Av. Ender Dedeağaç
Hakimin TCK 6 maddesi kapsamında kamu görevlisi
olduğu ve HMK nın hakimlerin sorumluluğuna ilişkin kurallarına göre hakimler
arasında görev yaptıkları yargı organları açısından bir fark olmadığı konusunda
bir tereddüt olmadığını sandığım için, Yargıtay hakimleri de dahil olmak üzere tüm
hakimlerin görevleri sırasında TCK 279 maddesi gereği, konusu suç olan bir
eylemle karşılaştıklarında bunu ihbar yükümlülüğü olduğunu düşünmekteyim.
Her ne kadar, özel hukuka ilişkin bir yargılamada,
suça konu bir maddi vakıa ile karşılaşan hukuk mahkemesi hakimi “tarafın ceza
davası açmakta muhtariyetine” diyerek yükü üzerinden atıyorsa da bu olsa olsa
iş yükünden doğan bir davranış yada doğru bildiğimiz yanlışlarımızdan birisi,
olduğu için, böyle yapmaktadırlar.
Kısacası, tüm hakimler görevleri sırasında suç
konusu bir eylemi öğrendiklerinde bunu ihbarla yükümlüdür. Bu yükümlülük
Yargıtay hakimleri için de geçerlidir.
Geçtiğimiz günlerde, internet üzerinden değişik
kişi ve gruplardan birkaç kez gönderilen
bir Yargıtay kararını okuduğumda, yukarıdaki hukuk kuralları aklıma geldi ve
sizlerle paylaşmak istedim.
Yargıtay 22 HD 2018/6263 E 2018/10735 K sayılı
kararında “kaldı ki hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile
çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenilemez.” açıklamasına yer
verilerek HMK 266 maddesinin tekrarı yapılmaktadır. Bu tekrardan sonra ise “Dava konusu tazminat ve alacakların hesaplanması
da teknik ve uzmanlığı gerektirmemektedir.” Denilerek, işçi alacaklarının
hesaplanması açısından, özel ve teknik bilgiye gerek olmadığını belirterek, Yargıtay
22 Hukuk Dairesi düşüncesini dile getirilmektedir. Yargıtay bu düşüncesini
kararına gerekçe yaparak hüküm oluşturmakta ve bilirkişi parası yatırmayan
davacının davasını bu nedenle ret eden ilk derece mahkemesinin kararını
bozmaktadır. O halde Yargıtay 22 Hukuk Dairesinin, somut olaya konu ilk derece
mahkemesi kararında, hakimin gereksiz yere bilirkişi incelemesi istediği
konusunda bir tereddüttü bulunmamaktadır.
Olayda sorulması gereken birinci soru, ilk derece
mahkemesi hakimi, gereksiz yere bilirkişiye giderek Hakimler Savcılar Kanununun
63/1.d maddesi gereğince, disiplin hukuku açısından, cezalandırılması gereken
bir eylem işlemiş midir ? Kanımca ve Yargıtay kararına göre, işlemiştir. O
halde, neden Yargıtay 22 HD sadece, bozma ile yetinmiş ve HSK ya gereken
ihbarda bulunmamıştır?
Bir an için ihbar yükümlülüğünün disiplin
suçlarını kapsamadığını düşünelim.
O zaman bir başka soru ile karşı karşıya kalırız. İlk
derece mahkemesi hakiminin bu davranışı, HMK 46/1.c maddesinde ifade edilen “Farklı
bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar
veya hüküm verilmiş olması” olarak
değerlendirilmek zorunda değil midir? Yerleşmiş Yargıtay kararlarına göre, HMK 46.
maddesinde yer alan eylemlere aykırılık aynı zamanda suç olarak kabul edilmesi
gereken davranışlardır. O halde, Yargıtay,
neden bu yönüyle HSK ya gereken ihbarda bulunmamıştır.
HMK 266 maddesinin gereken açıklıkta olmadığını
iddia etmek mümkün değildir. Çünkü 1927 tarihinde yürürlüğe giren HMUK 276
maddesinde de aynı hüküm yer almaktadır. Ancak, bu gün olduğu gibi her konuda
bilirkişiye başvurulduğu için toplumda doğan huzursuzluğu gidermek amacıyla
yasa koyucu16.07.1981 günlü 2494 sayılı kanunla HMUK 276. maddesine eklenen bir cümle ile,
hükme bir yenilik katmasa bile, hükmün daha açık anlaşılması için çaba
göstermiş ve bu aksamayı daha doğrusu yanlış uygulamayı durdurmak istemiştir. Ancak
başarılı olamamıştır.
HMK
yürürlüğe girdiğinde de, yasanın 266 maddesi ile aynı hüküm yürürlüğe konmuştur.
Hatta yanlış anlamaları önlemek açısından, yasa koyucu, madde gerekçesinde, özel
ve teknik bilginin açıklamasını da yapmıştır.
Yasa koyucu, bilirkişi raporlarına dayalı mahkeme
kararlarına karşı toplumdan gelen
tepkileri dikkate alarak, “Bilirkişi Kanunu” olarak adlandırılan bir kanunu da
yürürlüğe koymuştur. Söz konusu, kanununun 2/1.b maddesinde, aynı hüküm yani
hakimin genel ve hukuki bilgisi ile çözebileceği konularda bilirkişiye
gidemeyeceğini belirtmiştir.
Hakimin genel bilgi ve mesleki bilgisi ile
çözümlenmesi mümkün olaylarda bilirkişiye gitmemesi için, Bilirkişilik Kanunu
ile yürürlüğe girmesine rağmen, aynı yasa içinde yer alan, hakimin disiplin
cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hüküm, Bilirkişilik Kanununda yer
almamış, Hakimler ve Savcılar Kanununda yer almıştır. Bu davranış her hangi bir
kastı içermese bile, özelliği nedeniyle, mümkün olduğunca az uygulanması
gereken hakimlerin sorumluluğuna ilişkin kuralların uygulanması zorunlu olduğu
aşamalarda, özellikle talepçilerin dikkatinden kaçmaya elverişli bir hale gelmiştir.
Bu doğru bir yaklaşım değildir.
HMK 273/1.c maddesine göre hakim, maddi vakıalara
ilişkin teknik ve özel bilgiyi gerektiren konularla, sınırlı olmak üzere, bilirkişiye
sormak istediği soruları açıkça sormakla yükümlüdür. Bilirkişiler de, sorularda
açıklık yoksa, gereken açıklamayı HMK 278/2 maddesine göre hakimden taleple
yükümlüdür. HMK 279/4 maddesine göre bilirkişi hukuki görüş belirtemez.
Tüm bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, hukuki
konularda ve genel kültür ile çözebileceği konularda hakim, bilirkişiye
gidemez. Bu hukuk kuralını anlamadım demek mümkün değildir. O halde aksine
davranış cezalandırılmalıdır.
Olayı bir başka açıdan değerlendirdiğimizde,
Yargıtay tarafından hakimin sorumluluğuna ilişkin çok az karar verilmesinin
yanı sıra, hazinenin tazminat ödediği davalarda, hakime rücunun ise hiçbir
yasal dayanağı olmadığı halde, HSK nın değerlendirmesine bırakıldığını
görmekteyiz. HSK nın kararı dava şartı gibi değerlendirilmektedir. Böylece
hakim, tazminat hukuku açısından, HSK nın koruması altına alınmaktadır. Kanımca
bu davranış, hazinenin haklarını koruyan kamu görevlisinin görevi ihmal suçu
oluşturmasına ve tazminata mahkum olmasına neden olacak bir davranıştır.
Elbette, böylesi bir davranış, tazminata hak kazanmış kişinin aynı zamanda
idari yargıda hakkını aramasına neden olacaktır.
Olayın bir başka cephesini oluşturan yanlış,
Adalet Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmiştir. Adalet Bakanlığı,
bilirkişileri sınıflandıran yönetmelik çıkararak, hakimin genel ve mesleki
bilgisi ile çözebileceği konularda bilirkişiye gitmeyi kolaylaştırmış adeta
meşrulaştırmıştır.
Açmış olduğu kurslarla, bilirkişi yetiştirmeye
başlamıştır. Bilirkişilere rapor yazma tekniklerini öğretmeye çalıştığını beyan
etmiştir. Halbuki, HMK 279/2 maddesine göre yazılması zorunlu olan rapor sadece
sorulan soruların cevabını oluşturacak şekilde formüle edilmiştir.
Bakanlığın bu davranışı, üniversiteler ve TBB
tarafından da benimsenmiş ve kurs açma eylemine bunlarda katılmışlardır.
TBB nin bu davranışını makul karşılamak mümkündür.
Çünkü, avukat bilirkişilerden de bu kurs belgeleri istenmektedir. TBB bu
nedenle ve meslektaşlarının gelir kaybını önlemek için bu konuda kurslar açma
yarışına katılmıştır.
Ancak, avukat bilirkişilik, meslektaşlarımızın
gelirini arttırıcı olmayan tam aksine, Adalet Bakanlığına ucuz emek sağlayan
bir davranıştır. Bakanlık, böylece, düşük aylık bir ücretle çalışan, sosyal
güvencesi Bakanlık tarafından karşılanmayan, izni, emekliliği vb hakları
bulunmayan ucuz emek elde etmektedir.
Bu uygulamanın bir sorumlusu da biz avukatlardır. Özensiz
yazılmış dilekçelerle ( bu yorum bana ait değil yasa koyucunun HMK da dile
getirdiği bir yorumdur), uyuşmazlığı yargının önüne taşıyarak, uyuşmazlığın
bilirkişiler aracılığı ile çözümlenmesini beklemekteyiz.
Halbuki, meslektaşlarımız, bilirkişilere verilen
ücret yerine, dava öncesi alınacak mesleki görüşlerle ( hukukçunun görüşü uzman
görüşü değildir) olayı daha güvenli ve süratli çözme olanağı varken bu yola
gitmemektedir. Hatta, hiç bilmediği konularda almış olduğu davayı, ona buna
sorarak çözmeye çalışarak, başkasının bilgisini kendi geliri haline getirmek
yerine, o uyuşmazlığı çözemiyorum demek büyüklüğünü göstermeyerek, hakimin
davayı bilirkişilere çözdürmek konusuna katkıda bulunmaktadır.
Kısacası, hep birlikte, yasa koyucunun yıllardır,
uygulamaya çalıştığı ve ulusal normlara en azından tabii hakim ilkesine uygun,
bilirkişilerin hakim rolü üstlenmelerini engelleme yolundaki çabalarını,
önlemekteyiz. Hakimlere kolaylık sağlayan, hukukçu bilirkişi uygulaması ile,
hakimlerin suç işlemelerini görmezden gelen hatta suça iştirak etmeyi kabul
eden bir tutumu benimsemiş durumdayız.
EK
Hakimler ve Savcılar Kanunu 63/1.f maddesine göre, kanun hükümlerine aykırı şekilde bilirkişiye başvuran hakkında uyarma cezası verilir.
Ankara Barosu Dergisinin 1976/6 sayısının 1030 sayfasında yer alan Av. Gürtan Demirer'in Bilirkişilik ve Uygulamadaki Sorunları adlı makalede yer alan Yrg 1 CD 18.3.1972 gün 613/1284 sayılı kararına göre, gereksiz yere bilirkişiliğe gitmek, hakim açısından görevi ihmal suçunu oluşturmaktadır
Yrg 13 HD 16.01.2014 gün 2013/22033 E 2014/817 E sayılı kararına göre avukatlık üceretinin belirlenmesi için bilirkişiye gidilemez
EK
Hakimler ve Savcılar Kanunu 63/1.f maddesine göre, kanun hükümlerine aykırı şekilde bilirkişiye başvuran hakkında uyarma cezası verilir.
Ankara Barosu Dergisinin 1976/6 sayısının 1030 sayfasında yer alan Av. Gürtan Demirer'in Bilirkişilik ve Uygulamadaki Sorunları adlı makalede yer alan Yrg 1 CD 18.3.1972 gün 613/1284 sayılı kararına göre, gereksiz yere bilirkişiliğe gitmek, hakim açısından görevi ihmal suçunu oluşturmaktadır
Yrg 13 HD 16.01.2014 gün 2013/22033 E 2014/817 E sayılı kararına göre avukatlık üceretinin belirlenmesi için bilirkişiye gidilemez
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder