SONUÇ
Hukuk devletinde kamusal işlem yapabilme
gücünü veren yetkinin dayanağını, devletin egemenlik gücü oluşturur. Bu
nedenle, demokratik hukuk devletinde
kaynağını Anayasadan alan Devlet yetkisi varsa kamusal işlem hukuken vardır,
yetki yoksa işlem hukuken yoktur / yok hükmündedir. Anayasanın 6/III-son
madde hükmünün konuluş nedeni budur. “Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz”. Yetki, kanunla kime veya
hangi organa verilmişse, ancak, o kişi veya organ tarafından ve verilen
yetkinin kapsam ve sınırları içinde kullanılabilir. Yetki sahibi olmak, hukuki
işlem yapabilme gücüne sahip olmadır. Buna göre, kişinin veya organın kamusal
işlem yapabilme gücüne sahip olmayışında, yetkisizlik ve işlemin hukuken mevcut
olmayışı söz konusudur.
Yetkinin kapsam ve dışına çıkılmasında,
yetki dışı alanda, kişi veya organ hukuki işlem yapabilme gücüne sahip
değildir, yani yetkisizdir. Yetkinin baştan itibaren hiç mevcut olmayışında ve
yetkinin aşıldığı alandaki yetkisizlik, aynıdır ve eş değerlidir. Hukuk
devletinde hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet
yetkisi kullanamayacağından, yetkisizlikte, kamusal işlemin hukuki varlık
kazanabilmesi söz konusu olmayacaktır. Diğer bir söylemle, işlem baştan
itibaren hukuk düzeninde mevcut değildir. Hukuken
yok hükmündeki işleme, sonradan herhangi bir şekilde hukukilik, yani hukuki
varlık kazandırılamaz. Bu açıklamalarımız, yetkili makamın yetkisiz işlemleri
içinde geçerlidir.
Deniz Seki hakkında uyuşturucu madde
kullanmak ve ticaretini yapmak suçlarına konu eylemleri işlediği iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır. Yürürlükten kaldırılan CMK 250. maddesinde, bazı
suçlara ilişkin muhakeme, özel olarak düzenlenmiştir. Deniz Seki’ye atılı her
iki suçun örgütlü suçlar kapsamında işlendiği iddia edildiğinden, soruşturma,
CMK 251. madde hükmüne göre yürütülecektir. CMK 251/1-I maddeye göre, “250 nci madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca bu suçların soruşturma ve
kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır”.
Görüldüğü üzere, CMK 250. madde
kapsamındaki suçlarda soruşturma, her Cumhuriyet savcısı tarafından değil,
ancak, HSYK tarafından görevlendirilen özel yetkili Cumhuriyet savcısı
tarafından yapılabilecektir. CMK 251/1 madde hükmündeki önemli yenilik, CMK
250. madde kapsamındaki suçlarda soruşturmanın özel yetkili Cumhuriyet savcısı
tarafından “bizzat” yapılmasıdır. Soruşturmanın
özel yetkili Cumhuriyet savcısı
tarafından kolluğa bırakılmayıp bizzat yapılmasının nedeni, CMK 250’deki
suçların muhakemesinde, kişinin temel hak ve özgürlüklerinin daha kolay ve daha
fazla kısıtlanmasına karşılık, kişilerin temel haklarının güvencesi olarak,
soruşturma yapılmasının kolluğa bırakılmayıp, Cumhuriyet savcısı tarafından
yapılması zorunluluğunun getirilmesidir.
CMK 250. madde kapsamında soruşturmanın özel yetkili Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat
yapılması, adli / yargısal işlemin bizzat onun tarafından oluşturulması,
işlemin oluşumuna kolluğun katılması gerekiyorsa, işlemin savcının denetimi ve
gözetimi altında kolluğa yaptırılması ve işlemin tutanağının savcı tarafından
düzenlenmesidir. Örneğin, şüphelinin ifadesi, bizzat Cumhuriyet savcısı
tarafından alınacaktır. Kolluk, şüphelinin ifadesini doğrudan veya Cumhuriyet
savcısının talimatıyla alamayacaktır. Arama ve el koyma gibi koruma önlemlerine
ait işlemlerde, özel yetkili Cumhuriyet savcısı, arama yapılan yere bizzat
gidecek, emrindeki kolluğun arama işlemine nezaret edecek, aramanın denetimi ve
gözetiminde yapılmasını sağlayacak ve arama tutanağını arama yerinde bizzat
kendisi düzenleyecektir.
CMK 251/1 madde hükmüyle, CMK 250’deki suçlarla ilgili soruşturma
yetkisi, salt soruşturmayla görevlendirilen özel yetkili Cumhuriyet
savcısına verildiğinden ve bizzat onun tarafından yerine getirilmesi
gerektiğinden, özel ve kişiye bağlı yetki
söz konusudur. Cumhuriyet savcısının bu yetkisini, yetki devriyle veya
talimatla işlem yaptırma ile kolluğa devretme veya kolluğu yetkili kılma
yetkisi bulunmamaktadır. Buna göre, özel yetkili Cumhuriyet savcısının soruşturma işlemlerini kolluğa yaptırmasında,
kolluğun soruşturma işlem yapabilme yetkisi bulunmadığından, yani
yetkisizliğinden dolayı, kolluğun yapacağı işlemler, hukuken yok hükmünde
olacaktır. Bu demektir ki, yetkili organın yetkisiz soruşturma
işlemleri de, yetkisizlik nedeniyle hukuken yok hükmünde olacaktır.
Deniz
Seki ile ilgili soruşturmada ise, soruşturma işlemlerinin -savcılık ifadesi hariç- tamamı, özel yetkili Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat
yapılmamıştır. Gerçekten, Deniz Seki’nin de şüphelileri arasında bulunduğu
soruşturmada, özel yetkili Cumhuriyet
savcısı işlemleri doğrudan kolluğa yaptırmıştır. Kolluk, Cumhuriyet
savcısının talimatıyla, Deniz Seki ile ilgili hakim kararına dayalı üç aramayı
yapmış ve tutanak düzenlemiştir. Kolluk, iki aramada suça konu bulgu elde
edememiş, otel odasında yapılan üçüncü aramada atılı suçlarla ilgili bulgular
elde etmiştir. Kolluk, bu aramada elde ettiği bulgulara el koymuş ve bunların
uyuşturucu madde olup olmadığının tespitiyle ilgili ekspertiz raporu almıştır.
Kolluk, Deniz Seki ve ona atılı suçlarla ilgili diğer şüphelilerin ifadelerini
almıştır.
Görüldüğü üzere, Deniz Seki ile ilgili soruşturmada, arama ve elkoyma, ifade alma,
aramada elde edilen bulgularla ilgili ekspertiz raporu alma işlemleri, özel
yetkili Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılmamış, aksine, onun
talimatıyla doğrudan yetkisiz kolluk tarafından yapılmıştır. Deniz Seki ile
ilgili soruşturma işlemlerinin, özel yetkili Cumhuriyet savcısı tarafından
bizzat yapılması, kanun emri gereğidir. Diğer bir söylemle, CMK 251/1 madde
hükmüne göre, Deniz Seki ile ilgili arama ve el koyma işleminin, Cumhuriyet savcısının
bizzat hazır bulunması, denetimi ve gözetimi altında kolluğa yaptırılması,
arama ve el koyma tutanaklarının savcı tarafından düzenlenmesi zorunludur. Cumhuriyet savcısı, CMK 251/1 madde hükmüne
uymamış, yani görevinin gereklerine aykırı davranmış, bizzat yapması gereken
işlemleri, yetkisiz biçimde kolluğa yaptırmıştır. Bu nedenle, kolluk,
Cumhuriyet savcısı tarafından Deniz Seki ile ilgili soruşturma işlemlerini
yapmakla yetkilendirilemez. Özel yetkili Cumhuriyet savcısının özel ve kişiye
bağlı yetkisinin, kolluğa devredilmesi hukuken mümkün değildir. Bunun içindir
ki, kolluğun Deniz Seki ile yukarıda
belirtilen soruşturma işlemleri, yetkili organın yetkisiz işlemleridir (AY
6/III-son) ve hukuken yok
hükmündedir.
Deniz
Seki’iye atılı suçlara konu eylemlerin işlendiği iddia edilen yerlerin tamamı,
İstanbul ili ve özellikle Sarıyer ilçesi belediye sınırları içindedir. Soruşturmada,
Deniz Seki ile ilgili belirtilen işlemler, özel yetkili Cumhuriyet savcısı
tarafından bizzat yapılmayıp, yetkisiz
kolluğa yaptırıldığı gibi, işlemleri yapan kollukta adli kolluk değil, yetkisiz
jandarmadır. Diğer bir söylemle, Deniz
Seki ile ilgili soruşturma işlemlerinde, yetkisizlik içinde yetkisizlik, çifte
yetkisizlik söz konusudur. Gerçekten, Deniz Seki ile ilgili soruşturma
işlemlerinin tamamı, -atılı eylemlerin belediye sınırları işlendiği iddiasına
ve bu hususta bir uyuşmazlık olmamasına karşın-, kolluk olarak jandarmaya
yaptırılmıştır. Jandarma, Deniz Seki ile
ilgili soruşturmada, yasal olarak adli kolluk niteliğine sahip değildir. Bu
nedenle, jandarmanın kolluk olarak yaptığı soruşturma işlemlerinin tamamı,
Anayasadan kaynaklanan Devlet yetkisine dayanmamaktadır, yani yetkisizdir.
Deniz Seki ile ilgili soruşturmada
yetkili ve görevli, yani özel yetkili Cumhuriyet savcısının emrinde olan adli
kolluk, emniyet ve jandarmanın teşkilat kanunları ile ilgili yönetmelik
hükümlerine göre saptanacaktır. Emniyet
ve jandarmanın yukarıda belirtilen teşkilat
yasaları ve ilgili yönetmelik hükümleri gereğince, belediye sınırları içinde
emniyet, belediye sınırları dışında jandarma, adli kolluk olarak görev
yapacaktır. Cumhuriyet savcılarının yetki ve görevlerini belirleyen yer
yönünden yetkili olma kuralı ve durumu, adli kolluk olarak görev yapacak
emniyet ve jandarma içinde geçerlidir. Yer yönünden yetkiyle ilgili yasa ve
yönetmelik hükümlerine göre, belediye
sınırları içinde işlendiği iddia edilen eylemlerle ilgili olarak, jandarmanın
adli kolluk olabilmesi ve görev yapabilmesi hukuken mümkün değildir.
Özel yetkili Cumhuriyet savcısı, yer
yönünden yetkiyle ilgili teşkilat kanunları ve ilgili yönetmelik hükümlerini
çiğnemek suretiyle, Deniz Seki’nin belediye sınırları işlendiği iddia edilen
eylemleri için, yetkili ve görevli emniyet yerine, jandarmayı adli kolluk
olarak görevlendiremez. Çünkü, Cumhuriyet
savcısının adli kolluk görevlendirme yetkisi, anılan teşkilat kanunları ile
ilgili yönetmelik hükümleriyle sınırlanmış ve bağlı yetki durumuna
getirilmiştir. Bu nedenle, yetkisiz jandarmanın Deniz Seki ile ilgili
yaptığı soruşturma işlemleri, yetkisizlik nedeniyle hukuken yok hükmündedir.
Demokratik
hukuk devletinde, kamusal işlemlerin yapılmasında, meşru olmayan araç kullanma
yasağı geçerlidir. Bu yasağın
dayanağını, Hafızoğulları’nın Dörtlü Önermesi’ne konu “amaç meşru - araç
gayrımeşru” önermesine uygun davranışların, demokratik düzenlerde yerinin
olmayışıdır. Devletin kamusal işlemlerinin, “amaç meşru - araç gayrımeşru”
önermesine konu olabilmesi, demokratik düzenlerde mümkün değildir, ancak,
teokratik ve otoriter / totaliter düzenlerde mümkündür. Hukuk devletinde meşru
olmayan araç kullanma yasağının zorunlu sonucu olarak, hukuka aykırı usullerle
delil etme, “amaç meşru - araç gayrımeşru” önermesine uygun bir davranıştır ve
anılan yasağın kapsamındadır. Anayasanın, 38/VI. madde hükmündeki, “Kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular,
delil olarak kabul edilemez” kuralı
da, bu yasağın sonucu olarak getirilmiştir.
Anayasanın 38/VI madde hükmüyle,
demokratik düzenlerdeki meşru olmayan araç kullanma yasağı, adli / yargısal
işlemlerle ilgili olarak pozitif olarak düzenlenmiştir. CMK 206/2 (a)’daki kanuna aykırı elde edilen delilin reddedileceği
ve CMK 217/2’deki sanığa atılı
eylemin hukuka uygun elde edilen delillerle ispat edilebileceği kuralları, Anayasanın 38/VI madde hükmünün
somut uygulamalarıdır. Ayrıca, Türk ceza usulü hukukunda, hukuka aykırı
delilin uzak etkisi, yani hukuka aykırı delilden hareketle elde edilen
delilinde, hukuka aykırı elde edilen delil niteliğini taşıyacağı kabul
edilmiştir.
Hukuk devletinde yetkisiz yapılan işlemlerle delil etme usulü, her zaman en ağır ve en
kötü hukuka aykırı delil elde etme usulüdür. Çünkü, hukuk devletinde
yetkisiz işlem, Anayasadan kaynaklanan bir Devlet yetkisine dayanmak yerine,
kişinin isteğine, yani keyfine bırakılmıştır. Bu nedenle, yetkisiz işlem,
fiilidir, keyfidir. Keyfi işlemde, temel hak ve özgürlüklerin herhangi bir
güvencesi yoktur. Deniz Seki ile ilgili yetkisiz işlemler, yetkisiz jandarmanın
arama ve el koyma, ifade alma, ekspertiz raporu alma ile sınırlı değildir. Deniz Seki ile ilgili dinlemeye ilişkin
hakim kararının, yetkisiz jandarma ve personeli tarafından yerine getirilmesi
de, yetkisiz işlemdir. Deniz Seki ile ilgili sayılan bu yetkisiz işlemlerle
elde edilen delillerin tamamı, Anayasanın 38/VI. madde hükmüne aykırı, yani
hukuka aykırı usullerle elde edilmiştir.
Diğer yandan, 13.11.2008 tarihli hakim
kararıyla x kişi olarak telefonunun dinlenmesi öncesi dönemde, Deniz Seki,
hakkında hakim kararı olmadan dinlenen kişi, yani dolaylı dinlenen kişi
durumundadır. Anayasanın 12/I madde hükmü gereğince, Deniz Seki’nin iletişim
özgürlüğü ile özel hayatın gizliliği hakkının kısıtlanabilmesi, ancak, hakim
kararıyla mümkündür. Bu nedenle, dolaylı
dinlenen Deniz Seki’nin telefon görüşmelerindeki beyanları, hukuka uygun
usulle, yani hakim kararıyla elde edilmemiştir ve dolaylı dinlenen kişi
olarak elde edilen beyanları Anayasanın
38/VI madde hükmü kapsamındadır. Belirtilen her iki nedenle, Deniz Seki ile
ilgili tape kayıtlarındaki beyanların tamamı, hukuka aykırı elde edilmiştir ve
onun aleyhine delil olarak kullanılamayacaktır. Sonuç olarak, yukarıda
gerekçeleriyle açıklandığı üzere, Deniz Seki ile ilgili soruşturmada ve
kovuşturmada hukuka aykırı usullerle elde edilen delillerin, mahkemece onun
aleyhine kullanılamaması, Anayasanın 38/VI madde hükmünün emri gereğidir.
Mahkeme
ise, Deniz Seki ile ilgili yukarıda
belirtilen hukuka aykırı delilleri, CMK
206/2 (a)’ya aykırı olarak reddetmemiş,
aksine, bu delilleri kararına esas alarak, iddianameyle atılı ‘Deniz Seki’nin Murat kod adlı satıcının
arkadaşlarına uyuşturucu satışına aracılık etmesi’ eylemini işlediğinin
ispatlandığını kabulle, Deniz Seki’nin cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme,
hukuka aykırı elde edilen delillerle, Deniz Seki’yi cezalandırmakla, Anayasanın
38/VI madde hükmüne aykırı davranmıştır.
Mahkeme, Deniz Seki’yi anılan eyleminden dolayı TCK 188/3’deki suçtan
cezalandırırken, uyuşturucu kullanma suçundan ceza hükmü verilmesine yer
olmadığına karar verilmiş ve bu hüküm temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Deniz Seki ile ilgili cezalandırma
kararı, temyiz edilmiştir. Temyiz aşamasında kamusal savunma makamında görev
alınmış ve Deniz Seki müdafii olarak 04.04.2013 tarihli kamusal savunma özel
daireye verilmiştir. Yargıtay 10. Ceza
Dairesi, kamusal savunmayı görmezden gelmiş, incelememiş, dolayısıyla, karara
bağlamaktan kaçınmıştır. Anılan ceza
dairesi, cezalandırma kararına konu Deniz Seki’nin Murat kod adlı satıcının
arkadaşlarına uyuşturucu madde satışına aracılık etme eyleminin
ispatlanmadığına karar vermiştir. Buna karşın, özel daire, kimsenin aklına gelmeyecek bir şekilde, Deniz Seki’nin iki
uyuşturucu satıcısı arasındaki uyuşturucu satışına aracılık etme eylemini
işlediğine, bu nedenle, TCK 39 maddedeki yardım eden kişi olarak cezalandırılması gerektiği görüşüyle,
mahkeme kararını bozmuştur.
Bozma kararına konu belirtilen eylem,
iddianamede yer almamaktadır, yani dava dışı bir eylemdir. Yargıtay 10.
Ceza Dairesi, ancak, temyize konu Deniz Seki’nin Murat kod adlı satıcının
arkadaşlarına uyuşturucu madde satışına aracılık etme eylemiyle ilgili inceleme
yapma ve karar verme yetkisine sahiptir. Anılan
ceza dairesinin, Anayasadan kaynaklanan Devlet yetkisi, cezalandırma konu
eylemle sınırlıdır. Bu nedenle, anılan
ceza dairesinin dava dışı eylemle ilgili kısmı, yetkisizlik nedeniyle hukuken
yok hükmündedir. Ayrıca, bozma
kararındaki dava dışı eylem, sanal bir
eylemdir ve sanal eylemle kişinin cezalandırılmasına karar verilemez.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, CMK
308/1 maddeye göre, Yargıtay ceza dairelerinin kararlarına karşı, sanığın
lehine veya aleyhine, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı, Deniz Seki ile ilgili çoğunluk bozma kararına karşı,
Deniz Seki’nin aleyhine itiraz yoluna gitmiştir. İtirazda yukarıda belirtilen yetkisiz ve hukuka aykırı işlemlerden söz
edilmemiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itirazı, Deniz Seki müdafilerine
tebliğ etmiştir. Deniz Seki müdafii olarak, Yüksek Kurula, biri itirazın
tebliği öncesinde, birisi tebliğden sonra yasal sürede, aynı nitelikte iki
kamusal savunma verilmiştir. Yüksek
Kurul, her iki kamusal savunmayı da görmezden gelmiş, verildiklerini kararına
geçirmemiş, kamusal savunmaları incelemediği içinde karara bağlamamıştır.
Dolayısıyla, Yüksek Kurul, itirazı, kamusal savunmayla birlikte değerlendirme
ve karara bağlama görevini tam ve gereği gibi yerine getirmemiştir. Yüksek Kurul, hukuka aykırı bir şekilde
itirazı kabul etmiş ve Deniz Seki’nin TCK 188/3’deki suçtan TCK 39’a göre
değil, TCK 37/1’e göre cezalandırılması
gerektiğine karar vermiştir.
Deniz
Seki ile ilgili yetkisiz işlemler, Yüksek Kurulun kararıyla, yetkili işlemlere
dönüşmezler. Deniz Seki ile ilgili
işlemlerin tamamı, yetkisiz işlem olarak kalmaya devam ederler. Bugünde, anılan yetkisiz işlemler, yetkisiz
işlem niteliklerini sürdürmektedirler. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun
kararıyla, Deniz Seki ile ilgili yetkisiz işlemler, hukukileşmemiştir, yani
hukuki varlık kazanmamıştır. Bunun içindir ki, yetkisiz işlemlerle elde edilen deliller, Yüksek Kurulun kararıyla
hukuka uygun elde edilen delil durumuna gelmemiştir. Böyle olunca, Yüksek Kurulun kararı, ağır ve açık hukuka
aykırılık taşımaktadır.
Yüksek
Kurulun açık ve ağır hukuka aykırı kararıyla, Deniz Seki, önce hükümlü konumuna
getirilmiş, sonra cezaevine konulmuş ve anayasal hakları açık ve ağır şekilde
çiğnenmiş ve her dakikada çiğnenmeye devam edilmektedir. Gerçekten, Yüksek Kurulun açık ve ağır hukuka aykırı
kararıyla, Deniz Seki’nin, Anayasanın 2 maddesindeki hukuki güvenlik hakkı,
Anayasanın 36, AİHS 6 maddelerdeki adil yargılanma hakkı ve en önemlisi
Anayasanın 19. maddesindeki kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı çiğnenmiştir.
Hukuk
devletinde, tartışmasız bir biçimde özgür olması gereken bir kişinin,
cezaevinde olmasını, kimse kabul edemez ve açıklayamaz, hiçbir kişi veya organ
bu durumun devamını isteyemez.
Anayasadaki haklar, Anayasalara süs olsunlar diye konulmamıştır. Bu haklar, Anayasalara
kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması, güvencesi ve uygulanmaları
için konulmuşlardır.
Bu çalışma, Deniz Seki’nin anayasal
haklarının nasıl, ne şekilde açık ve ağır ihlal edildiğini, onun özgür bir kişi
olarak istediği gibi yaşaması gerekirken, haklı olmayan ve açıklanamayan bir
biçimde cezaevinde yaşatıldığını, kamuoyuna açıklamak ve göstermek için
yapılmıştır. Bu çalışma, Deniz Seki’nin
kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ağır ve açık ihlalinden hareketle, bu ülkede
yaşayan herkesin temel hak ve özgürlüklerinin, Deniz Seki’nin temel haklarının
ihlalinde olduğu, açık ve ağır ihlal edilmemesine katkı sağlamak amacıyla
kaleme alınmıştır.
Kimse
unutmasın ki, bugün Deniz Seki’nin başına gelenler, yarın herkesin başına
gelebilecektir. Çalışmadaki
görüşlerim, açık ve gerekçelidir. Bu görüşler, bir uydurmanın ürünüyse, yeri
çöp tenekesidir. Görüşlerim, doğru ve geçerlidir. Bu doğruysa, herkes, aslında kendi temel hak ve
özgürlüklerini güvence altına almak amacıyla, Deniz Seki’nin kişi özgürlüğünün
sağlanmasına katkıda bulunmalıdır. Bu Deniz Seki’nin kişiliğinde, bir
insanlık ve vicdan borcudur.
AV. DR. BÜLENT H. ACAR’IN ÇALIŞMA VE
YAYINLARI
KİTAPLAR
1) DESTEKTEN YOKSUN
KALMA ZARAR SÜRESİNİN BELİRLENMESİ, ANKARA 1979 (Yüksek Lisans Tezi, Yayınlanmamıştır)
2) MECLİS
SORUŞTURMALARI HAKKINDA DÜŞÜNCELER, ÜÇ ÖRNEK, ANKARA 1997, US-A YAYINCILIK (Zeki HAFIZĞOĞULLARI, Ö. Asım LİVANEKİOĞLU ile birlikte)
3)
DESTEKTEN YOKSUN
KALMA ZARAR VE TAZMİNATI, ANKARA 2000, (Doktora Tezi, Yayınlanmamıştır)
4)
LAİK - DEMOKRATİK
DEVLET DÜZENİ VE BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİNİN HUKUKİ ÇIKMAZI, US-A YAYINCILIK,
ANKARA 2006.
5)
TÜRK HUKUK
DÜZENİNİN TEMEL NORMUNUN KORUNMASI SORUNU, US-A YAYINCILIK, ANKARA 2010.
6)
KURUCU İKTİDAR
OLMA EYLEMİ İLE KURUCU İKTİDAR EYLEMLERİNİN SUÇUN KONUSU OLMAMASI VE HUKUKİ
SONUÇLARI, (MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ BAŞKAN VE ÜYESİNİN ERKSİZ / YETKİSİZ
YARGILANMASINA İLİŞKİN KAMUSAL SAVUNMA), ANKARA
2012, US-A YAYINCILIK.
7)
TÜRK DEMOKRATİK
CEZA DÜZENİNDE MEŞRU ARAÇ KULLANMA YASAĞINA AYKIRILIĞIN YAPTIRIMI, ANKARA KASIM
2012
(YÜCE DİVAN’IN 2011/1 ESASINDA YAZIMLI KAMU DAVASINA VERİLEN ESAS HAKKINDA
KAMUSAL SAVUNMA) (YAYIMLANMAMIŞTIR).
8)
ÖZEL HUKUKTA İSPAT VE DELİL BAĞLAMINDA UYGULAMALI
HUKUK, ANKARA OCAK 2014, US-A YAYINCILIK.
9)
KURUCU İKTİDAR
OLMA EYLEMİ İLE ANAYASAYI İHLAL SUÇUNA KONU KALKIŞMA HAREKETLERİNİN FARKLI
NİTELİKTE EYLEMLER OLMASI VE HUKUKİ SONUÇLARI, (MİLLİ GÜVENLİK
KONSEYİ BAŞKANI VE ÜYESİNİN ERKSİZ / YETKİSİZ YARGILANMASINA İLİŞKİN ESAS
HAKKINDA SAVUNMA) ANKARA ŞUBAT 2014,
10)
BİRDEN ÇOK SUÇTAN
TUTUKLULUKTAKİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KANUNSUZ, FİİLİ / KEYFİ KISITLANMAYA DÖNÜŞMESİ,
ANKARA ŞUBAT 2014 (E-KİTAP: http://turkhukukkurumu.org.tr/siteyazi/20140217_Acar_TUTUKLAMA.pdf)
11)
YETKİLİ ORGANIN
YETKİSİZ İŞLEMLERİYLE DENİZ SEKİ’NİN VEYA HERKESİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN
AÇIK İHLALİ (E-KİTAP)
MAKALELER
12)
ÖLÜM SİGORTASI, İŞ HUKUKU
DERGİSİ SAYI: 69-70 (1974)
13)
MALÜLLÜK SİGORTASI, Ankara Barosu
Dergisi (ABD) YIL: 32 SAYI: 1975/3
14)
CEYHAN ASLİYE
HUKUK YARGILIĞININ 1975/514 E.'DA YAZIMLI KESİNLEŞEN ÖLÜ ABDULLAH'IN NÜFUS
KÜTÜĞÜ YAZIMINDAKİ "1926 ÖLÜM YILI" YAZIMININ DÜZELTİLMESİ DAVASINA İLİŞKİN YARGISAL KARARLARIN
"YARGICIN İSTENMEZLİĞİ (REDDİ HAKİM)" KURUMUYLA SINIRLI OLARAK
İNCELENMESİ VE ELEŞTİRİSİ, YASA HD
8.CİLT, 1985/11
15)
KIZLIĞIN BOZULMASIYLA EKONOMİK GELECEĞİN
SARSILMASINDAN DOĞAN NESNEL ZARARIN BELİRLENMESİ, ABD YIL 43, SAYI: 1986/3
16)
TAKİP TALEBİ ÖRNEK 48’DE ALACAKLININ KİMLİĞİNİN
EKSİK YAZIMININ BORÇLUNUN SAVUNMA HAKKINA ETKİSİ VE İLGİLİ GÖRÜŞLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ, ABD YIL: 43 SAYI
1986/6
17)
TAKİP TALEBİ ÖRNEK 48’DE ALACAKLININ KİMLİĞİNİN
EKSİK YAZIMININ BORÇLUNUN SAVUNMA HAKKINA ETKİSİ VE İLGİLİ GÖRÜŞLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ, ABD YIL: 43 SAYI
1986/6
18)
TAPUDA YAZIMLI KAMU MALI TAŞINMAZIN İYELİĞİNİN
(MÜLKİYETİNİN) ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE ELDEĞİŞTİRMESİNDEN HAZİNE ZARARI DOĞMAZ VE
ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN MY 931’DEN YARARLANMASI HAKKINDAKİ İÇTİHAT UYUŞMAZLIĞI İÇTİHADI
BİRLEŞTİRME YOLU İLE GİDERİLMELİDİR,
ABD YIL 44, SAYI: 1987/3
19)
ORTA ÖĞRETİME OSMANLICA DERSİ KONULMASI
ANAYASAL KURAL 1353 SAYILI TÜRK HARFLARİNİN KABUL VE TATBİKİ HAKKINDA YASA
9/II’YE AYKIRIDIR, ABD YIL: 45 SAYI: 1988/3.
20)
İSTEMLE BAĞLILIK İLKESİNİN UYGULANMASI İLE
İLGİLİ OLARAK FAZLIOĞLU / BİLGİÇ VE OLGUNER / SOYLU KARARLARININ ELEŞTİRİSİ, YASA Hukuk Dergisi, Cilt XI, ,
Sayı 1988/10
21)
İLK DAVANIN İTİRAZLI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ
İLE BELİRLENEN İSTEMİ AŞAN GİDERİM TUTARI, EK DAVA İÇİN KESİN YARGI DURUMU
OLUŞTURMAZ, ABD YIL
46, SAYI: 1989/1
22)
EYLEM YOKLUĞU NEDENİYLE AKLANMA KARARININ
HUKUK DAVASINA ETKİSİ VE CEZA DAVASINDA AVUKATA ÖDENEN ÜCRETİN HUKUK DAVASINA
KONU EDİLMESİ YÖNLERİNDEN ÇAKAN – ÜLEN KARARININ ELEŞTİRİSİ, ABD YIL 46, SAYI: 1989/4
23)
SOSYAL SİGORTALAR
KURUMUNCA SAĞLANAN GELİR VE ÖDEMELERİN NESNEL GİDERİME ETKİSİ, ABD YIL 46, SAYI
1989/6
24)
UR - KARAR NİTELİKLİ N. SİLİVRİLİ - K.
YAMAN KARARLARI I - II’NİN ZORUNLU ELEŞTİRİSİ, ABD YIL 47, SAYI: 1990/5
25)
YARGITAY’IN BAŞKAN VE ÜYELERİNİN HUKUKSAL
SORUMSUZLUĞA YAKLAŞAN SORUMLULUKLARINA İLİŞKİN GÖRÜŞÜNÜN ELEŞTİRİSİ, TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGİSİ,
YIL 4, SAYI 1990/4
26)
“EK KUSURUN GİDERİMLE İLGİLİ OLARAK
BİRLİKTE KUSURU ETKİLEMESİ” İŞLEVİNİ TANIMAZLIĞI GÖRÜŞÜNÜN ELEŞTİRİSİ, TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGİSİ,
YIL 5, SAYI 1991/3
27)
KİT YÖNETİCİ VE PERSONELİNİN, 18.06.1984 –
13.02.1992 TARİHLERİ ARASINDA MEMUR SUÇLARINDAN DOLAYI CEZASAL SORUMLULUKLARINI
DÜZENLEYEN ÖZEL BİR CEZA KURALI YOKTUR, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, YIL 7, SAYI 1994/1
28)
HUKUK DÜZENİMİZDE DÜŞÜNCENİN
AÇIKLANMASININ CEZALANDIRILMASI VE CEZALANDIRMANIN SINIRI, ABD YIL 52, SAYI 1995/3
29)
LAİK ADALET KAVRAMI, ABD YIL 53, SAYI 1996/2
30)
DÜŞÜNCEDEN DEĞİL, DÜŞÜNCENİN
AÇIKLANMASINDAN DOĞAN CEZASAL VE HUKUKSAL SORUMLULUK, Yeni Türkiye, İnsan Hakları Özel
Sayısı II, Temmuz Ağustos 1998, YIL 4, SAYI 22
31)
KURULUŞ TÜZÜĞÜ
KESİN YASAKLI AMAÇLARA AYKIRI OLAN SİYASAL BİR PARTİNİN TÜZEL KİŞİLİK KAZANAMAMASI
BİR “KAPATMA DAVASI”NIN DEĞİL, BİR “OLUMSUZ TESBİT DAVASI”NIN KONUSUDUR, ABD YIL 60, SAYI 2000/1
32)
BİRDEN ÇOK
TUTUKLAMADA “TOPTANCI / PAÇAL USUL”LE KARAR VERME VE ÖZELLİKLE TUTUKLAMA
SÜRESİNİN “İKİNCİ ÜST SINIRI GÖRÜŞÜ”, ABD YIL 60,
SAYI 2000/2.
33)
ANAYASA
MAHKEMESİNİN SEÇİM HUKUKUNA İLİŞKİN BAZI KARARLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ, ABD YIL 60, SAYI 2000/3.
34)
ÇAĞDAŞ UYGARLIKTA LAİK TOPLUM / HUKUK / DEVLET
DÜZENLERİ VE BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİNİN HUKUKSAL TASARIMININ DEĞERLENDİRİLMESİ, TÜRK HUKUK
KURUMU, YETMİŞBEŞİNCİ KURULUŞ YILI ARMAĞANI, 9 NİSAN 2003, ANKARA
35)
TÜRK HUKUK DÜZENİNDE MECLİS SORUŞTURMASININ HUKUKSAL
NİTELİĞİNE İLİŞKİN ÇELİŞKİLİ GÖRÜŞLER VE ELEŞTİRİSİ, TÜRK HUKUK
KURUMU, YETMİŞBEŞİNCİ KURULUŞ YILI ARMAĞANI, 9 NİSAN 2003, ANKARA
36)
TEOKRATİK TOPLUM /
HUKUK / DEVLET DÜZENİNDE DEMOKRASİ VAR OLAMAZ, Güncel Hukuk, Aralık 2005, SAYI:
24
37)
CUMHURBAŞKANI
SEÇİLME YETERLİLİĞİNİN “SUÇ İSNADI ALTINDA BULUNMAMA” KOŞULU, ABD YIL 66,
SAYI: 2007/2 (Zeki HAFIZĞOĞULLARI ile birlikte)
38)
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN
TÜRK TOPLUM / HUKUK DÜZENİNDEKİ YERİNİN BELİRLENMESİ, ABD YIL 68, SAYI:
2010/1
39)
“UYGULAMALI HUKUK
DERSİ” BAĞLAMINDA AİLE MAHKEMESİ’NİN YARGISINA BİR ÖRNEK, ABD YIL 68, SAYI:
2010/1
40)
ANAYASA
MAHKEMESİ’NİN TÜRBAN KARARLARININ MADDİ ANLAMDA KESİN BAĞLAYICILIĞI VE HUKUKİ
SONUÇLARI, http://turkhukukkurumu.org.tr/siteyazi/20110203_BHA.pdf) (2013)
41)
ZİVERBEY KÖŞKÜ’NÜN
HUKUKSAL İNCELEMESİ, http://turkhukukkurumu.org.tr/siteyazi/20140415_BHACAR.pdf)
42)
ÖN İNCELEMEDE
YARGICIN HMK 140/1 MADDİ HÜKMÜ GEREĞİNCE ÇEKİŞMESİZ VE ÇEKİŞMELİ OLGULARI
BELİRLEMESİ GÖREVİ, http://turkhukukkurumu.org.tr/siteyazi/20140236_BHACAR.pdf)
43)
TÜRK HUKUK
DÜZENİNİN ANAYASA, TÜRK CEZA KANUNU VE AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ İLE
KORUNMASI (Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 22.05.2014 Tarihinde Yapılan
‘Türkiye’de Anayasa Düzeninin Korunması Sorunu’ Konulu Panel’de Yapılan Konuşma
Metni, Yayımlanmamıştır)
44)
ÖRNEK DAVA
UYGULAMALARIYLA KOOPERATİF GENEL KURUL KARARLARINDA HÜKÜMSÜZLÜK VE SONUÇLARI (Ender Dedeağaç’la
birlikte) (Ankara Barosu Dergisine yayınlanmak için verilmiştir)
UYGULAMA ÖRNEKLERİ
45)
DAVA DİLEKÇESİ (Yargılama Ve Savunma Pratiği), ABD YIL
51, SAYI 1994/3
46)
YARGITAY CEZA KURULUNCA DOSYANIN YEREL
MAHKEMESİNE İADESİ İSTEĞİ HAKKINDA BAŞVURU DİLEKÇESİ (Yargılama Ve Savunma Pratiği), ABD YIL 53, SAYI 1996/3
47)
KARAR DÜZELTME
DİLEKÇESİ (Yargılama Ve Savunma Pratiği), ABD YIL 54, SAYI
1997/3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder