1 Şubat 2019 Cuma

BİLİRKİŞİLERİ BEKLEYEN CEZALAR ve ANKARA BİLİRKİŞİLİK BÖLGE KURULU KARARI



Av. Ender Dedeağaç
Bu yazıda sizlerle Ankara Bilirkişilik Bölge Kurulu’nun 9.11.2018 gün 2018/32 toplantı 2018/1883 karar sayılı kararını tartışmak istiyorum.
İlk derece mahkemesinde görülmekte olan dava, limited şirkette haksız rekabete ilişkindir.
Davanın yargılaması aşamasında ilk derece mahkemesi “ Dosyanın mahkemece resen seçilecek mali müşavir bilirkişiye tevdi ile taraf iddia ve savunmaları, dosyaya sunulan belgeler, davacı şirketin kayıtları incelenmek suretiyle ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlıklar konusunda taraf iddia ve savunmalarını karşılar mahiyette rapor düzenlenmesinin istenmesine” ve    ilişkin  ara kararı ile dosyada bilirkişi görevlendirir. Yani Ankara mahkemelerinin özellikle iş mahkemelerinin her gün defalarca vermiş olduğu ara karar benzeri bir karar ile dosyada bilirkişi görevlendirilmiştir.
Rapor geldiğinde, tarafların itirazlarını bildirmesi için taraflara tebliğ edilmiştir.
Dosya kapsamında yer alan davacı ve davalı itiraz ve/veya beyanlarını incelediğimizde bunların HMK 281/1 maddesine uygun olmadığını, bunların uygulamadaki formata uygun olduğunu görmekteyiz. Çünkü söz konusu maddeye göre, itiraz; “…raporda eksik görülen hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanması…” için yapılmalıdır. Rapor hukuki değerlendirmeyi içerdiği için taraflar HMK185 maddesi hükmü gereğince tahkikatın sonunda yapması gereken değerlendirmeyi ve/veya sözlü yargılamada yapılması gereken değerlendirmeyi bu aşamada yapmaya çalışmışlardır.
Rapor davacı açısından aleyhe hususları içerdiğinden ötürü, davacı, ilk derece mahkemesine yapmış olduğu, itirazla birlikte, Bilirkişilik Bölge Kuruluna da başvurur.
Bilirkişilik Bölge Kurulu, 6734 sayılı Bilirkişilik Kanununun 3/2 maddesi doğrultusunda bilirkişiye ceza verir. Gerekçesinde;
“Bu konuda yeterli delil dosyada mevcut değil”
“Dava konusu uyuşmazlık açısından ortada seçimlik illiyet bağının bulunduğu görüş ve kanaatine varılmıştır”
“Davalının bir takım belge ve kayıtları beraberinde götürdüğü iddiasının soyut kaldığı ve hangi belgelerin götürüldüğünün ortaya konulması gerektiği”
“Diğer davalı E…Ltd. Şti nin davacı şirkete zarar verdiğinin somut ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığı”
İfadelerinin, 6734 sayılı Bilirkişilik Kanunun 3/2 maddesinde yer alan “Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.” Hükmüne aykırı olarak “hukuki nitelendirme ve değerlendirme” içermesi nedeniyle cezalandırıldığı belirtilmiştir.
Ankara Bilirkişilik Bölge Kurulunun bu kararına katılmaktayım, ancak, eleştirilmesi gereken bir karar olduğunu da belirtmek zorundayım.
Öncelikle belirtmek isterim ki, Bilirkişilik Kanunu, bir anlamda HMK nın tekrarında başka bir şey değildir. Kanun, HMK da olduğu gibi, hakimlerin, hatta tarafların bilirkişi seçme özgürlüğünü sınırlamış ve ayrıca bilirkişi tayinini yasaya aykırı olarak yapan hakim ile hatalı işlem yapan bilirkişiyi cezalandırmaya ilişkin hükümler getirmenin yanı sıra Adalet Bakanlığı’nın bilirkişilik kurumunun işleyişini kontrol etmesine olanak vermiştir.
Bilindiği gibi HMK nın 266/1 hukuki konularda bilirkişiye başvurulamayacağını açıkça hükme bağlamıştır. HMK 266/1 maddesi de hukuk sistemimize yeni kazandırılmış bir hüküm içermemektedir. Bu madde HMUK da yer alan 275 maddenin bir tekrarı olmasına rağmen HMUK tan bu yana uygulanmayan bir maddedir .
Bilirkişilik Kanununun aynı zamanda HMUK 276/1 maddesinin taraflara tanımış olduğu bilirkişi seçme özgürlüğünü de ortadan kaldırdığını hatırlamakta yarar bulunmaktadır.
HMK 273/1.a ve 1.b maddeleri ise, HMK 266 da yer alan hakimin hukuki konularda bilirkişiye gitmesini önlemek için yasalaşmıştır. Bu hükümlere göre, hakim, bilirkişinin inceleme konusunu bütün sınırları ile belirlemenin yanı sıra, bilirkişinin cevaplaması gereken soruların neler olduğunu da belirtmek zorundadır. Kişisel kanıma göre, bu madde  doğru çalışırsa, hakim, bilirkişiye hukuki konularda görüş bildirme olanağı vermez. Ya da hakim bilirkişiden hukuki konularda görüş bildirmesini gizli de olsa talep edemez.
Üstelik HMK 273 maddesi HMUK 279 maddesinde yer alan, bilirkişilerin taraflara soru sormak hakkını ortadan kaldırıyor gibi görünse de, gerek HMUK 179/3 maddesinde gerekse HMK 119/1.f ve 194 maddesinde yer alan, maddi vakıalarla kanıtların eşleştirilmesi yani somutlaştırma kuralı doğru uygulanırsa bu hakkın ortadan kalkmadığı görülür.
HMK ve HMUK un hakimlere yüklemiş olduğu görevleri özetlersek, hakim hukuki konularda bilirkişiye gidemeyeceği gibi bilirkişinin hangi soruları cevaplamakla yükümlü olduğunu da belirtmek zorundadır.
Halbuki somut olayımızda böyle olmamıştır. Ara kararda “tarafların iddia ve savunmaları…” nı karşılayacak şekilde rapor düzenlenmesi istenerek, zımnen de olsa bilirkişinin hukuki görüş bildirmesi istenmiştir Diğer bir anlatımla hakim yasaya aykırı davranmıştır.
Elbette, bilirkişinin HMK 278/2 maddesine dayanarak, hakimden sormak istediği soruları açık bir şekilde belirtmesini istemesi yasal açıdan mümkündür. Ancak bunun uygulamada gerçekleşmesi mümkün değildir. Çünkü böylesi bir davranış, o bilirkişinin söz konusu hakim hatta o adliyedeki tüm hakimler tarafından kara listeye alınması anlamına gelir.
Yasaya aykırı davranan bilirkişiye ceza vermek, bilirkişilerin hukuki değerlendirme yapmasını engelleyecek midir? Kanımca hayır.
Hakimin, yasaya aykırı davranışı nedeniyle sessiz kalmak doğru mu? Kanımca hayır. Çünkü Hakimler ve Savcılar Kanunun 63/e maddesi gereği, bu tür hakimlerin disiplin cezası ile cezalandırılmaları gerekmektedir. Ancak unutmamak gerekir ki eğer cezalandırmaya başlarsak, hakimlerin istekleri yada cezaları nedeniyle ayrılmalarına neden oluruz.
Ankara Bölge Bilirkişilik Bölge Kurulu’nun bu kararının yol gösterici olarak bir faydası olup olmadığını sorguladığımda, tereddütsüz olmadığını söylemek zorunda kalırım. Çünkü, aynı mahkemenin, bu kurul kararı ve taraf beyanlarından sonra almış olduğu ara karar aynen şöyledir;
“Önceki bilirkişi raporuna itiraz, Bilirkişi Bölge Kurulu kararı da dikkate alınarak dosyanın mahkemece resen seçilecek 1 mali müşavir bilirkişiye tevdi ile; Davacı ve davalı şirket defterlerinin yerinde inceleme yapılması suretiyle, davalı F…nin 30/03/2011 tarihli 11386 yevmiye numaralı ….. Noterliğinden verilen vekaletname kapsamında davacı şirket adına yapmış olduğu işlemlerden dolayı ve şirket ortağı olarak yaptığı işlemlerden dolayı davacı şirketi zarara uğratıp uğratmadığı, TTK 613 maddesine göre rekabet yasağını ihlal edici davranışlarda bulunup bulunmadığı, ayrıca davacı şirketin önceki bir kısım işçilerinin davalı şirkette çalışıp çalışmadığı, davalı Feyzullah Aslan'ın davalı şirkette ortak yönetici yada şirket çalışanı olarak görev alıp almadığı, görev almış ise hangi dönemlerde görev aldığı, şirketin zararı var ise miktarı konusunda dosyaya sunulan konularında taraf iddia ve savunmalarını karşılar mahiyette rapor alınmasına,”
Görüldüğü gibi, bu ara kararda;
“rekabet yasağını ihlal edici davranışlarda bulunup bulunmadığı”
“davalı ….. ın…….verilen vekaletname kapsamında davacı şirket adına yapmış olduğu işlemlerden dolayı ve şirket ortağı olarak yaptığı işlemlerden dolayı davacı şirketi zarara uğratıp uğratmadığı”
“davalı ……ın davacı şirkette ortak yönetici yada şirket çalışanı olarak görev alıp almadığı, görev almış ise hangi dönemlerde görev aldığı”
“davacı şirketin önceki bir kısım işçilerinin davalı şirkette çalışıp çalışmadığı”
Konuları bilirkişiye soru olarak yöneltilmiştir.
Bu ara kararda yer alan, “rekabet yasağının ihlal edilip edilmediği” ve “zarara uğratıp uğratmadığı” konuları hukuki değerlendirme niteliğinde olmanın dışında hükme esas olan bir değerlendirmedir.
“Davacı işçilerinin davalı şirkette çalışıp çalışmadığı” “davalının davacı şirkette yönetici olarak görev alıp almadığı” konuları ise, hakimin, mesleğinin gerektiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konular arasında yer aldığından ötürü, bilirkişiye sorulmaması gereken sorulardandır.
Kısacası, hakim, yeni ara kararı ile de hukuka aykırı bir karar oluşturmuştur. (Bu bloğda yer alan “Yargıtay kararına göre gereksiz konularda bilirkişiye gitmek bozma nedenidir. Bana göre ise aynı zamanda suçtur” başlıklı yazımın okunmasını önermekteyim).
Ayrıca, tarafların bilirkişiye itirazlarında, HMK 281/1 maddesine uygun olmaması nedeniyle, hakimin aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne uygun soru hazırlaması da mümkün değildir. Bu nedenle ikinci ara kararda yer alan “…önceki bilirkişi raporuna itiraz…” açıklaması, soyut bir açıklamadan öte bir anlam ifade etmemektedir. Ayrıca, bu ara kararda yer alan “…Bölge Bilirkişilik Kurulu kararı da dikkate alınarak …” hükmüne yer verilerek, Bölge Bilirkişilik Kurulu kararının, ilk derece mahkemesinin kararını bağlayıcı olduğu mu vurgulanmak istenmektedir sorusu akla gelmektedir. Eğer buna olumlu cevap verirsek, bu cevabımız Anayasa’nın hakimlere hiç kimse emir ve talimat veremez hükmüne aykırı olmaz mı ?
Tüm bunların yanı sıra, yeni bilirkişi, yeniden oluşturulmuş, bu ara karar doğrultusunda rapor düzenlerse, o da ceza alacaktır.
Tüm bu karmaşık durumun doğmasında bakanlığın bir katkısı yok mudur? Elbette vardır. Bilirkişinin kendi meslek alanında yeterli bilgiye sahip bir kişi olması gerektiği gerçeğini görmezden gelerek, bilirkişilik eğitimi verilmesine olanak tanıyarak, bilirkişiliği bağımsız bir meslek gibi kabul etmiştir.
Üniversitelerimiz, eğitim konusunda, hiç tereddüt etmeksizin, eğitim vererek döner sermayelerine katkı sağlamakta bir biri ile yarışmışlardır.
Yasaya göre, bilirkişinin tek sorumluluğu kendisine sorulan sorulara cevap vermek iken, rapor yazma teknikleri öğretmeye kalkmışlar ve öğretilen bu rapor tekniklerinde, hakimin kararına nasıl katkı sağlayacakları daha doğrusu dosyayı nasıl çözüme kavuşturacakları konusunda eğitim almışlardır.
Tüm bu karmaşadan bilirkişiyi sorumlu tutmak insafsızlık olur.
Bu karmaşanın çözümü mümkün değil mi? Elbette mümkün.
Eğer biz avukatlar, taraf dilekçelerini yasaya uygun olarak hazırlarsak, hem bilirkişiler doğru görev yaparlar hem de yargılama süratle sonuçlanır. Kısaca HMK 119/1.f ve 194 uygun hazırlarsak, tüm deliler gibi bilirkişi deliline neden başvurduğumuzu hangi maddi vakıalar için cevap aradığımızı somutlaştırma kuralı doğrultusunda belirtirsek, yargılamanın aktif süjesinin taraflar olduğunu, dilekçelerimizde hakime, hangi hukuki nedene dayandığımızı, bunun için hangi maddi vakıalara dayandığımızı ve hangi delillerle maddi vakıaları kanıtlayacağımızı , belirtirsek, hakim sadece kimin dayandığı hukuki nedenin doğru olduğunu ve bunun sunulan delillerle kanıtlanıp kanıtlanmadığını hükme bağlamakla yükümlü olur.
Bunun yanı sıra, bilirkişi tarafından cevaplanması gereken bir soru varsa, dilekçe sunmadan önce bunu HMK 293/1 maddesi hükmüne uygun uzman görüşü alırsak, mahkemenin atayacağı bilirkişinin cevap vermesi gereken soruların cevaplarını yargılamanın başında sunarak usul ekonomisine katkımız olacağı gibi, mahkemenin atayacağı bilirkişiyi denetlemek olanağımız da ortaya çıkar. HMK 293 ve HMK 266 maddelerinin gerekçelerini birlikte incelediğimizde, uzman görüşünün sadece bilirkişilere sorulması olanağı olan sorularla sınırlı olduğunu, uzman görüşü adı altında hukuki mütalaa istenemeyeceğini, görürüz (ender dedeağaç bloğ.spotta yer alan Hukuki Mütalaa Uzman Görüşü müdür? Başlıklı yazımda geniş bilgi vardır). Kanımca, hukuki nitelikte uzman görüşü, taraf dilekçelerinin ekinde yer alan, makaleler gibi değerlendirilmelidir.
Konuyu AYM açısından da değerlendirmekte yarar bulunmaktadır. AYM 2 Bölümü tarafından değerlendirilen 2015/10393 başvuru nolu 9.1.2019 günlü ve 31.1.2019 günlü Resmi Gazetede yayınlanan bireysel başvuruya ilişkin kararda, hakimin kendi mesleki bilgisi ile çözümlenmesi mümkün konularda yasaya aykırı olarak bilirkişi incelemesi yaptırmasının, MÜLKİYET HAKKINA MÜDAHELE olarak değerlendirilmesine karar vermiştir. Üstelik karar incelendiğinde, gerekçede AYM nin bu yönde başka kararlarının da olduğunu görmekteyiz.

EK

Yargıtay 15 HD 11.12.2018 gün 2018/3161 E 2018/1319 K sayılı kararı hukukçu bilirkişi atanmasını bozma nedeni olarak görmüş (Hukukçular postasından)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder