Av. Ender DEDEAĞAÇ
Yaş ilerleyip, kişinin gözü toprağa bakmaya
başladıkça, saçmalama hakkının arttığına, çenesinin düştüğüne inanıyorum.
Kusura bakmayın.
İlk kez, Bülent Nuri Esen ve İlhan Arsel’den
öğrendiğim kuvvetler ayrımına inanıyorum. Bu konuda sayın Burhan Kuzu gibi
düşünmediğim için de mutluyum. Sayın Kuzu’nun, kendisi ile aynı düşünmeyen bana
ve meslektaşlarıma hakaret içeren ya da en azından küçük düşüren sözleri için
“kötü söz sahibinindir” diyerek dikkate almıyorum.
Yıllarca, beni sevmedikleri için, baro siyasetine
katmamalarına rağmen baro çalışmalarının içinde olduğumu açıkça söylüyor ve
bugün yaşanan olumsuzluklardan payıma düşen tüm eleştirilere boyun eğmek
zorunda olduğumu kabul ediyorum.
Oyumun,
adli yıl açılışının, Yargıtay’ın salonlarında yapılması gerektiği ve sarayda
yapılacak olan açılışa katılmamak yönünde olduğunu öncelikle ifade ediyorum.
Daha önce yaşadığımız bir adli yıl açılışını
hatırlıyorum. O yıl, alternatif açılış yapılmış ve Dil Tarih ve Coğrafya
Fakültesi salonunda toplanmıştık. İsimlerini hatırlamamakla beraber pek çok ilk
derece mahkemesi ve Yargıtay hakiminin de bizlerin açılış toplantısına
katıldığını hatırlıyorum. O gün de bizlerle aynı düşünceyi paylaşan fakat günün
koşulları nedeniyle, bizlere destek veremeyen hakimlerin varlığına inanıyorum.
Sağlık olsun.
Hayal kurmak kimseye zarar vermez diye
düşünüyorum. Kendi kendime kurduğum hayale göre, 2019 adli yılı açılış
konuşması yapmam için bana görev verildiğini düşünüyorum.
Bu görevi yaparken öncelikle, hakimler ve
savcılarla, avukatların meslektaş olarak kabulünün mümkün olmadığını kabul
ediyorum. Çünkü halkın parasıyla, görev
yaptığımız adliye binalarında, aynı asansörü, aynı tuvaleti kullanmadığımızı
hatırlıyorum.
Ben konuşmamda, aşağıda bir bölümünü aktardığım, Anayasa
Mahkemesi Genel Kurulunun 06.01.2015 tarihinde 2013/6932 Başvuru numaralı
Türkan Bal kararında yer alan
“ Açıklanan nedenlerle, mevcut yapısal mekanizmanın işletilmesindeki
eksiklikle birlikte ele alındığında, Yargıtay dairelerinin
ilamlarında yeterli gerekçeyle desteklenmeyen farklılıkların bulunmasının,
başvurucunun açtığı davanın görülmesi bakımından hukuki belirsizliğe neden
olduğu ve başvurucu açısından öngörülemez bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bu kapsamda, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.”
Hükmüne yer
verirdim. Daha sonra ise şu açıklamayı yapardım.
Anayasa Mahkemesi’nin,
gerek bu kararında gerekse pek çok kararında belirtildiği gibi, kararlar
gerekçeli olmak zorundadır. Üstelik bu zorunda olma, sadece Yargıtay’a ve
gerekçeli karar aşamasına ilişkin değildir. Tüm yargı mercilerinin ara
kararları da dahil olmak üzere tüm kararları için geçerlidir.
Anayasa
Mahkemesi’nce yeterli gerekçeden yoksun yargı kararlarının, “hukuki
belirsizliğe neden olduğu” bu kararda vurgulanmakta ve bunun sonucu olarak
“öngörülemezlik”in doğmasına yol aldığı ifade edilmektedir.
Anayasa Mahkemesi
kararında da belirtildiği gibi, bu davranış, Anayasamız ve AİHS ile hüküm
altına alınan “adil yargılanma hakkının” ihlaline neden olmaktadır.
Adil yargılamanın
sağlanamadığı bir ülkede, hukuk devletinden söz etmek, bu konuda söylevler
vermek, kişisel kanıma göre, “avara kasnak” gibi dönmekten başka bir anlam
taşımamaktadır.
Adil yargılanma
hakkını sağlamayan bir yargıç, bunun sorumluluğunu taşımalıdır. Yargıcın
sorumluluğu onun onurudur. Bu nedenle, katı uygulanması ne kadar zararlı ise
hiç uygulanmaması da aynı derece de zararlı olan yargıç sorumluluğunun
uygulanmasına özen gösterilmelidir. Sorumluluk kağıt üzerinde kalmamalıdır.
Hassas dengeye dikkate edilerek uygulanmalıdır.
Eğer yargıç
sorumluluğu uygulanabilmiş olsa idi, 15 temmuzdan birkaç gün sonra görevden
atılan ve nerede ise yargıçların yarısını oluşturan, yargıçların yargı içinde
yuvalanmasına olanak verilmezdi. Böylece, sağlıklı bir yargının oluşmasına
olanak tanınır ve bu davranış ise yargının diğer kurumları sağlıklı bir şekilde
denetlemesine ve 15 Temmuz felaketinin yaşanmasına olanak vermezdi.
Adil yargılanmanın
içinde, aleniyet ilkesinin de var olduğu unutulmamalıdır. Aleniyetin, sadece
duruşma salonlarının kapılarını açık tutmakla değil, gerekçeli kararların
toplumla paylaşılması ile sağlandığının da bilinmesi gerekmektedir. Toplum bu
yolla yargıyı denetlemektedir.
Adil yargılanmanın
sağlanabilmesi için, HMK ya göre sözlü yargılama aşaması CMK ya göre esas
hakkında görüş bildirilmeden, önceden hazırlanmış kararların okunması yerine,
bu aşamalar tamamlanarak karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca, karar
duruşmasının tutanağı, derhal taraflara verilmelidir. Bunun yapılmaması ve
tutanağın gerekçeli kararla birlikte kanun yoluna başvurma sürelerinden sonra UYAP’a
konulmaması gerekir. Bunlara dikkat edilmemesi yargıcın sorumluluğunu doğurur
ve mutlaka uygulanması gerekir. Böylesi bir davranışın, hoş görü ile
karşılanması ve sorumluluk doğurmaması, açık kanun hükmüne aykırı davranışların
himaye edilmesi anlamına gelir.
Yargının
bağımsızlığını istiyorsak, yargıcın sorumluluğunu hassas dengeye dikkat ederek
uygulamak zorundayız.
Bu konuşma 15
dakikadan daha kısa bir zamanda yapılabileceği gibi, nerede yapılırsa yapılsın,
yargıda yargıç olarak görev alanlardan ne beklediğimizin küçük bir kısmının kamu
oyunca bilinmesine neden olurdu.
Elbette, kol
kırılır yen içinde kalır ilkesi ile, yargıcın gerekçeli kararını
oluşturabilmesi için, avukat olarak bizlerin taraf dilekçelerini usul
hükümlerine uygun yazmamız gerektiğini, özellikle “hukuki nitelendirmenin”
hakime bırakılmayacak kadar önemli olduğunu, ön inceleme tutanağında, hukuki
nitelendirmenin bizim belirlediğimiz şekilde yer almasına dikkat etmemiz
gerektiğini de kendi meslektaşlarıma uygun bir şekilde duyururdum.
Ayrıca Yargıçlara
A. R. Gür’ün Osmanlı’da Kadılık Sistemi adlı yapıtının ekinde yer alan mahkeme
kararını okumalarını, Avukat meslektaşlarıma ise, ayaklarının dibine serilen
paraları neden almadığı sorulduğunda, onları almak için eğilmek gerekirdi, diye
cevap veren Paris Baro Başkanını hatırlamalarını öneririm,
Yaşlılıkta görülen
hayal olarak kabul edeceğinizi umduğum bu yazıdan ötürü, vaktinizi aldığım için
özür dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder