardan birini çekişmeli olmaktan çıkarır.
Yemin delili, HUMK 354 maddesinde de olduğu gibi HMK 227/1 maddesine göre, başka delillerle birlikte teklif edileceği gibi tek başına da teklif edilebilir. HMK 227/1 maddesinin gerekçesine baktığımızda, HMK’nın HUMK’tan ayrılarak, başka delili bulunan kişinin, bu delileri tüketmeden yemin teklif etmesi halinde, yemini eda eden tarafın usulü hak kazanacağının gözetildiğinin ve maddenin yazılımında bu hususa dikkat edildiğinin belirtildiği görülecektir. Kanımızca, gerekçede yer alan bu açıklama maddenin yazılımına yeterince yansıtılmamıştır, bu nedenle de vurgulamakta yarar gördük.
Yemin deliline dayanan kimsenin yemin teklifi karşı tarafça kabul edildikten sonra, yemin teklif eden kişi yemin delilinden vazgeçerek başka delile dayanamaz. Bu kural HMK’nın 227/2 maddesinde yer almaktadır. Aynı kural HUMK 350. maddesinde de yer alan bir kuralımızdır. Zaten, HMK 196/1 ve HUMK 307. maddeleri de genel anlamı ile bunu hükme bağlayan maddelerimizdir. HUMK 307. maddesinin bir tekrarı olan HMK 196/1 e göre “Delil gösteren taraf, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemez.”
Her ne kadar, davanın çözümü için önem taşısa da, taraflar arasında çekişmeli olsa da, tarafın kendisinden kaynaklanan vakıa olmasına rağmen aşağıdaki vakıalar için yemin teklif olunamaz. Bu husus HMK’nın 226/1 maddesinde hükme bağlanmıştır. HMK 226 maddesi üç fıkra halinde hükme bağlanmış olup HUMK 346,352 ve 357 maddelerinin tekrarı niteliğindedir:
Yemine konu olamayacak vakıalar
MADDE 226- (1) Aşağıdaki hususlar yemine konu olamaz:
a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar.
b) Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller.
c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar.
Eğer yemin teklif edilecek kişi duruşmada hazır ise duruşmada, eğer hazır değil ise davetiye ile kendisi yemine davet edilir. HMK 228/1 ve 2 maddelerine baktığımızda bu davetle birlikte, “yemine konu hususlar hakkında sorulacak hususların” da yemin edecek olan tarafa bildirilmesi gerekmektedir. Bu soruların kimin tarafından hazırlanacağına ilişkin HUMK ve HMK’da bir hüküm yoktur. Ancak bu güne kadar olan uygulamaya göre sorular, daha doğrusu yemin metni, yemin deliline dayanan tarafça hazırlanmaktadır.
Söz konusu davetiyede, sorulacak soruların yanı sıra, duruşmanın günü, saati gibi bilgilerle birlikte, özrü olmaksızın “…bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı...” HMK 228/2 maddesi hükmü gereği davetiyeye yazılır. Yeminden kaçınmanın sonuçları, HMK 228/2 de hükme bağlandığı gibi HMK 229/1 maddesinde de hükme bağlanmıştır.
Bu güne kadar uygulamada, yemin konusu soruların bildirilmesi yerine yemin metninin mahkemeye sunulması uygulamasını gördüğümüzü, bu uygulamanın HUMK 337. maddesine de uygun olmadığını, ancak, bu kez HMK 228/2 maddesinde yer alan “sorulacak sorular” dan ne anlamamız gerektiğini, bunun yemin metni ile nasıl bağdaşacağını çözemediğimizi ikrar etmekte yarar görmekteyiz. Kanımızca bundan böyle, yeminle kanıtlanması istenilen vakıalara ait sorular, mahkemeye sunulmalı, mahkeme karşı tarafa göndereceği davetiyede bu soruları belirtmeli ve yemini kabul eden tarafa önce yemin metnine bağlı kalınarak yemin ettirilmeli, bu metinde de yer aldığı gibi yemin eden kişiye, davetiyeye de gönderilen sorular yada HMK 233. maddesi gereği son şeklini alan sorular, sorulmalıdır. Böylece, yemin bir metin şeklinde değil bir soru şeklinde oluşturulmalıdır.
Yukarıda da söylediğimiz gibi, eğer yemin etmeyi kabul eden kişi, yemin konusunun yeterli açılıkta olmadığını belirtir ise, hakim HMK 233/2 maddesinde hükme bağlandığı gibi, karşı tarafında görüşünü alarak derhal bu konuda bir karar vermekle yükümlüdür.
Gerek HUMK gerekse HMK, kendisine yemin teklif edilen kimsenin, bu yemini yemin teklif eden kişinin yerine getirmesini talebe hakkı olduğunu hükme bağlamıştır. Bu davranışa, HMK 228,229 ve 230 maddelerinde “yeminin iadesi” denmektedir. Eğer kendisine yemin teklif edilen kimse, yemini iade eder ve bu iade talebi yemini ilk teklif eden kişi tarafından yerine getirilmez ise, aynen yemin etmekten çekinmekte olduğu gibi, kesin sonuç doğurur ve yemin teklif edilen vakıaların ispat edilmemiş olduğuna karar verilir.
Yemin eda edilirken hakim dahil herkes ayağa kalkar. Bu hüküm HMK 233/4 maddesinde yer almaktadır.
Yemin HMK 232/1 maddesine göre, tarafa teklif olunur, onun tarafından kabul ya da iade edilir. Kanun tarafın ergin olmaması halini ve tüzel kişi olması halini de ayrıca hükme bağlamıştır. Bu hükme göre, taraf eğer tüzel kişi ise, yemin temsile yetkili kişisi tarafından eda edilir. Eğer ergin olmayan ya da kısıtlı kişinin yemini söz konusu olacaksa, yemin edilecek vakıanın niteliğine bakılır, bu vakıa ergin olmayan ya da kısıtlı kişinin dava açabileceği konulardan ise yemin ergin olmayan ya da kısıtlı olan kişi tarafından eda edilir. Eğer bu konuların dışında ise, yemin kanuni temsilci tarafından eda edilir.
Sağır ve dilsizlerin nasıl yemin edeceği HMK 234/1 maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu hüküm yenidir. Bu hükme göre, eğer sağır ve dilsiz olan kişi, okuma yazma biliyorsa, yemin konusunu yazıp imzalayarak yeminini eda eder. Eğer okuma yazma bilmiyorsa, bilirkişi aracılığı ile eda eder.
Yeminin davaya bakmakta olan mahkemede, hakim huzurunda ve tarafların hazır bulunduğu aşamada yerine getirilmesi temel kuraldır. Bu husus HMK 235. maddesinin hükmüdür. Ancak, taraf hastalığı ya da özrü nedeniyle mahkemeye gelemeyecek bir kişi ise, yemin bu kişinin bulunduğu yerde, taraflarında hazır bulunacağı bir ortamda eda ettirilir. Bu husus da aynı maddede hükme bağlanmıştır. HMK’nın bunu takip eden HMK 236. maddesi ise yemin edecek kişinin mahkemenin yargı çevresi dışında bulunması halinde, yeminin, öncelikle ses ve görüntü nakleden teknik olanaklardan yararlanılarak eda edileceğini, bunun da olamaması halinde ise yeminin istinabe yolu ile eda edileceğini hükme bağlamıştır.
Baştan beri söylediğimiz gibi, hakimin ilk görevi anlamaktır. İşte bu görev nedeniyle, HMK 237. maddesi, yemin teklif ettiren tarafça hazırlanan sorular ve/veya HMK 233/2 maddesi doğrultusunda açıklığa kavuşturulan soruları yeterli görmez ise, “yeminin konusu ile bağlantılı olmak üzere” hakim “eksik olan noktaları tamamlattırmak” veya “açık olmayan hususları aydınlatmak için” gerekeli gördüğü soruları sorabileceğini hükme bağlamıştır.
Yemin delilinin tamamlanması için, HMK 238. maddesi gereği yemin tutanağa geçirilir, yazılanlar yüksek sesle huzurda okunur ve yemin eden kişiye yemininde ısrar edip etmediği sorulur ve bu sorunun cevabı da tutanağa yazılır.
Kişinin yalan yere yemin etmesi nedenine dayalı olarak ceza davası açılmış olması HMK 239/1 maddesi hükmüne göre hukuk davasını etkilemez. Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, böyle bir dava açılır ve kazanılırsa, bu yargılamanın iadesi nedenini oluşturacak ve bu yolla sonuç doğuracaktır.
EK
Bu yazının yayınlanmasından çok sonraki bir tarih olan 2017 yılında internet ortamında yer alan HGK kararına göre, her tür delil deyimi yemin delili olarak kabul edilmemektedir. yeminde somutlaştırma kuralı doğrultusunda, dilekçelerde belirtilmesi gereken bir delil olarak kabul edilmektedir..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder