2 Kasım 2017 Perşembe

AVUKAT OLARAK KORİDORLARDA BEKLEMEK ZORUNDA MIYIZ?

Av. ENDER DEDEAĞAÇ

Adliye koridorlarında duruşma bekleyerek ömrümüzün bir bölümünü boşa harcadığımızı hakimler de dahil olmak üzere, kimse inkar edemez.
Bunun bir zorunluluk mu yoksa HMK yı yanlış uygulamaktan mı kaynaklandığını sorgulamak zorunda olduğumuzu düşündüğümde, bunun hakimlerin HMK yı kendi açılarından değerlendirerek uyguladıklarını görmekteyim.
Bilindiği gibi, hakim ön inceleme duruşmasında, taraf dilekçelerinde yer alan yazılı beyan ve de duruşmada yapacakları sözlü açıklamaları dikkate alarak, taraflar arasındaki uyuşmazlık konularını diğer bir anlatımla yargılamada uyulması gereken hukuki kurumu ve davaya ilişkin eda normunu belirledikten sonra, taraflar arasında yer alan çekişmeli vakıa olarak gözüken maddi vakıalar arasından hangilerinin uyuşmazlığın çözümünde etkili olacağını belirler ve bunu takiben ispat ve delil yükünü de dikkate alarak tarafların, somutlaştırma kuralı doğrultusunda taraf dilekçelerinde belirtilmiş deliller arasında yer alan, tarafların bizzat getirmesi gereken deliller ile başka yerlerden getirilmesi gereken delilleri belirler ve bunların dosyaya kazandırılması için ara kararını oluşturur.
Elbette hakim HMK 31 maddesi doğrultusunda sunulması gereken delilleri de taraflara bildirir. Ancak, bu bildirme yapılırken, hakim tarafların iddia ve savunmalarını genişletmesine yada değiştirmesine neden olacak bir ara karar oluşturamaz.
Ön inceleme duruşması davanın yol haritasını daha doğrusu çatısını oluşturacağı için, bu duruşmanın aceleye getirilmesi hak kaybına neden olacak bir davranıştır. Zaten duruşma tarafların hakimle yüz yüze kaldığı aşamayı oluşturduğu için adil yargılama hakkının bir parçasıdır. Ayrıca aleniyet ilkesinin vazgeçilmezidir. Bunun yanı sıra, yazı dilinin ifade edemediği pek çok konu sözlü anlatımla ve onu destekleyen/kuvvetlendiren vücut dile ile anlatılma olanağına kavuşmaktadır. Yasaların ve uluslararası hukuk kurallarının taraflara tanımış olduğu bu hak zaman yokluğu nedeniyle çiğnenmemesi gereken bir haktır. Zaten bu hakkın taraflarca doğru kullanılması, davanın çatısının doğru oluşmasına neden olacaktır.
Eğer yasa koyucu, ön inceleme duruşmasında alınan ara kararların duruşma yapılmaksızın alınmasının adil yargılamayı sağlayacak doğru yol olduğuna inansaydı, ön incelemede istisna olarak tanıdığı, duruşmasız kararların sınırını genişletir hatta duruşmayı istisna haline getirirdi. Yasa koyucu buna olanak vermediğine göre, ön inceleme duruşması HMK da belirtilen kurallara göre gerçekleştirilmek zorundadır.
HMK nın tutanak madde başlığını taşıyan 154/1 Maddesi incelendiğinde, tutanağın hakim tarafından özet olarak tutulmasının istisna olarak hükme bağlandığını görmekteyiz. Diğer bir anlatımla, hakim, taraf beyanlarını mutlaka aynen tutanağa geçirmek zorundadır. Kişisel kanımıza eğer, özet olarak tutanağa geçirmek isterse, bu alınmış bir ara karar niteliğinde olacağı için bunu gerekçelendirmek zorundadır.
Ayrıca avukat ile ile takip edilen davalarda, tutanak tutulurken HMK 152 maddesinin avukata tanımış olduğu hakların çiğnenmemesine dikkat edilmesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, avukatın sorduğu sorunun ve bunun cevabının aynen tutanağa geçirilmesine özen gösterilmeli eğer zorunluluk varsa istisna hükmünden yararlanarak tutanak özet ifade olarak yazılacak ise, bunun gerekçesi de belirtilmelidir. Elbette zaman darlığı bunun gerekçesi olamaz.
Ön inceleme duruşması sonucunda alınan ara karar, tüm karar ve ara kararlarda olduğu gibi gerekçeye bağlanmak zorundadır. Bu tarafların anayasal bir hakkı olduğu gibi, hakiminde anayasal görevidir.
Yukarıda da söylediğim gibi, ön inceleme duruşmasında taraf delillerinin uyuşmazlık konusuna, bu konu ile bağlı kalınarak çekişmeli vakıaları kapsayacak şekilde ve yasaların uygun gördüğü deliller esas alınarak toplanmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Tahkikat duruşmasına ancak, ön inceleme duruşmasında toplanmasına karar verilen delillerin dosyaya kazandırılmasından sonra başlanabilir. HMK 147/1 maddesinin gerekçesine baktığımızda, bu açıklamamızın aynen gerekçede yer aldığı görülecektir. Gene madde gerekçesine göre, tahkikat duruşması için taraflara duruşma gününün bildirilmesi zorunludur.
İşte ilk derece mahkemeleri, kendi başlarına yapmaları gereken delil toplama işlemi sırasında ne hikmet ise taraflarında koridorda beklemesinden mutluluk duymaktadır. Bir rivayete göre, hakimler duruşma günü vermezler ise, dosyaları izleyememekten çekinmektedirler. Buna katılmak mümkün değildir. Uyap üzerinden yapılacak bir değişiklik duruşmasız inceleme günü için ayrı bir takip sistemi oluşturarak hakimlerin bu çekincesini ortadan kaldıracağı gibi avukatların zaman kaybını önleyecektir. Aslında zaman kaybı sadece avukatlara ait değildir, “tapudan yazı gelsin” diye gerçekleştirilen her duruşma, aslında, mübaşirin, katibin ve de hakimin zaman kaybına neden olacaktır. İşte yargı mensupları kaybettikleri bu zaman kaybını kazanarak, yargılamanın daha sağlıklı bir şekilde yürümesini sağlayacaklardır.
Zaman kaybının bir başka kaynağı ise, tensip zaptı adı ile düzenlenen belgedir. Yasada öngörülmeyen yönetmelikte hakimin takdirine bırakılan bu zabıt zaman kaybına neden olduğu gibi, sadece dava dilekçesini okuyarak hazırlandığı için hak kaybına bile neden olmaktadır.
Ön inceleme duruşmasından sonra eğer başka yerlerden getirilecek delil varsa, tahkikat duruşması için ön incelemede tahkikat için gün verilemeyeceği konusunun aykırı davranışın yasaya aykırı olduğu gibi yargı mensuplarının ve avukatın zaman kaybına neden olduğunu TBB ve barolar tarafından yapılacak çalışmalarla anlatılması, avukatların bu konuda ki mağduriyetlerine son verilmesinin sağlanması gerektiğini düşünmekteyim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder