9 Ağustos 2011 Salı

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Ticaret Sicili


Av. Ender Dedeağaç

Ticaret sicil teşkilatının kuruluş ve çalışma esasları YTTK’nın 24. vd. maddelerinde düzenlenmektedir. YTTK 24/1 maddesine baktığımızda bu maddenin ETTK’nın 26. maddesinde 1995 yılında 559 sayılı KHK ile yapılan değişiklikte olduğu gibi, ticaret sicilinin tutulmasının, ticaret ve sanayi odaları tarafından yapılmasının hükme bağlandığını görmekteyiz. Hatırlanacağı gibi, 1995 öncesinde ticaret sicil memurlukları, asliye ticaret mahkemelerine bağlı olarak görev görmekteydi ve burada görev yapan kişiler Adalet Bakanlığı’na bağlı devlet memurları idi. Bu değişiklik ile ticaret sicil teşkilatı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın gözetim ve denetimi altında olmak üzere sanayi ve ticaret odalarının bünyesine taşınmıştır.
ETTK’nın 26. maddesi ile YTTK’nın 24/1 maddesi arasında özünde bir farklılık bulunmamaktadır. Ancak, YTTK’nın 24/1 maddesi kaleme alınırken, ETTK 26/1 maddesinin uygulamasında zaman zaman yapılan bir yanlışlığı ortadan kaldırmak amaçlanmış ve “…sahip odalardan birinin…” ifadesine yer verilmemiştir. Çünkü, gerekçedeki açıklamaya göre, bu ifade yanlış anlaşılmış ve ticaret sicili tutmak görevi esnaf odalarına bile verilmek istenmiştir. Taslaktan farklı olarak madde yasalaşırken, Sanayi ve Ticaret Odasının gözetim ve denetim yetkisi açıkça hükme bağlanmıştır.
YTTK’nın 24/2 maddesi elektronik ortamda faaliyet gösterecek bir bilgi bankası kurulmasını ve bunun çalışma esaslarının çıkarılacak olan bir tüzükle belirlenmesini hükme bağladığı gibi, YTTK’nın 24/3 maddesi de, ticaret sicil müdürlüklerinin kuruluşu ve çalışması Sanayi ve Ticaret bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle düzenleneceğini hükme bağlamıştır.
ETTK’nın 26. maddesi ile YTTK’nın 24. vd. maddelerini karşılaştırdığımızda ETTK’nın 26/2 maddesinde yer alan, ticaret sicil işlemlerinden ötürü oluşan harç ve resimlerden ötürü ilgili sanayi ve ticaret odasına bırakılan payla ilgili hükmün YTTK da yer almadığını yani bundan böyle bu işlemlerden ötürü sanayi ve ticaret odalarına pay verilmeyeceğini görmekteyiz.
YTTK’nın 24/3 maddesi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na “…ticaret sicil müdürlüğünün kurulmasında aranacak şartlar ve odalar arasında sicil işlemleri ile ilgili olarak varlığı gerekli işbirliğinin sağlanmasına ilişkin esaslar..” la ilgili olarak bir yönetmelik çıkarmasını emretmektedir. Bunun yanı sıra YTTK’nın 26/1 maddesi ise “Ticaret sicili müdürlüğünün kurulması, sicil defterlerinin tutulması, tescil zorunluluğunun yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar, sicil müdürlerinin kararlarına karşı itiraz yolları, sicil müdür ve yardımcıları ile diğer personelde aranacak nitelikler, disiplin işleri ile bu konuyla ilgili diğer esas ve usuller bir tüzükle düzenlenir.” Hükmü ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na yönetmeliğin yanı sıra bir de tüzük çıkarmak görevini yüklemiştir. Kanımca söz konusu yönetmelik ve tüzükte bir ortak nokta bulunmaktadır. Bana göre her ikisi de ticaret sicil müdürlüklerinin kurulması için hüküm getirebilecektir. Böylece, belki de çelişkinin doğmasına neden olunacaktır.
Ticaret sicil müdürlükleri, ticaret ve sanayi odalarının bünyelerinde kurulmalarına rağmen devletin sorumluluğunda ve kontrolündedir. YTTK’nın 24. ve 25. maddesinin yapısında yer alan üç ayrı fıkra hükmü ile bu açıkça belirtilmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre, ticaret sicil müdürleri ve müdür yardımcıları, tüzükteki koşulları taşıyanlar arasından oda meclisi tarafından atanır ancak bu atama Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın uygun görüşü ile gerçekleştirilir. Bana göre burada Bakanlığa tanınan görüş bildirme, atamadan önce oluşturulan onama anlamına gelmektedir. Sicil müdürlüğünde görevli diğer çalışanlar ise odanın kararı ile atanacak olup Bakanlığın bu atamalarda bir katılımı söz konusu olmayacaktır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı gene aynı maddeye göre,ticaret sicil müdürlüklerinin faaliyetlerini denetlemek yetkisine sahiptir, sicil müdürlükleri de Bakanlığın talimatlarına uymakla yükümlüdür. Sanayi ve Ticaret bakanlığı bu kontrol ve talimat verme yetkisinin karşılığında, sicil müdürlüklerinin vermiş olduğu zararlardan ötürü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı odalarla birlikte müteselsilen sorumludur.
Devletin sorumluluğu nedeniyle, bu davaların adli yargıda mı? yoksa idari yargıda mı? çözümlenmesi gerekeceği konusuna cevap bulamadığımı belirtmek isterim. Ancak, bu konuda karar ararken Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 23.3.2004 gün 2003/13276 E. 2005/2409 K. sayılı kararının dikkatimi çektiğini ve bunu sizlerle paylaşmak istediğimi belirtmek isterim. Söz konusu karar, cezai hükümlerin ancak kanunla konulabileceğini, bu nedenle ETTK’nın 27. maddesine KHK ile eklenen cezai hükmün bir anlam ifade etmediğini hükme bağlamaktadır. İşte bu kez, YTTK 32. maddesinde, cezai hükmün kanunla konulması, ceza hükmünün uygulanmasını sağlayacaktır.Ancak cevap verilmesi gereken bir başka soru, eğer, bu cezai hüküm gerekiyorsa, Yasama Meclisi neden bu teknik hatayı öğrenir öğrenmez bir yasa çıkararak bu hatadan dönmedi? Eğer gereksiz ise neden böyle bir hükmü KHK ile yasaya eklemek gereğini duydu?
YTTK ‘nın 25/2 maddesi ETTK’nın 27/2 maddesinin bir tekrarı niteliğinde olup, ticaret sicilinde çalışanların memur gibi yargılanacaklarını ve onlara karşı işlenen suçlardan ötürü de faillerin memurlara karşı suç işlemiş gibi yargılanacağını hükme bağlamıştır.
Bu güne kadar olduğu gibi, ticaret siciline yapılacak olan tesciller, ilgilinin istemi ile gerçekleşir. Elbette ETTK’nın 29. maddesinde olduğu gibi YTTK’nın 27/1 maddesi de istisnai olarak resen veya yetkili kurum veya kuruluşun istemi üzerine tescil yapılabileceğini de belirtmiştir. Tescil isteminde bulanacak olan ilgili, bu istemini ilgili YTTK’nın 29/1 maddesi hükmü gereği, ticaret sicili müdürlüğüne bir dilekçe ile yapmak zorundadır. Aynı maddenin 2 fıkrası gereği, ilgili bu başvuru sırasında, kimliğini kanıtlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün tek istisnası, dilekçe altındaki imzanın noterce onaylanmış olması halidir. Yani, eğer ticaret siciline verilecek olan dilekçe noter onaylı ise, ilgili ticaret sicili müdürlüğünde kimliğini kanıtlamakla yükümlü değildir. Bu madde ETTK’nın 31/2 maddesinin tekrarıdır. Bu nedenle gerekçede açıklama yer almamaktadır. Ancak, burada sorulması gereken soru, dilekçenin noterce onanması yolu ile, söz konusu dilekçenin, ilgili dışında bir kişi tarafından ticaret ve sicil müdürlüğüne sunulmasına olanak tanımak için yazılıp yazılmadığına ilişkin sorudur.
Ticaret siciline tescili gereken bir husus, YTTK’nın 30/1 maddesine göre, eğer kanunda bir başka süre şartı yok ise ve tescil isteminde bulunacak olan kişi, ticaret sicilinin yetki alanı içinde oturuyorsa, on beş gün içinde, tescil ettirilmelidir. Eğer kanunda bir başka süre varsa elbette buna uyulacaktır. Eğer, ilgili ticaret sicil alanının dışında oturuyorsa, süre bir aydır. Elbette burada söz konusu ona “oturma” koşulunu MK hükümleri doğrultusunda değerlendirmek gerekmektedir.
YTTK’nın 30/1 ve 30/3 maddesinde yer alan sürelerin hesabı YTTK’nın 30/2 maddesi hükmü dikkate alınarak gerçekleştirilmelidir. Bu hükme göre, eğer tescil bir işleme yada olguya dayanıyorsa, süre bu işlemin yada olgunun gerçekleştiği tarihten itibaren başlar. Eğer tescil, bir senedin yada belgenin düzenlenmesine bağlı ise, süre, düzenleme tarihinden başlar. Elbette, sürelerin hesabında HMUK un sürelerin hesabına ilişkin hükümleri dikkate alınmalıdır.
ETTK 33. maddesinin bir tekrarı olan YTTK’nın 31. maddesine göre, tescilin dayandığı olgu veya işlemler tamamen veya kısmen sona erer yada ortadan kalkarsa, YTTK’nın 31/2 maddesinde yer alan bu olaylar değişiklik olarak kabul edilmekte olup YTTK’nın 31/1 maddesine göre bunlarında tescili gerekmektedir. Değişikliklerin tescilinde de YTTK’nın 31/3 maddesine göre yeni bir olayın tescilinde uygulanan hükümler uygulanmalıdır. Yani YTTK’nın 27-30 maddeleri uygulanmalıdır.
Kanımca, mahkeme kararına dayanan değişiklikler, örneğin iptal edilen genel kurul kararları da, ticaret sicil müdürlüklerine, mahkeme tarafından resen bildirilmeli ve mahkeme kararına uygun tescil sağlanmalıdır.
Tescili zorunlu olup da kanuni şekilde ve süresi içinde tescili istenmemiş olan veya YTTK’nın 32/3 maddesi şartlarına uymayan bir hususu haber alan ticaret sicil müdürü ilgilileri tescile davet eder. Ticaret sicil müdürü bu daveti yaparken, ilgililere uygun bir süre vermekle yükümlüdür. Ticaret sicil müdürü ilgiliye bu daveti yaparken, ayrıca ilgiliye tescili gerektirecek bir husus olmadığı takdirde bunu kanıtlaması gerektiğini de bildirir. Davete uymayan yada tescil edilecek bir husus olmadığını kanıtlamayan kişi, ticaret sicil müdürü tarafından, YTTK’nın 33/2 maddesi gereği 200 TL den 4.000 TL ye kadar idari para cezası ile cezalandırılır. Unutulmaması gereken husus ticaret sicil müdürünün takdir yetkisinin sadece idari para cezasının miktarına ilişkin olduğu yoksa cezanın kaldırılmasına ilişkin bir yetkisi olmadığıdır. Yani trafik polislerinde de olduğu gibi ceza vermeme yetkisi olmayan trafik polisinin seni affettim demesinin mümkün olmadığı gibi ticaret sicil müdürünün de af yetkisi yoktur. Dilerim uygulamayı dejenere etmeyiz. Bu yetki ETTK’nın 35/3 maddesi gereği asliye ticaret mahkemelerine tanınmış olmasına rağmen benim hatırladığım kadarıyla uygulaması olmayan bir madde idi. Yani ticaret sicil müdürleri af yetkisi kullanmakta olayı mahkemeye sunmamakta idi. Bu yanlışı vurgulamak için bu açıklamayı yaptım.
İlgili tarafından süresi içinde tescilden kaçınma sebeplerinin bildirilmesi halinde ne yapılması gerektiğini hükme bağlayan ve ETTK’nın 35/3 maddesinin tekrarı olan YTTK’nın 33/3 maddesinin yazılımı bana göre yeterli açıklıkta değildir. Maddenin yazılımından, ilgili kaçınma sebeplerini bildirdiğinde, ticaret sicil müdürünün değerlendirme hakkı olmadan bunu asliye ticaret mahkemesine sunması gerektiği anlaşılmaktadır. Yada en azından ben öyle anlamaktayım. Kanımca maddenin doğru yorumu ile ticaret sicil müdürünün tescilden kaçınma sebeplerini önce kendi değerlendirmesi eğer bunu yasaya uygun görürse işleme son vermesi aksi takdirde asliye ticaret mahkemesine olayı sunması gerektiği anlaşılmalıdır. Zaten YTTK’nın 32. maddesinde yer alan ticaret sicil müdürünün inceleme görevi bunu zorunlu kılmaktadır.
Yukarıda değindiğimiz gibi YTTK’nın 32. maddesi ticaret sicil müdürünün inceleme görevini ve resen tescili hükme bağlamıştır. YTTK’nın 32/1 maddesine göre, ticaret sicil müdürü, tescil taleplerini, bu taleplerin tescil için aranması gereken kanuni şartları taşıyıp taşımadığını resen araştırmakla görevlidir. Sicil müdürü bu görevi kapsamında ve YTTK’nın 32/2 maddesi gereği, tüzel kişilerin tescil işlemlerini gerçekleştirirken, şirket sözleşmelerini, kanunun emrettiği zorunlu koşulları taşıyıp taşımadığı konusunda ve sözleşmede yer alan koşulların kanunlara aykırı olup olmadığı, aynı maddenin üçüncü fıkrası gereği ise tescil edilecek hususların gerçeği tam yansıtması ile üçüncü kişileri aldatıcı hususlar içermediği konusunda bir inceleme yapmakla görevlidir.
Kanımca, ikinci fıkrada yer alan “emredici hükümlere aykırı olup olmadığı” konusunda inceleme yapılmasına ilişkin hüküm varken üçüncü fıkrada ayrıca “kamu düzenine aykırı” olup olmadığı konusunda inceleme yapılmasına ilişkin hüküm fazladan yazılmıştır.
ETTK’nın 34/3 maddesinin bir tekrarı olan YTTK’nın 32/4 maddesi ile “geçici tescil” ile ilgili hususlar düzenlenmiştir. Bilindiği gibi ETTK’da “muvakkat tescil” ifadesi kullanılmıştır. Bu hüküm YTTK’da güncellenmiştir. Bunun dışında önemli bir değişiklik yapılmamıştır. Her iki yasaya göre, Eğer;
- Çözümü bir mahkeme kararına dayanan bir husus bulunuyorsa
- Yada sicil müdürü tescil için bir duraksamaya sahip ise
- Ve de ilgili geçici tescili talep ediyorsa
Tescili istenen konu geçici olarak tescil edilir.
Geçici tescilin yapılması ile birlikte, ilgililer üç ay içinde bu konunun çözümü için mahkemeye başvurmak zorundadır. Eğer mahkemeye başvurulmuş ise geçici tescil mahkemenin kararına kadar geçerliliğini korur. Aksi takdirde geçici tescil silinir.
Tescille ilgili konuları belirtirken, YTTK’nın 27/2 maddesi ile getirilen bir yeniliği de hatırlatmakta yarar bulunmaktadır. Söz konusu hükme göre, tüzel kişilere ilişkin tescil işlemi yapıldığında bu husus kurumlar vergisi kanunu açısından değerlendirilebilin diye ilgili vergi dairesine de bildirilecektir.
Ticaret sicil müdürlüklerinin tescil, değişiklik veya silinme istekleri ile ilgili kararlarına karşı, ilgililer, YTTK’nın 34 maddesi hükmüne göre, bu kararın kendilerine tebliğinden itibaren 8 gün içinde itiraz edebilirler. İtirazlar bir dilekçe ile sicilin bulunduğu yerdeki “ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine” yapılmalıdır. Mahkeme itirazı dosya üzerinden inceleyerek karara bağlar. Ancak verilecek karar üçüncü kişilerin sicilde kayıtlı menfaatlerine aykırı olduğu takdirde, mahkeme bu kişileri dinlemek üzere davet eder. İlgililerin bu davete gelmemeleri mahkemenin karar vermesini engellemez.
YTTK’nın 34. maddesi incelendiğinde bir teknik hata yapıldığı görülecektir. Bu maddeye göre itirazlar “…ticaret davalarına bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine..” yapılmalıdır. Kanımızca madde “ticaret davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemelerine …” şeklinde olmalı idi.
Ticaret sicil müdürlükleri yapmış olduğu işlemlere ait belgeleri saklamakla yükümlüdür. Ayrıca isteyen kişilere bu belgeleri incelemek için göstermek zorundadır. Hatta YTTK’nın 35. maddesi gereği isteyen giderlerini ödemek kaydı ile onaylı örnekte alabilir.
Zaten YTTK’nın 35/3 ve 4. maddelerine göre tescil edilen hususlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile ilan olunmaktadır. Bu hususlar ETTK’nın 37. maddesinin bir tekrarıdır.
ETTK’nın 38. maddesinin bir tekrarı olan YTTK’nın 36. maddesine göre, ticaret sicil kayıtları ilan edildiği tarihten itibaren üçüncü kişiler hakkında sonuç doğurmaya başlar.
Ticaret sicil kayıtlarının üçüncü kişiler hakkında hüküm doğuracağını söylerken, tescil edilmesi gerekirken tescil edilmeyen bir hususun üçüncü kişiler hakkında hüküm doğurabilmesi için ancak bu hususun üçüncü kişiler tarafından bilinmesi gereken bilgilerden olduğu kanıtlanması gerekir. Bu husus YTTK’nın 36/4 maddesinde hükme bağlanmıştır. Aynı şekilde YTTK’nın 37/1 maddesinde “görünüşe güven” hükmü de yer almaktadır. Bu hükme göre, üçüncü kişi yanlış tescilden ötürü tescilli yaptıran kişiye karşı, hak iddia edebilir.
Ticaret sicili kayıtlarından ötürü doğan sorumluluk özellikle YTTK’nın 38/1 ve 2. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin birinci fıkrasına baktığımızda, gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişilerin, hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacağının hükme bağlandığını, ikinci fıkrasına baktığımızda ise, tescil görevi ile sorumlu tutulanların bu görevlerini yerine getirmemelerinden ötürü vermiş oldukları zararlardan ötürü sorumlu tutulacağının hükme bağlandığını görmekteyiz. YTTK’nın 38/1 maddesine aykırılık cezai yaptırımın yanı sıra, gerçeğe aykırı tescilden ötürü zarar gören kişilerin tazminat hakkının doğacağını da hükme bağlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder