30 Nisan 2015 Perşembe

AİHM KARARI IŞIĞINDA YARGITAY'IN ÇELİŞKİLİ KARARLARI ADİL YARGILANMA HAKKINI İHLALDİR

  
                            EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS
                    AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

                ÜÇÜNCÜ DAİRE

S.C. UZINEXPORT A.Ş. ve ROMANYA
               (Başvuru no 43807/06)

KARAR

 STRAZBURG 31 Mart 2015

  
Bu karar sözleşmenin 44 § 2 nolu maddesi uyarınca kesinlik kazanacaktır. Şekilsel değişiklikler olabilir




S.C. Uzinexport A.Ş. ve Romanya davasında,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Üçüncü Dairesi aşağıdaki isimlerden oluşup;
Başkan,
Josep Casadevall, Luis
Hâkimler,
López Guerra, Ján Sikuta,
Dragoljub Popovic, Johannes Silvis, Valeriu Griteo,
Iulia Antoanella Motoc,   
ve yazı işleri katibi
Stephen Phillips
10 Mart 2015 tarihli Konsey Dairesinde davayı görüşüp belirtilen tarihte aşağıdaki kararı almıştır:

USÜL
1.     Dava konusu, Romanya aleyhine verilen bir başvuruda (no 43807/06) Romanya Hukukuna tabi bir ticari şirket olan S.C. Uzinexport A.Ş. («Başvurucu»), 19 Ekim 2006 tarihinde İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Sözleşmenin 34ncü maddesi uyarınca mahkemeye başvurmuştur («Sözleşme»).
2.     Başvurucu, Başkanı olan M. Nicolaide tarafından temsil edilmiştir. Romanya hükumeti ise («Hükümet») Dışişleri Bakanlığı görevlisi Bayan C. Brumar tarafından temsil edilmiştir.
3.     Başvurucu, Devletin gecikmeli ödediği alacağının faizinin ödenmesi başvurusunun reddi ve adil yargılama hakkı ihlali sebebiyle şikâyette bulunmaktadır.
4.     6 Mayıs 2011 tarihinde başvuru Hükumete iletilmiştir.

ESAS
I. DAVA KONUSU OLAYLAR
5.     Başvurucu, S.C. Uzinexport A.Ş., Romanya Hukukuna tabi ticari bir şirket olup Merkezi Bükreş’te bulunmaktadır.
6.     1980’li yıllarda, o dönemde sermayesi devletin elinde bulunan başvurucu Mısır’da bir çimento fabrikası inşa etmiştir.
7.     1990’lı yılların başında Maliye Bakanlığı, başvurucunun çimento fabrikası inşa çalışmalarını gerçekleştirmesine müteakip hak sahibi olduğu alacakların bir kısmını üçüncü taraflara satmıştır. Söz konusu devretme tutarı, ana sözleşmedeki hükümlere göre ödenmesi gereken alacak tutarlarının altındaydı.   
8.     1997 yılında başvurucu özelleştirilmiş ve sermayesinin tümü özel yatırımcılara devredilmiştir.
9.     Alacaklarının satılması ile mağdur olduğunu düşünen başvurucu Maliye Bakanlığı aleyhine iki tazminat davası açmıştır. 31 Mayıs 1999 ve 1 Şubat 2000 tarihli iki yargılama ile Bükreş İl Mahkemesi davaları görüşüp Bakanlığı yaklaşık 20 milyon Amerikan Doları tutarında tazminat ödemeye mahkûm etmiştir. Bakanlığın temyiz müracaatı üzerine bahse konu kararlar 26 Kasım 1999 ve 23 Haziran 2000 tarihli Bükreş İstinaf Mahkemesi nihai kararları ile onanmıştır.

10.    4 Ağustos 2003 tarihinde, 31 Mayıs 1999 tarihli karar uyarınca belirlenmiş olan rakam Bakanlık tarafından ödenmiştir. 1 Şubat 2000 tarihli yargılama ile belirlenmiş olan rakam 13 Ağustos 2003 ve 2 Haziran 2004 tarihlerinde olmak üzere iki taksit halinde ödenmiştir.
11.    11 Şubat 2005 tarihinde açılan bir dava ile, başvurucu yukarıda bahsi geçen yargılamalardaki tutarların gecikmeli olarak ödenmesi sebebiyle Bakanlığın tazminat ödemeye mahkum edilmesini talep etmiştir.
12.    Talep iki ayrı dosyaya konu olmuştur. İlki 31 Mayıs 1999 tarihli yargılama kararının icrası ve ikincisi ise 1 Şubat 2000 tarihli karar konusundaki dosyadır. İkinci dosyaya sunmuş olduğu sonuçlarda, başvurucu en eskisi 1981 tarihli doktrin ve uygulamaya göre faizin her bir gecikme günü için geçerli olduğu konusunda bir fikir birliği bulunduğunu belirtmiştir.  
13.    İlk dosya içinse, 24 Ekim 2006 tarihli nihai karara göre, Yüksek Adalet ve İstinaf Mahkemesi davayı kabul etmiştir. Faizlerin “ardışık hizmetler” olduğunu kabul ederek, mahkeme 167/1958 sayılı kararnamenin 12nci maddesini uygulama sokmuştur ve alacakların ödeneceği güne kadar gerçekli olmak üzere faizin her bir gecikme günü için ödenmesi gerektiğini değerlendirmiştir. Bunları talep etme hususunda mahkeme her bir gecikme gününün yeni bir üç yıllık zamanaşımı müddetinin başlamasına sebep verdiğini açıklamıştır. Davanın açıldığı 11 Şubat 2005 tarihi dikkate alınarak, Yüksek Mahkeme 11 Şubat 2002 ve 4 Ağustos 2003 (alacağın ödendiği tarih) arasındaki dönem için, başvurucunun gecikme faizi talep etme hakkına sahip olduğu sonucuna varmıştır.     
14.    İkinci dosya içinse 23 Mayıs 2006 tarihli nihai karar ile Yüksek Mahkemenin Ticari Dairesi gecikme zammı isteme hakkının zaman aşımına uğraması sebebiyle talebi reddetmiştir. 167/1958 sayılı kararnamenin birinci maddesi uyarınca, Yüksek Mahkeme 1 Şubat 2000 tarihli karar ile belirlenmiş olan alacak ile ilgili faiz talebinin ikincil olduğunu değerlendirmiştir. Mahkeme faiz talep etme hakkının da alacakta olduğu gibi zaman aşımına, yani alacağı nihai olarak sabitleyen karar tarihinden itibaren üç yıl süresine tabi olduğu sonucuna varmıştır.     

II. KONUYLA İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA

15. Son bulan zaman aşımı hususunda 167/1958 sayılı kararnamenin ilgili maddeleri aşağıda belirtilen şekillerde işler:

Madde 1
« Temel bir hak için dava açma hakkının son bulması ikinciller için de dava açma hakkının zaman aşımına uğramasına sebebiyet verir »
Madde 3
« Zaman aşımı süresi üç yıldır [herhangi bir miras konulu dava için]. »


Madde 7
« Zaman aşımı süresi dava açma hakkı veya icra talep etme hakkının başladığı andan itibaren geçerlidir. »

Madde 12
« Davalı ardışık hizmetlerden ötürü borçluysa, her bir hizmet ayrı bir zaman aşımı süresine tabidir. »
16.    Hükümet tarafından iletilen bir bilgilendirme talebine cevap veren Yüksek Adalet ve İstinaf Mahkemesi Ticaret Dairesi Başkanı, 14 Eylül 2011 tarihli mektubunda, doktrin ve içtihadın, gecikme faizlerinin 167/1958 sayılı kararnamenin 12nci maddesi uyarınca zaman aşımı kavramının uygulandığı “ardışık hizmetler” olduğu konusunda hemfikir olduklarını belirtmiştir. Bahsedilen zaman aşımının ana alacak için geçerli olandan farklı olduğu vurgulanmıştır. Örnek olarak, 2007 ve 2011 yılları arasında bahsi geçen mahkemenin Ticaret Dairesi tarafından verilmiş olan birçok kararı göstermiştir ve bunlar da gecikme faizlerinin ödenmesi konusundaki talepler için söz konusu maddenin uygulanmasını kolaylaştırmaktadırlar.   
17.    2003 yılında almış olduğu bir kararda Yüksek Adalet Mahkemesinin Ticaret Dairesi “gecikme zammı ödeme zorunluluğunun bağımsız bir ardışık hizmet olduğunu ve 167/1958 sayılı kararnamenin 12nci maddesi tarafından konulan kurala uygun olarak her bir alacak konusu için yeni bir zaman aşımı süresinin devreye girdiğini” belirtmiştir (21 Mart 2003 tarih ve 1746 sayı ile Buletinul Jurisprudentei, Culegere de deciziipe anul 2003, éd. C.H. Beck, 2005, s. 298 yayınlanan karar).

KARAR GEREKÇESİ

I. SÖZLEŞMENİN 6 § 1 MADDESİNİN İHLALİ İDDİASI
18.   23 Mayıs 2006 tarihli Yüksek Adalet ve İstinaf Mahkemesinin nihai kararı ile reddedilen davası konusunda, başvurucu şirket hukuki güvenlik ilkesi ihlali olduğunu ifade etmektedir. Aşağıda belirtilen şekilde sözleşmenin 6 § 1 nolu maddesini vurgulamaktadır :
« Kendisi aleyhine yapılan her türlü suçlamanın hukuki dayanağı konusunda herkes meselesinin (…) mahkemesi tarafından adil bir şekilde (…) dikkate alınıp karara bağlanması (…)hakkına sahiptir. 

A. Kabul edilebilirlik
19.   Mahkeme, sözleşmenin 35 § 3 a) nolu maddesi uyarınca bu başvurunun görünürde asılsız olmadığını gözlemlemektedir. Ayrıca, şikayetin hiçbir kabul edilememezlik gerekçesine takılmadığı belirtilmiştir. Talebin kabul edilebilirliğini beyan etmek bu durumda yerindedir.

B. Esas itibariyle

1.  Tarafların argümanları
20.     Kendi durumu için 167/1958 sayılı kararnamenin 1nci maddesinin uygulanmasını taraflı olarak değerlendiren başvurucu, gecikme faizi talebinin geri çevrilmesini ihbar etmektedir. Ulusal mahkeme ile yargı yerlerinin sürekli içtihatları göz önünde bulundurularak, başvurucu Yüksek Mahkemenin 23 Mayıs 2006 tarihli kararının hukuki münasebetlerin güvenliği ilkesine zarar verdiğini değerlendirmektedir.  
21.     Hükümet 23 Mayıs 2006 tarihli yargı kararının bağımsız bir içtihattan sapma olduğunu kabul eder. Hükümet, iç mevzuatın uygulanması ve yorumlanmasında değerlendirme yetkileri gereğince,  mahkemenin kendini ulusal mahkeme ve yargı organlarının yerine koymaması gerektiğini değerlendirmektedir.

2.  Mahkemenin değerlendirmesi

a) Genel ilkeler
22.   Sürekli içtihadı gereğince, mahkeme içsel yargılamaların yerine geçmek gibi bir görevi bulunmadığını hatırlatır. Mahkeme, bahsi geçen hatalar Sözleşme (Garcia Ruiz ve İspanya [GC], no 30544/96, §§ 28-29, AIHM 1999-I) tarafından teminat altına alınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal etmediği sürece, özellikle de, ulusal bir yargılamadan kaynaklı sözde hukuki veya uygulama hatalarını kabul etmek veya kendi değerlendirmesini ulusal yargı alanlarınınki ile değiştirmek gibi bir görevi bulunmadığını açıklamıştır.
23.     Türkiye’den Nejded Şahin ve Perihan Şahin davaları için Büyük Daire tarafından verilmiş olan kararda (no 13279/05, §§ 52, 53 ve 58, 20 Ekim 2011), mahkeme hangi koşullarda yüksek bir ulusal yargılama içtihadındaki çelişkilerin   Sözleşmenin 6 § 1 maddesindeki adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini beyan etme fırsatı bulmuştur. Dinamik ve geliştirici bir temasın eksikliğinin tüm iyileşme ve değişme olanaklarını engelleyebileceğini belirten mahkeme, içtihat geliştirme isinin kendi içinde adaletin iyi yönetilmesine engel teşkil etmediğini belirtmiştir. 
24.     Aynı kararda, mahkeme adil yargılanma hakkının sözleşmenin giriş kısmı ışığında değerlendirilmesinin gerektiğini ve sözleşmeye taraf devletlerin ortak mirası uyarınca hukukun üstünlüğünü vurgulamıştır. Oysa ki hukukun üstünlüğü temel kavramlarından birisi hukuki münasebetlerin güvenliği ilkesidir  (Brumârescu ve Romanya [GC], no 28342/95, § 61, AIHM 1999-VII).
25.     Bu anlamda, mahkemeler arası pratik uyumu ve içtihadın tek tipleştirilmesini sağlayacak mekanizmaların hayata geçirilmesinin önemini vurgulayan mahkeme, aynı anda sözleşmeye taraf ülkelere adli sistemlerini organize etme zorunluluğunu getirip böylece farklı kararların alınmasının önüne geçmenin önemini vurgulamıştır (Nejdet Şahin ve Perihan Şahin, yukarıda ifade edilmiştir: § 55).

b) Sözü edilen ilkelerin uygulanması
26.     Yüksek mahkeme tarafından 23 Mayıs 2006 günü alınan kararın sözü edilen yargılama içerisinde mevcut olabilecek bir anlaşmazlığa girmediğini beyan eden mahkeme, ancak Hükümetin de tanıdığı gibi Yüksek mahkemenin kendi içtihadı ve diğer ulusal mahkemelerin içtihatlarına göre çok ufak bir sapma olduğunu vurgulamıştır.
27.     Mahkeme, 167/1958 sayılı kararnamenin 12nci maddesinde ardışık her hizmet için yeni bir zaman aşımını süresinin işlendiğini gözlemlemiştir. Ulusal mahkemelerin, Yüksek Mahkeme dahil olmak üzere (yukarıda bulunan 16ncı ve 17nci paragraflar), devamlı içtihadı gecikme faizinin ardışık hizmetler olarak değerlendirildiğini kabul eder ve böylece zaman aşımının ana alacağın zaman aşımından farklı olduğunu belirtir. Başvurucunun durumu için bu maddenin uygulanması önceden tahmin edilebilir bir durumdu. Ayrıca, aynı tarafları karşı karşıya getiren bir ihtilafta, Yüksek Mahkeme başvurucunun benzer bir talebine haklı bulmuştur (bakınız 13ncü paragraf).
28.     Bu durumda, zaman aşımı gerekçesiyle başvurucunun talebini reddeden 23 Mayıs 2006 tarihli Yüksek Mahkeme kararı hem ilgili mahkeme yorumu hem de diğer yargı organları ve mahkemelerin sabit içtihadı açısından 167/1958 sayılı kararname ile tezatlık oluşturmaktadır. Söz konusu karar ile, Devletin gecikmeli olarak ödediği başvurucunun alacağı konusunda 1 Şubat 2000 tarihli mahkeme kararı gereği başvurucunun talep etme hakkına sahip olduğu tüm tazminat masraflarına istinaden herhangi bir talepte bulunmasının önüne geçilmiştir.      
29.     Elbette ki her bir adalet sisteminin doğal bir parçası olan içtihatlar arasında olası farklılıklar birçok esas üzerine yargı kararının doğasında vardır ve bu içtihatların uygulama alanı ulusal alandır. Fakat, Yüksek bir mahkeme organının rolü bu çelişkileri çözmektir (Zielinski ve Pradal ve Gonzalez ve başkaları Fransa [GC], no 24846/94 et 34165/96 à 34173/96, § 59, AIHM 1999-VII).
30.     Oysa ki, en yüksek yargı organı çelişkili kararların temelinde yatar ve bu kararlar hiçbir geçerli sebebe dayanmıyorsa, kendisi hukuki güvensizlik kaynağı olmaktadır. Böyle bir durum kamu vicdanının hukuk sitemine olan inancını saptıracak cinstendir ve hukuki güvenlik ilkesine zarar vermektedir. (Beian ve Romanya (no 1), no 30658/05, § 39, AIHM 2007-V (alıntılar)).
31.     Nihayetinde, Hükümet 23 Mayıs 2006 tarihli kararın iç kanunlarla, Yüksek Mahkemenin kendi içtihadı ve diğer ulusal mahkeme içtihatlarıyla tezat olduğunu kabul ettiğinden, bu durumun iç hukuk alanındaki yorumlama yetkileri hususunda ulusal adli karar merkezlerinin sahip olduğu bağımsızlığa gösterilmesi gereken saygıya herhangi bir tesiri olmayacaktır. Mahkeme, ne Yüksek Mahkemenin ne de Hükümetin, çelişkili kararının başvurucunun dile getirdiği ve ihtilaflı kararın bahsedilen içtihada kıyasla bir ilerleme sağladığı konusunda tezat bir yaklaşım sergilenebilecek farklı olaylara dayandığı konusunda hiçbir argüman sağlamadıklarını belirtmiştir.
32.     Bu bilgiler mahkemenin, 167/1958 sayılı kararnamenin birinci maddesinin mevcut durum için uygulanmasının keyfi olduğu kanısına varması için yeterlidir. Şöyle ki, aksi yönde yeterince açık içtihat ve hukuk standardı mevcudiyeti, Yüksek Mahkemenin başvurucunun talebinin gecikmiş olduğu kanısına varması ve söz konusu maddenin uygulanmasının hukuki temasların güvenliği ilkesini ihlal ettiği sonucuna varması için yeterlidir.     
33.     Bu durumunda Sözleşmenin 6 § 1 nolu maddesi ihlali vardır.
II. BİR NOLU PROTOKOLÜN BİRİNCİ MADDESİNİN AÇIKÇA İHLALİ
   34. Başvurucu Sözleşme 1 nolu protokolünün 1nci maddesi açısından gecikme faizi ödenmesi talebinin geri çevrilmesini şikayet etmektedir.
   35. Hükümet bu teze karşı çıkmaktadır.








36.   Mahkeme bu şikayetin yukarıda incelenen ile ilgili olduğunu ve dolayısıyla kabul edilebilir nitelendirilmesi gerektiğini ifade eder.
37.   Talebin esasını incelemeden geç kalınmış olduğunu belirten Yüksek Mahkemenin davayı reddetmesi Sözleşmenin 6 § 1 maddesinin ihlalini teşkil ettiği gözleminden yola çıkarak, Mahkeme bu durumda mevcut hükmün ihlali gerçekleştiyse başka bir inceleme yapmaya gerek kalmadığını belirtir.

III. SÖZLEŞMENİN 41 NCİ MADDESİNİN UYGULANMASI HUSUSUNDA

38.   Sözleşmenin 41nci maddesi gereğince,
« Mahkeme Sözleşmenin veya protokollerinin ihlalinin gerçekleştiğini beyan ederse ve Taraf Devlet İç Hukuku bu ihlalin sonuçlarının sadece küçük bir ölçüde silinmesine imkan veriyorsa, Mahkeme mağdur tarafa, mevcut ise, adil bir tazmin verir.»

A.  Zarar
39.     Başvurucu, gecikme faizi ödenmesi talebinin reddi sebebiyle yaşamış olabileceği maddi hasarın tümüyle karşılanmasını talep eder. Hesaplarına göre, söz konusu hasar 8 367 380 Avro’yu bulmaktadır (EUR).
40.     Hükümet başvurucunun talebinin esas itibariyle incelenmediğinin altını çizer. Bu durumda, Hukuk usulü muhakemeleri kanunu uyarınca davanın tekrar açılmasının, icabında tespit edilmiş olası ihlalin düzeltilmesi için bir yöntem olabileceğini bildirmiştir. Bu bağlamda, Romanya Hukukuna ve kanıt unsurlarına göre, davalı, başvurucunun talebinin haklı olup olmadığının belirlenmesi ve öyle olması durumunda gecikme faizi için kabul edilecek tutarın belirlenmesi için ulusal yargı organlarının dosyaya bakmalarının daha yerinde olacağını değerlendirmektedir.
41.       Mahkeme, bir başvurucunun haklarının ihlali gözlemlendiğinde yeni Romanya Hukuk usulü muhakemeleri kanununun 509 § 10 maddesinin Sözleşmenin ulusal anlamda ihlalini düzeltebileceğini ifade eder. Mevcut durum bununla örtüşmektedir zira Mahkeme hukuki münasebetlerin güvenliği ilkesinin tanınmamasının Sözleşmenin 6 § 1 maddesinin ihlalini teşkil ettiğine karar vermiştir. Mevcut koşullar altında, başvurucu için en uygun tazminatın kendi talebi doğrultusunda ihtilaflı davanın yeniden yargılanması veya açılması olacağını değerlendirir (bakınız, mutatis mutandis, Sfrijan ve Romanya, no 20366/04, § 48, 22 Kasım 2007). Bu durumda başvurucuya maddi hasar anlamında bir tazminat verilmesi gerekmemektedir.
B.  Masraf ve giderler
42.   Başvurucu aynı şekilde ulusal yargı organları nezdindeki girişimleri sonucundaki masraf ve giderleri için 94 933 Avro’nun karşılanmasını istemektedir. Ödeme kanıtını da gösterdiği bu meblağ talep edilen gecikme faizi tutarları oranında hesaplanmış olan damga vergisini ifade etmektedir.
43.       Ulusal yargı işlemlerine bağlı olarak oluşan bu masraflar ile ilgili Hükumet başvurucunun masraflarını karşılayacak bir tutarın, dayanaklandırıldığı takdirde, ödenmesine karşı çıkmamaktadır. Fakat bu işlemlerin getirmiş olduğu masraflar ile Mahkemeye sunulan talep arasında doğrudan nedensellik bağı olmadığını değerlendirir. Mahkemenin içtihadına göre, bir başvurucunun gider ve masraflarının ödenebilmesi için bu masrafların gerçekliği, gereklilikleri ve makul oldukları belirlendiği takdirde ilgili masraflar karşılanır. Mevcut durum içinse, Mahkeme talep edilen masrafların başvurucunun varlıkları ile ilgili haklarını savunmak için yaptığı gerçek masraflar olduğunu gözlemler. Sonuç itibarıyla başvurucu tarafından talep edilmiş olan tutarın tümünün ödenmesine karar verir.
C. Temerrüt faizi
46.   Mahkeme, temerrüt faizi oranını Avrupa Merkez Bankasının yüzde 3 puanlık yükseltilmiş marjinal sermaye kolaylığı faiz oranına göre düzenlenmesini uygun görür.

BU GEREKÇELERLE, MAHKEME OY BİRLİĞİ İLE,
Başvuruyu kabul edilebilir olarak niteler ;
Sözleşmesinin 6 § 1 maddesinin ihlali bulunduğunu beyan eder;
Sözleşme 1nci protokolünün 1nci maddesi ile ilgili şikayeti inceleme gereği olmadığını açıklar ;

Davalı Devletin başvurucuya, Sözleşmenin 44 § 2 maddesi uyarınca karar nihai halini alacağı günü takip eden üç ay içerisinde 94 933 Avroyu (doksan dört bin dokuz yüz otuz üç avro) Davalı Devletin para birimine çevrilerek, gider ve masraflar için ödemenin yapılacağı gün uygulanan kur oranı ile ödeyecektir.
Bu müddetin sona erdiği gün ile ödemenin yapıldığı gün arasında geçen zaman zarfı için söz konusu meblağ ilgili dönemdeki Avrupa Merkez Bankasının yüzde 3 puanlık yükseltilmiş marjinal sermaye kolaylığı faiz oranına eşit basit bir faiz oranına göre yapılacaktır.    
5. Mahkeme artakalan için adilane tazmin talebini reddeder.
Fransızca olarak düzenlenmiş olup, 31 Mart 2015 tarihinde yönetmeliğin 77 §§ 2 ve 3 maddeleri uyarınca yazılı olarak iletilmiştir.


    Stephen Phillips                                                                                      Josep Casadevall

Zabıt Katip                                                                                                    Başkan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder