19 Temmuz 2011 Salı

6100 Sayılı HMK’da Dava Arkadaşlığı

Av. Ender Dedeağaç
Stj. Av. Can Sanal


6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı eski kanunda olduğu gibi dava arkadaşlığı konusuna yer vermiştir. Ancak ilk olarak dikkat çeken yeni kanunda 57. madde ve devamında yer bulan düzenlemenin, 1086 sayılı yasanın 43. ve 44. maddelerindeki düzenlemeye göre daha anlaşılır olduğudur. Ayrıca 1086 sayılı HUMK un aksine HMK dava arkadaşlığını mecburi ve ihtiyari olması koşuluyla iki şekilde de işlemiştir.

HMK 57. maddede ilk olarak ihtiyari dava arkadaşlığı düzenlemiştir. 57. maddeyi incelediğimizde ihtiyari dava arkadaşlığının hangi hallerde söz konusu olduğunun açıklandığını görmekteyiz. 1086 sayılı yasada 43. maddede 2 fıkra halinde düzenlenmiş olan ihtiyari dava arkadaşlığı bu kez HMK 57. maddede 3 bentle açıklanmıştır.

İlk olarak, 57/a bendinde açıklanan şekilde ihtiyari dava arkadaşlığı davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması halinde mümkündür.

Maddeye ait hükümet gerekçesinde açıklandığı gibi, HUMK 43. maddede yer alan “iştirak halinde bulunması” ifadesinin elbirliği mülkiyetini çağrıştırması ve kavramlar arasında doğacak muhtemel karışıklığı önlemek amacıyla “elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması” ifadesine yer verilmiştir.

57/a’da belirtilen duruma örnek olarak müteselsil borçluların dava arkadaşı sıfatıyla dava açabilmeleri ya da onlara karşı dava açılabilmesi gösterilebilir.

İhtiyari dava arkadaşlığının mümkün olduğu hallerden bir diğeri ise HMK 57/b bendinde gösterilmiştir. Söz konusu bende göre ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri ihtiyari dava arkadaşlığını ortaya çıkaran sebeplerden biridir. Söz konusu düzenleme HUMK 43. maddenin 1 no’lu bendinin ikinci cümlesinin Türkçeleştirilmiş hali olup söz konusu duruma örnek olarak bir sözleşme ile borç altına girmiş birden fazla kişinin ihtiyari dava arkadaşı olması gösterilebilir.

HMK ihtiyari dava arkadaşlığının üçüncü şeklini 57/c bendinde göstermiştir. Bu bende göre davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbiriyle benzer olması ihtiyari dava arkadaşlığını gündeme getirir. Aynı vakıa sebebiyle fakat farklı hukuki sebeplerle açılan davalarda da bu kural uygulanır.

HMK 58. maddesinde ihtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumunu hükme bağlamıştır. İhtiyari dava arkadaşlığını usul hukuku açısından inceleyen bu maddeye göre ihtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumda davalar birbirinden bağımsızdır ve buna göre dava arkadaşları iddia ve savunmalarını, delilleri ayrı ayrı sunabilir, her türlü usul işlemini kural olarak ayrı ayrı gerçekleştirebilir. Hüküm aşaması da dahil olmak üzere dava arkadaşları birbirinden bağımsız olduğundan birinin davadaki talebi kabul edilirken diğerininki reddedilebilir.

İhtiyari dava arkadaşlığının varlığı usul ekonomisi açısından önemlidir. Dava arkadaşlarının davaları birbirinden ayrı ve taraflar bağımsız olmasına rağmen tahkikat aşamasının ortak olması, tekrarı gerekecek usul işlemlerinin yapılmasına engel olmaktadır. Böylece ortak yapılan işlemler ile mahkemelerin iş yükü azaltılmaya çalışılmıştır.

HMK 59. maddede mecburi dava arkadaşlığını hükme bağlamıştır. Bu madde doğrultusunda maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi dava arkadaşlığının varlığından söz edilir. Mecburi dava arkadaşlığı maddi ve usuli sebeplerden kaynaklanabilir. HMK ise 1086 sayılı yasadan ayrılarak maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığının ne olduğunu düzenlemiştir. Uygulamadaki genel görünüm de daha çok maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığından kaynaklandığı için bu davranış yerinde olmuştur. Usuli yönden mecburi dava arkadaşlığı ise bazı durumlarda ortaya çıkabilir. Örneğin TMK 286. maddeye göre açılan nesebin reddi davası anne ile çocuğa karşı birlikte açılır. Bu ve bunun gibi bir takım durumlarda usul bakımından mecburi dava arkadaşlığı söz konusu olabilir. Usuli yönden mecburi dava arkadaşlığı incelendiğinde daha çok ihtiyari dava arkadaşlığına benzer hükümleri içerdiği görülecektir. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığında ise ya borç/hak üzerinde tarafların birlikte hareketi zorunludur ya da borç/hak bölünemez bir yapıdadır. Mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumda, dava arkadaşları tek başlarına dava açamazlar veya onların yalnızca birisine karşı dava açılamaz. Eğer dava açılmış isebu eksikliğin giderilmesi için uygun bir süre verilir. Verilen sürede eksiklik giderilmez ise dava sıfat yokluğundan reddedilmelidir.

Mecburi dava arkadaşlığı sebebiyle birlikte açılmış bir dava taraflarca beraber yürütülür ve hüküm aşamasında da dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilir. İhtiyari dava arkadaşlığı ile mecburi dava arkadaşlığı arasındaki en önemli fark bizce bu husustur. Söz konusu farklılık HUMK döneminde de aynen uygulanmıştır.

HMK 60. maddesinde mecburi dava arkadaşlarının davadaki durumunu düzenlemiştir. Bu maddeye göre dava arkadaşları ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerinde de birlikte dava açılabilir ve dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Bunun doğrudan sonucu olarak verilen hüküm de tüm dava arkadaşları bakımından aynıdır ve temyiz yoluna başvurma da yine birlikte yapılmalıdır. Ancak burada kastedilen maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığıdır. Usuli bakımdan mecburi dava arkadaşlığında dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorunda olmadıklarından her dava arkadaşı hükmü kendi adına temyiz edebilir. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığında ise 1086 sayılı HUMK dönemine ilişkin Yargıtay kararları temyiz konusunda farklı görüştedir. Bu konuya ilişkin içtihatlar incelendiğinde mecburi dava arkadaşlarından birinin yalnız başına temyiz ve karar düzeltme yoluna başvurabileceğine, hatta temyiz sonucundan diğer dava arkadaşlarının da yararlanabileceğine ilişkin kararlar bulmak mümkündür. Fakat Sn. Prof. Dr. Baki Kuru’nun Hukuk Muhakemeleri Usulü adlı eserinde (6. bası, sayfa 3334 vd.) yer alan dava arkadaşlığına ilişkin açıklamalar ışığında maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlarının birlikte hareket zorunluluğundan dolayı hükmü de ancak birlikte temyiz edebilmeleri gerektiği kanısındayız. Söz konusu açıklamalar 1086 sayılı HUMK’ya ilişkin olsa da Sn. Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku adlı eserinde (10. bası, sayfa 219 vd.) aynı görüşlere yer vermiştir. Kanun yargılama sürecini yavaşlatma ihtimali olan bazı durumlar için maddenin son cümlesinde, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinin, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceğini hükme bağlamıştır. Böylelikle çağırıldığı halde duruşmaya gelmeyen taraf, diğer dava arkadaşının yaptığı işlemleri kabul etmiş sayılmaktadır. Ancak feragat ve sulh gibi işlemler bu durumun dışında kalmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder