Av. ENDER DEDEAĞAÇ
Adliye koridorlarında duruşma bekleyerek ömrümüzün
bir bölümünü boşa harcadığımızı hakimler de dahil olmak üzere, kimse inkar
edemez.
Bunun bir zorunluluk mu yoksa HMK yı yanlış
uygulamaktan mı kaynaklandığını sorgulamak zorunda olduğumuzu düşündüğümde,
bunun hakimlerin HMK yı kendi açılarından değerlendirerek uyguladıklarını
görmekteyim.
Bilindiği gibi, hakim ön inceleme duruşmasında, taraf
dilekçelerinde yer alan yazılı beyan ve de duruşmada yapacakları sözlü
açıklamaları dikkate alarak, taraflar arasındaki uyuşmazlık konularını diğer
bir anlatımla yargılamada uyulması gereken hukuki kurumu ve davaya ilişkin eda
normunu belirledikten sonra, taraflar arasında yer alan çekişmeli vakıa olarak
gözüken maddi vakıalar arasından hangilerinin uyuşmazlığın çözümünde etkili
olacağını belirler ve bunu takiben ispat ve delil yükünü de dikkate alarak
tarafların, somutlaştırma kuralı doğrultusunda taraf dilekçelerinde belirtilmiş
deliller arasında yer alan, tarafların bizzat getirmesi gereken deliller ile
başka yerlerden getirilmesi gereken delilleri belirler ve bunların dosyaya
kazandırılması için ara kararını oluşturur.
Elbette hakim HMK 31 maddesi doğrultusunda
sunulması gereken delilleri de taraflara bildirir. Ancak, bu bildirme
yapılırken, hakim tarafların iddia ve savunmalarını genişletmesine yada
değiştirmesine neden olacak bir ara karar oluşturamaz.
Ön inceleme duruşması davanın yol haritasını daha
doğrusu çatısını oluşturacağı için, bu duruşmanın aceleye getirilmesi hak
kaybına neden olacak bir davranıştır. Zaten duruşma tarafların hakimle yüz yüze
kaldığı aşamayı oluşturduğu için adil yargılama hakkının bir parçasıdır. Ayrıca
aleniyet ilkesinin vazgeçilmezidir. Bunun yanı sıra, yazı dilinin ifade
edemediği pek çok konu sözlü anlatımla ve onu destekleyen/kuvvetlendiren vücut
dile ile anlatılma olanağına kavuşmaktadır. Yasaların ve uluslararası hukuk
kurallarının taraflara tanımış olduğu bu hak zaman yokluğu nedeniyle çiğnenmemesi
gereken bir haktır. Zaten bu hakkın taraflarca doğru kullanılması, davanın çatısının
doğru oluşmasına neden olacaktır.
Eğer yasa koyucu, ön inceleme duruşmasında alınan
ara kararların duruşma yapılmaksızın alınmasının adil yargılamayı sağlayacak
doğru yol olduğuna inansaydı, ön incelemede istisna olarak tanıdığı, duruşmasız
kararların sınırını genişletir hatta duruşmayı istisna haline getirirdi. Yasa
koyucu buna olanak vermediğine göre, ön inceleme duruşması HMK da belirtilen
kurallara göre gerçekleştirilmek zorundadır.
HMK nın tutanak madde başlığını taşıyan 154/1 Maddesi
incelendiğinde, tutanağın hakim tarafından özet olarak tutulmasının istisna
olarak hükme bağlandığını görmekteyiz. Diğer bir anlatımla, hakim, taraf
beyanlarını mutlaka aynen tutanağa geçirmek zorundadır. Kişisel kanımıza eğer,
özet olarak tutanağa geçirmek isterse, bu alınmış bir ara karar niteliğinde
olacağı için bunu gerekçelendirmek zorundadır.
Ayrıca avukat ile ile takip edilen davalarda, tutanak
tutulurken HMK 152 maddesinin avukata tanımış olduğu hakların çiğnenmemesine
dikkat edilmesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, avukatın sorduğu sorunun ve
bunun cevabının aynen tutanağa geçirilmesine özen gösterilmeli eğer zorunluluk
varsa istisna hükmünden yararlanarak tutanak özet ifade olarak yazılacak ise,
bunun gerekçesi de belirtilmelidir. Elbette zaman darlığı bunun gerekçesi
olamaz.
Ön inceleme duruşması sonucunda alınan ara karar,
tüm karar ve ara kararlarda olduğu gibi gerekçeye bağlanmak zorundadır. Bu
tarafların anayasal bir hakkı olduğu gibi, hakiminde anayasal görevidir.
Yukarıda da söylediğim gibi, ön inceleme
duruşmasında taraf delillerinin uyuşmazlık konusuna, bu konu ile bağlı kalınarak
çekişmeli vakıaları kapsayacak şekilde ve yasaların uygun gördüğü deliller esas
alınarak toplanmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Tahkikat duruşmasına ancak, ön inceleme
duruşmasında toplanmasına karar verilen delillerin dosyaya kazandırılmasından
sonra başlanabilir. HMK 147/1 maddesinin gerekçesine baktığımızda, bu
açıklamamızın aynen gerekçede yer aldığı görülecektir. Gene madde gerekçesine
göre, tahkikat duruşması için taraflara duruşma gününün bildirilmesi zorunludur.
İşte ilk derece mahkemeleri, kendi başlarına
yapmaları gereken delil toplama işlemi sırasında ne hikmet ise taraflarında
koridorda beklemesinden mutluluk duymaktadır. Bir rivayete göre, hakimler duruşma
günü vermezler ise, dosyaları izleyememekten çekinmektedirler. Buna katılmak
mümkün değildir. Uyap üzerinden yapılacak bir değişiklik duruşmasız inceleme
günü için ayrı bir takip sistemi oluşturarak hakimlerin bu çekincesini ortadan
kaldıracağı gibi avukatların zaman kaybını önleyecektir. Aslında zaman kaybı
sadece avukatlara ait değildir, “tapudan yazı gelsin” diye gerçekleştirilen her
duruşma, aslında, mübaşirin, katibin ve de hakimin zaman kaybına neden
olacaktır. İşte yargı mensupları kaybettikleri bu zaman kaybını kazanarak,
yargılamanın daha sağlıklı bir şekilde yürümesini sağlayacaklardır.
Zaman kaybının bir başka kaynağı ise, tensip zaptı
adı ile düzenlenen belgedir. Yasada öngörülmeyen yönetmelikte hakimin takdirine
bırakılan bu zabıt zaman kaybına neden olduğu gibi, sadece dava dilekçesini
okuyarak hazırlandığı için hak kaybına bile neden olmaktadır.
Ön inceleme duruşmasından
sonra eğer başka yerlerden getirilecek delil varsa, tahkikat duruşması için ön
incelemede tahkikat için gün verilemeyeceği konusunun aykırı davranışın yasaya
aykırı olduğu gibi yargı mensuplarının ve avukatın zaman kaybına neden olduğunu
TBB ve barolar tarafından yapılacak çalışmalarla anlatılması, avukatların bu
konuda ki mağduriyetlerine son verilmesinin sağlanması gerektiğini
düşünmekteyim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder