Av. Ender
DEDEAĞAÇ
Söz konusu kararda “Hukuk Muhakemeleri Kanunu
ile alacak miktarı belirsiz olduğu durumlarda, davacıya dilerse belirsiz alacak
davası, dilerse de kısmi dava açabilme imkanı getirilmiştir. Belirsiz alacak
davası ile kısmi dava konusu, amacı ve sonuçları bakımından tamamen farklı iki
dava türüdür. Her iki davanın mahkemeden istenen hukuki korumaya göre eda
davası ve bazı ortak özelliklerinin bulunması bu sonucu değiştirmemektedir.
Belirsiz alacak davası açan davacı, kısmi davanın sonuçlarından yararlanamayacağı
gibi kısmi dava açan davacıda belirsiz alacak davasının sonuçlarından
yararlanamaz. Hakim de kısmi dava olarak açılmış bir davayı belirsiz alacak
davası olarak nitelendiremeyeceği gibi, belirsiz alacak davası olarak açılan
davaya da kısmi dava olarak devam edemez.” Denilmektedir.
Söz konusu bu açıklama, kısmi davayı tamamen
yanlış değerlendirmektir.
Çünkü, kısmi dava açılabilmesi için, davanın
gerçek değeri bilinmekte olmasına rağmen bunun bir kısmının dava konusu
yapılması gerekmektedir. Zaten sözcük anlamı da bir bütünün bir kısmının dava
konusu edildiğini açıkça belirtmektedir.
Ayrıca, kısmi dava her ne kadar HMUK döneminde
açıkça hükme bağlanmamış ise de, HMUK dönemindeki, görevli mahkemenin
belirlenmesinde, temyiz yolunun açık olup olmadığının belirlenmesinde, temyizde
duruşma istemenin mümkün olup olmadığının belirlenmesinde ve karar düzeltme
isteminin mümkün olup olmadığının belirlenmesinde, açılan kısmi dava değerinin
dikkate alınmaması , bu değerlendirmelerin yapılabilmesi için, davanın bütününe
ait değerin dikkate alınması yolundaki kurallar da, kısmi davanın bir tespit
davası olmadığını, kısmi davanın tarafın iradesi ile isteminin bir kısmını dava
konusu etmesi anlamına geldiğini açıkça belirtmektedir.
Zaten, HMK 109/2 maddesi bir yanlışı dile getirdiği
için yasa koyucu tarafından iptal edilmiştir. Eğer, yasa koyucu da kısmi davayı
YHGK gibi anlasa idi, HMK 109/2 maddesini iptal gereğini duymaz idi.
Ayrıca, madem belirsiz alacak ve tespit davası ile kısmi dava, alacağın belirsiz
olması halinde açılabilen davalardır. Yasa koyucu neden bu iki davayı ayrı ayrı
hükme bağlamıştır.
İşte yukarıda yer alan açıklamalar ve bu blogda
yayınlanan belirsiz alacak ve tespit davası ve de kısmi davaya ilişkin diğer
yazılarımız da belirttiğimiz gerekçelerle, YHGK bu kararında yer alan bu
gerekçeye katılmadığımı belirtmek isterim
Ancak, söz konusu alıntıda yer alan belirsiz
alacak ve tespit davasından kısmi davaya kısmi davadan belirsiz alacak ve
tespit davasına dönülmeyeceği yolundaki
gerekçeye katıldığımı da belirtmek isterim.
YHGK kararında yer alan, somut olayda, maddi
vakıaların belirsiz olarak kabul edilmesi ne katılmamaktayım. Eğer YHGK yorumu
ile bağlı kalırsak tam eda davası açmak olanağımız nerede ise kalmaz. Çünkü,
her eda davasında, taraflar arasında bir uyuşmazlık vardır. Uyuşmazlığın olması
davacının istemini bilemediği anlamına gelmemektedir. Bu uyuşmazlık olsa olsa
taraflar arasında maddi vakıalar arasındaki çelişkiyi oluşturur. Zaten
tarafların kanıtlamakla yükümlü olduğu husus da bu çelişkili maddi vakıalardır.
Bu açıklamaların, bu blogda yer alan belirsiz
alacak ve tespit davası başlıklı ve kısmi dava başlıklı birden fazla yazımla
birlikte değerlendirilmesini rica etmekteyim.
İncelenen bu karar Karamercan hukuk law
sitesinden alınmıştır. Yargıtay kararlarına ilişkin alıntıların hele hele kısmi
alıntıların FSEK kapsamına girmediğini bilmeme rağmen meslektaşların emeğine
olan saygımdan ötürü bu belirtmeyi yapmaktayım
EK 21.10.2020
Kısmi dava açılırken, davanın karar düzeltme sınırının üstünden bir değer ile açılması gerekir Baki Kuru, Hukuk Usulü 6 bası sayfa 883
Bazı Yargıtay kararlarına ve benim kişisel görüşüme göre, eğer bu sınırların altında açılmış ise, kanun yoluna başvurmada, dava değerinin tamamı üzerinden değerlendirilmesi gerekir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder