Av. Ender
DEDEAĞAÇ
Baromuzun veb
sayfasında yer alan, avukat olmadığı halde, avukatlık yetkisi kullanarak,
bankaların usulsüz olarak almış olduğu kredi dosya masrafı ve benzeri
alacakları tahsil edeceğini, televizyonlar ve diğer duyuru araçları ile kamuya
duyuran kişi ve şirketler aleyhine, Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulduğuna
ilişkin haberi keyifle okudum.
Son günlerde
okumakta olduğum kitap olan Halil İnalcık hocanın “Türklük Müslümanlık ve
Osmanlı Mirası” adlı eserin içeriğinde yer alan bilgilerle karşılaştırdığımda,
bu davranışın, iyi bir yönetimin göstergesi olduğu kanısına ulaştım. Söz konusu
eserde yer alan bilgilere göre, yüzyıllardır Türk devletlerine yönetim
konusunda yol gösteren tüm bilginler, yöneticinin (hakan,kral vb) ilk görevi önce
yönettiği toplumun karnını doyurmaktır, öğüdünü vermiştir. Bu görüş bildiğim
kadarıyla, batı dünyasında da paylaşılan bir görüştür. Maskow adlı bir
düşünürde aynı görüşü Maslow’un merdivenleri adlı prensibinde dile getirmiştir.
Bu durumda
yapılan davranışın doğru olduğunu öncelikle söylemek gerektiği inancıyla bunu
dile getiriyorum.
Ancak, geçmişe
haksızlık yapmamak için, aynı konuda, Sema Aksoy döneminde de şikayetlerin
oluştuğunu ve bunlardan ötürü ceza
alanların olduğunu da hatırlatmayı bir vefa borcu olarak görmekteyim.
Kısacası, Barom,
meslektaşlarımın karnının doymasını dikkate almaktadır.
Ancak, elde
ettiğim geçmişe ilişkin kararlarda, bu davranışta bulunanlara verilen cezanın
Avukatlık Kanunu 63/3 maddesine dayandırıldığını gördüm. Söz konusu yasa
maddesi, sadece avukat olmayanı cezalandırmaktadır. Bu değerlendirme tek yanlı
bir değerlendirmedir. Bu yola yönelenler, bu eylemlerini beraber olduğu
avukatlarla gerçekleştirmektedirler. Avukat meslektaşlarım bu kişilerin bazen
bordrolu çalışanı gibi bazen kendi bürosu varmış gibi hareket ederek söz konusu
suç olan eyleme katılmaktadır. Eğer çalışma bordrolu olarak yapılıyorsa bunu
kanıtlamak çok kolaydır. Eğer kendi bürosu varmış gibi çalışıyorsa bunu da
kanıtlamak mümkündür. Avukatın kestiği makbuza paralel olarak bu meslek
grupları da aynı kişiye aynı yada yakın tarihte fatura kesiyorsa bu davranış
süreklilik gösteriyorsa, bu davranış, Avukatlık Kanunu 48 maddesinde hükme
bağlanan avukata çıkar karşılığı iş getirme suçunu oluşturmaktadır.
Avukatlık Kanunu
63/3 maddesi ile Avukatlık Kanunu 48 maddesi arasındaki temel fark Avukatlık
Kanunu 48 maddesinde suça katılan avukatın da cezalandırılmış olmasıdır.
Bir meslektaşın
cezalandırılmasına gönlün razı olur mu diye soruyorsanız. Cevabım mesleği
yozlaştıran ve kendi çıkarları nedeni ile diğer meslektaşların çıkarlarını hiçe
sayan meslektaşımın cezalandırılmasında bir sakınca görmemekteyim.
Şimdilerde yok
denecek kadar azalmış olmakla birlikte, eczacılık, dişçilik vb mesleklerde de
diploma sahibinin diplomasını başkalarının kullanımına verdiği bilinen bir
gerçektir. Ancak, orada diplomasını veren meslek sahibi, diplomayı kullananın
emrine girmemekte ona emek olarak hizmet vermemektedir. Bizdeki uygulama en
kötüsüdür. Biz emeğimizi, diplomamızı bu kişilerin emrine vermekteyiz.
Bundan sonraki
suç duyularını gerçekleştirirken bu hususa da dikkat edileceğini ummaktayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder