Sayın Serkan Ağar,
“Hukuksal Ve
Vergisel Yönü İle Karşı Taraf Vekâlet Ücreti” başlıklı makalenizi okudum.
Emeğinizden dolayı sizi kutlarım. Ancak, bu konuda sizinle aynı fikri
paylaşmadığımı belirtmek isterim.
Özellikle
makalenizde yer alan “1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesi emredici
bir düzenlemedir. Buna göre, avukatın karşı taraf vekâlet ücretinin bir kısmını
veya tamamını müvekkiline bırakmasını öngören sözleşmeler kanuna açıkça
aykırılık teşkil eder.” Açıklamasına katılmadığımı, bu açıklamayı desteklemek
için göstermiş olduğunuz Sayın Semih Güner’in Avukatlık Hukuku yapıtının
291-293 sayfalarında yer alan bilgilerin sizi desteklemediğini ve aynı dip
notta belirttiğiniz, Yargıtay 4 HD kararlarının da sizi desteklemediğini
belirtmek isterim.Ayrıca Sayın Semih Güner’in eserinin 2008 basısının 282 vd.
sayfalarına baktığımızda, Sayın Semih Güner’in bu konuda çelişkili fikirlerin
olduğunu belirttiğini de hatırlatmak isterim.
Siz makalenizi,
Avukatlık Kanunu 164/son maddesinde yer alan hükme dayanarak oluşturmuşsunuz.
Avukatlık Kanunu 164/son maddesinde yer alan hüküm, yanıltıcı bir hükümdür. Ben
de söz konusu hüküm yürürlüğe girdiğinde, bu hükme dayanarak, karşı taraf
vekalet ücretinin avukata ait olduğunu savunmaya çalıştım. Ancak, bunun hukuk
sistemi ile bağdaşmadığını fark edince, görüşümü değiştirdim.
Karşı taraf
vekalet ücretini, HMUK döneminde 423/5 olmadan 423/6 maddesini, HMK döneminde
ise, HMK 323/1.g olmadan sadece 324/1.ğ maddesini yorumlamanın hata olduğunu
düşünmekteyim. Eğer, HMK 323/1.g maddesine bakarsanız, davanın, davanın
tarafınca yani asıl eliyle takip edilmesi halinde haklı çıkan tarafın
haklarının hüküm altına alındığını görürsünüz. Bu maddeye göre, davada haklı
çıkan taraf, eğer davayı kendi takip ediyorsa, davayı takip etmek için yapmış
olduğu yol giderinin, seyahat ve konaklama giderinin hatta, gündeliğinin karşı
tarafça ödenmesini talep edebilir. Burada ki talep sözcüğü yerine hakim bu
giderlerin ödenmesine resen karar verir demek daha doğru olacaktır
kanısındayım. Bilindiği gibi, HMK 323 maddesi yargılama gideri başlığını
taşımaktadır ve bu madde de yer alan giderlerin ödenmesine hakim resen karar
vermek zorundadır. HMUK döneminde, karşı taraf vekalet ücretinin talebe bağlı
olarak mı yoksa resen mi karar altına alınması tartışması yaşanmış ve YİBBGK
kararıyla resen karara bağlanması gerektiğine karar verilmiştir.
Kanımca, HMUK
döneminde alınan kararların, bir aykırılık oluşturmadığı takdirde, HMK
döneminde de uygulanması gerekmektedir. Bu husus gerekçe de açıkça belirtilmiştir.
Zaten HMK 323/1.ğ açısından bu uygulama aynen devam etmektedir. HGK 17.04.2013
gün ve 2013/12-470 E 2013/563 K sayılı kararı bu uygulamaya bir örnektir.
Konu HMK 323/1.g
nin resen karara bağlanıp bağlanmayacağında toplanmaktadır. Her ne kadar bu
konuda HGK ya da YBGK kurulu tarafından verilmiş bir içtihadı birleştirme
kararı bulunmamakta ise de, Sn Rıfat Ersoy’un Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu
(1976) adlı yapıtının 922 sayfasında yer alan 8 HD 15.06.1967 gün 3312-3141
sayılı ve 4 HD 16.12.1965 gün ve 964-10340 sayılı kararlarında, davanın bizzat
davanın tarafınca takibi halinde HMK 323/1.g nin karşılığı olan HMUK 423/5
maddesinin uygulanması gerektiğinin hüküm altına alındığını görmekteyiz.
Maddelerin
yazılışındaki sıraya ve maddelerin ifadesine baktığımızda, HMK 323/1.g nin
genel durumu hükme bağlamasına karşılık 323/1.ğ nin istisnayı hükme bağladığı
görülmektedir. HMK 323/1.g genel durumu hükme bağlamaktadır çünkü, HMK 71. maddesine
göre, davaların bizzat davanın taraflarınca takip edilmesi asıldır. Bu nedenle,
asılın takibinin sonuçları önce vekilin takibinin sonuçları sonra yazılmıştır.
Üstelik, HMK 323
maddesinin karşılığı olan HMUK 423 maddesine baktığımızda, davanın vekille
takibinde bile, haklı çıktığı takdirde, davanın tarafına, vekil için yapmış
olduğu giderlerin yanı sıra, seyahat giderleri ile bir güne mahsus gündelik
verileceğinin hüküm altına alındığını görmekteyiz. HMK 323 de bu husus hükme
bağlanmamış ancak, HMUK ta olduğu gibi, hakimin bulunmasında zorunlu gördüğü
hallerdeki katılımı için gereken gidere hak kazanacağı hüküm altına alınmıştır.
HMUK döneminde
var olan ancak HMK döneminde terk edilen uygulamaya göre, tarafın vekile
ödediği vekalet ücretinin kendisine ödenmesi gerekmektedir. Hakim bu konuda
karar verirken, mahkemeye bildirilen vekalet ücretinin gerçeği yansıtıp
yansıtmadığı ve hakkaniyet kurallarına uygun olup olmadığını kontrol ile
görevlidir. Bugünkü gibi, usulü bir ödeme olan asgari ücret tarifesine dayalı
olarak karar vermek hakkına sahip değildir. Olayı bu açıdan
değerlendirdiğimizde, avukat dava sonunda alacağı karşı taraf vekalet ücretinin
parasal açıdan yüksek olmasını sağlamak için akdi vekalet ücretini de
yükselteceğini bundan ötürü sakıncalı olacağını düşünebiliriz.
Karşı taraf
vekalet ücretine neden hüküm verildiğini düşündüğümüzde, YİBBGK 13.04.1945
1949/1 E 1949/6 K sayılı kararında yer alan açıklamadan yararlanmamız
mümkündür. Söz konusu karara göre, haklı çıkan tarafın yapmış olduğu giderlerin
ödenmesine karar verilmesinin nedeni, haksız çıkan tarafın eyleminin bir haksız
eylem olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Zaten aynı görüş sizin
tarafınızdan da dip not 20 de yer alan 10 HD 01.12.2003 gün ve 2003/7541 E
2003/8622 K sayılı kararına dayanılarak dile getirilmiştir.
Olayı bu açıdan
da değerlendirdiğimizde, ödemenin tarafa yapılması gerektiği sonucuna ulaşırız.
Çünkü, haksız fiile uğrayan ve zarar gören tarafın bizzat kendisidir. Bu
nedenle tazminata da hak kazanan bizzat kendisidir. Bunun iç ilişki nedeni ile,
taraf adına tahsil edip sonra avukata ödenmesi gerektiğini söylemek, zarar
gören vekil edenine hukuki yardım verirken, yeniden bir zarara uğramasına hem
de bizzat neden olduğu bir zarara uğramasına sessiz kalmak demektir.
Hem sonuçta
avukata ödenecek ise, neden taraf adına yani vekil eden adına icraya
konulmaktadır?
Bu aşamada
bilmediğim bir konuya cevap aramak gerektiğine inanmaktayım. Avukat vekil
edenin adına icraya koyduğu bu parayı tahsil ettikten sonra vekil edene teslim
etmez ise, suç oluşacak mıdır? Yoksa, nasıl olsa sonuçta kendisinin olacak bir
parayı peşinen aldı mı diyeceğiz?. Sizlerin cevabını beklerken kendi kanımı
belirtmek isterim, bence ceza açısından suç oluşacaktır.
**Sizin
düşüncelerinizle hiç bağdaşmayan Yargıtay 12.H.D.’nin 24.11.2011 gün ve
2011/8341 E. 2011/24346 K. sayılı kararını da hatırlatmak isterim. Söz konusu
kararda, yerel mahkeme ilamına göre vekalet ücreti tahsil edilmiş ise ve bozma
ile verilen karar gereği vekalet ücretinin iadesi talep edilecekse, talep
davanın tarafına yönlendirilmelidir.
Eğer 12.H.D.
sizin gibi düşünse idi; talebin avukata yönlendirilmesine karar verirdi.
Burada avukat
açısından sebepsiz zenginleşme olamamış mıdır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder