Av. Ender Dedeağaç
Bu sabah saat 9.06 da TBB den bir SMS mesajı
aldım. Söz konusu mesajda sigorta kaynaklı zararlardan ötürü hasar şirketi adı
ile kurulan şirketlerin, hasar gören kişilerden hak temliki yolu ile hakları
devir alarak, bunları takip etmesinin önünün alındığını öğrendim.
Aynı dakikalarda, bir meslektaşımdan HMK
değişikliğinin mecliste kabul edildiğini öğrendim. Saat 14 de kadar bu konuda da bir SMS
mesajının geleceğini umdum ancak gelmedi. Bunun neden SMS ile duyurulmadığını
düşündüm. Düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya karar verdim.
Öncelikle söylemek isterim ki, hasar şirketlerine
karşı elde edilen bu başarı için yeni bir yasal hükme gerek yoktu. Avukatlık
kanununun, avukata hasredilmiş işlere ve avukata iş bulma yasağına ilişkin
hükümlerine dayanarak bu olanak yıllarca önce sağlanabilirdi.
Daha önce patent ve marka vekillerinin, azda olsa
YMM lerin uyguladığı bir yöntemle, yanlarında maaşlı avukat çalıştırarak
müşterilerinin ve mükelleflerinin işlerini gördükleri bilinmekteydi. Hasar
şirketleri yeni bir şey bulmadılar, eskinin taklitçisi oldular. Böylesi
uygulamalar nedeniyle, genç ve işe muhtaç gençlerimizi uyararak, böylesi bir
çalışmanın yasa açısından yasaklanmış olduğu ve bu yolla geçici bir müddet için
ekonomik açıdan rahatlamış olmalarına karşı, bu kişi ve şirketlerin
sırtlarından para kazandığı anlatılabilir ve onları sırtlarından indirdikleri
takdirde meslektaşların gelirlerinde artma meydana geleceği bu artıştan dolaylı
olsa da kendilerinin de yararlanacağı anlatılabilirdi.
Daha da ötesi, genç kuşağın hatırlamadığı ancak
hala hayatta olan (kenarından bucağından ben de bulaştım) İŞKUR grubunun tutucu
yapısından kurtularak rekabet yasağı yerine haksız rekabet yasağı getirilerek,
günün koşullarına uygun bir ortam yaratılabilirdi. Ceza almaktan korkmayan, daha
doğrusu meslek kurallarını hiçe sayan, grup ile, mesleğe sahip çıkan grubun
yarışmasına olanak verilirdi. Böylece vergi davalarının, marka patent
davalarının, hasara ilişkin davaların avukat yardımı ile yapılmasının yasaya
uygun davranış olduğu kamu oyuna anlatılabilirdi. Üstelik değer kaybına ilişkin
hasar davaları çantada keklik davalar olduğu için, genç meslektaşlarıma olanak
sağlanmış olurdu.
Yazın sıcakta kışın soğukta adliye bahçesinde
“dilekçe yazılır” diye müşteri toplamaya çalışan günlük ekmeğini zor çıkaran,
arzuhalcilerle uğraşmak yerine, bunlarla uğraşarak mesleğe ekonomik yarar
sağlanabilirdi.
Paris Baro Başkanının, “parayı almak için eğilmek
gerekirdi” sözlerine ben de katılmaktayım. Ancak rahmetli ve değerli başkanın
ifade ettiği para rüşvet niteliğinde pis işler için elde edilen paradır. Yoksa
emek karşılığı olan paranın kutsal olduğunu o da biliyordu.
Kısacası, bu yasal değişiklik ile elde edilen
yarar, İŞKUR grubunun senelerce ihmali ve/veya para kazanmak konusundaki
becerisizliğinden kaynaklanan bir durumdan kurtulmak ve de bunun kabahatini
yasa yokluğuna yüklemekten başka bir şey değildir.
Bu nedenle, değişiklikten ötürü sevinmiyorum,
kendi söküğümüzü dikemeyerek yasama organından yardın istediğimiz için
üzülüyorum.
Asıl üzüntüm, HMK değişikliğinin, TBB ve Barolarca
tartışılmasına olanak verilmeden yasalaşmasından kaynaklanmaktadır. Bana göre,
hakim yargı erkini kullanan kamu görevi görmekte, avukat ise, kamu adına her
bir dava için ve genel anlamda tüm yapı için hukuka uygunluğu denetleyen bir
kamu hizmetlisidir. Bu nedenle, avukat kamu adına yargıyı ve yargının idare ve
yasamayı denetlemesinden yararlanarak yasama ve yürütmeyi denetlemektedir.
Kısacası, avukat, halkın sözcüsüdür.
Bu açıdan HMK değişikliğini incelediğimizde ( şu
ana kadar resmi gazetede yayın yapılmadığından hatta meclis sayfasına bile
işlenmediğinden ötürü, 20.Mart 2020 de sayın bakan ve arkadaşları tarafında
meclise sunulan telifi esas alarak yaptığım değerlendirmede) HMK bu değişiklik
ile adil yargılanma hakkını zedeleyen hükümler içermektedir. Örneklemek
gerekirse, HUMK döneminden beri var olan “kabul edilen delil, kabul edilmeyen delil”
ayrımı ve bunun gerekçeli karar bağlanması ilkesi HMK ile topal hale getirilmişti.
Bu kez, istinaf incelemesinde, gerekçeli kararda delillerin tartışılmasını
sadece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olacak olan delillerin toplanmaması ve
tartışılmamış olması ile sınırlanmaktadır. Peki, hakimin dosyaya kazandırmadığı, gerekçesinde
göstermediği delillerin uyuşmazlığın çözümüne etki edip etmeyeceğini kim
denetleyecektir. Kanun yolu denetimine bu nasıl yansıyacaktır. Daha önemlisi,
aleniyet ilkesi doğrultusunda kamu oyu denetimi nasıl gerçekleşecektir.
HMK ya göre, tahkikat aşamasına geçilebilmesi
için, bilirkişi incelemesi, tanık dinlenmesi, keşif ve yemin dışında tüm
delillerin dosyaya kazandırılması gerekir. Yapılan değişiklik ile, bir kez
davetiye çıkarılması benimsenmiştir. Peki, hakim ön incelemeden sonra, duruşma
günü belirlerken, delillerin toplanacağı günü nasıl bilecektir? Bunu
bilemeyeceğine göre, tahkikat için, yasanın delil toplamasının son bulması
kuralını nasıl uygulayacaktır ? Bir davetiye ilkesi benimsendiğine göre, HMK ya
aykırı bu değişikliğin ne fayda sağladığını düşünürsek, faydanın sadece, kaleme
tebligat yükü getirmediğini buna karşılık, davanın taraflarının birkaç kez
mahkemeye gelerek, zaman ve mali kayba uğramasına neden olduğunu görürüz.
Hatta, duruşma günü için dosya çıkaran mübaşirin, hakime dosya sunan kalem
personelinin, bunu inceleyen, duruşma aşamasında yada gönderilen mazeret nedeni
ile, bekleme kararı ile yeni duruşma günü veren hakimin, zaman kaybını da
unutmamak gerekir. Duruşma defteri, keşif defteri gibi, izlenen duruşmalar
defteri tutmakla daha doğrusu bunu UYAP programında oluşturmakla, çözülecek bir problemi,
taraflar için hak kaybı haline getirmeyi anlamak mümkün değildir.
Bu benzer, kabul edilmesi mümkün olmayan sadece
yargılama aşamasında hakime kolaylık sağlayacak kuralların getirilmiş olmasına
karşılık bunların taraflara yüklediği yük ve adil yargılanma hakkını ne ölçüde
ortadan kaldırdığı tartışmasız kabul edilmiştir.
Sosyal medyada getirilmesi istenilen ve kamu oyunu
yakından ilgilendiren konuda da TBB sessiz kalmıştır. Bilirkişilik kurumunun
yasalarla bağdaşmayan bir şekilde, paralı dersler halinde, sertifika isteyen
meslektaşlara, olanak sunulması, bu konulara göre öncelik kazanmıştır.
Özetle, sayın TBB Başkanı, seçilmeniz için
uğraştığım hatta iki kez ekibinizde delege olarak yer aldığım için üzülüyorum.
Sizi de nelerin yanlış gittiğini ve nasıl çözüme kavuşturulması gerektiğini
düşünmeye davet ediyorum.
Tüm meslektaşlarıma ve meslek kardeşlerime
saygılarımla
( hakimleri meslek kardeşi gördüğümü ve
meslektaştan sadece avukatları anladığımı bir kez daha dile getirmekte yarar
var)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder