Av. ENDER DEDEAĞAÇ & Av. ELÇİN SANAL
SERMAYE
Bir limited şirketin varlığından söz edebilmek
için, bu şirketin sahip olduğu sermayeyi de belirlemek gerekir. Sermayeye
ilişkin ilk temel hüküm MK’nın 47.maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre,
tüzel kişiler, kişi toplulukları ve mal toplulukları olmak üzere iki özelliğe
dayalı olarak kurulmaktadır. Bunlardan paraya dayalı olarak kurulanlar, MK’da
yer alan genel hükümlerin yanı sıra, özellikle ticaret kanununda yer alan
hükümlere tabidir. Ticaret kanununda bu konuya ilişkin hükümler, ikinci kitabın
birinci kısmında yer alan “genel hükümler” kısmında yer almaktadır. Dikkati
çeken madde, YTTK 127.maddesidir ve “sermaye koyma borcu” madde başlığını taşımaktadır.
Bu hükmün ETTK’daki karşılığı 139.madde olup, onun da madde başlığı “Sermaye
Koyma Borcu” olarak düzenlenmiş idi.
Görüldüğü gibi MK, ETTK ve YTTK da yer alan
hükümler sermayesiz bir ticaret şirketinin olamayacağını açıkça hükme
bağlamıştır. Ayrıca YTTK’nın 127.maddesi sermaye koymanın bir yükümlülük olduğunu
hükme bağlamanın yanı sıra, ETTK’da olduğu gibi nelerin sermaye olarak
konabileceğini de hükme bağlamaktadır. Ancak YTTK 127/1/h-i-j ,ETTK’nın 139.
Maddesinden farklı olarak, yeni bazı değerlerin de sermaye olabileceğini kabul
etmiştir. Madde gerekçesine göre, teknik gelişmeler nedeniyle, zorunlu olarak
bu değişiklik yapılmıştır.
YTTK’nın 127/2.maddesinde, sermayeye ilişkin bu
genel değerlendirme yapılırken, YTTK içinde yer alan bazı hükümlerin saklı
tutulduğu belirtilmektedir. Söz konusu 127.madde metni şöyledir:
“MADDE 127- (1)
Kanunda aksine hüküm olmadıkça ticaret şirketlerine sermaye olarak;
a) Para, alacak,
kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar,
b) Fikrî
mülkiyet hakları,
c)
Taşınırlar ve her çeşit taşınmaz,
d)
Taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları,
e)
Kişisel emek,
f)
Ticari itibar,
g)
Ticari işletmeler,
h)
Haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve
işaretler gibi değerler,
i)
Maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar,
j) Devrolunabilen
ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer, konabilir.
(2)
Kanunun 307 nci maddesinin ikinci, 342 nci maddesinin birinci ve 581 inci
maddesinin birinci fıkra hükümleri saklıdır.”
Bu maddede sayılan, saklı tutulan hükümlerden bir
tanesi, YTTK nın 581.maddesi olup bu hüküm limited şirketlerin sermaye yapısı
ile ilgilidir. Söz konusu 581.madde ise şöyledir:
“MADDE 581- (1)
Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz veya
tedbir bulunmayan; nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet
hakları ile sanal ortamlar ve adlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye
olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi
gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.
(2)
127 nci madde hükmü saklıdır.”
ETTK nın 137 maddesini, limited şirketlerde
nelerin ve hangi koşullarla ayni sermaye
olabileceğini değerlendiren YTTK nın 581 maddesi ile karşılaştırdığımızda, YTTK
nın
- Hizmet edimlerinin
- Kişisel emeğin
- Ticari itibarın
- Vadesi gelmemiş alacakların
Sermaye olarak konamayacağını hükme bağladığını
görmekteyiz
Gene aynı maddeye göre,
- Fikri mülkiyet hakkının
- Sanal ortamların ve adların
Sermaye olarak konulabilmesi için
- Üzerlerinde, sınırlı ayni hak, haciz veya tedbir
bulunmaması
- Ayrıca değerlendirilebilen ve devredilebilen
nitelikte bulunması
gerekmektedir.
Elbette ki YTTK nın 581. Maddesinde yer alan bu
sınırlamaların dışında kalan YTTK nın
127. Maddesinde sayılan nakit para ve diğer değerler limited
şirketlerde, sermaye olarak yer alabilmektedir.
YTTK nın 128 maddesinde yer alan hükümler ile ayni
sermaye oluştururken dikkat edilmesi gereken hususlar hükme bağlanmıştır. Bu
düzenleme yapılırken özellikle, ETTK döneminde taşınmaz mülkiyetinin sermaye
olarak konulmasından ötürü yaşanan problemler dikkate alınıştır.
Taşınmazların sermaye olarak kabul edilebilmesi
için YTTK128/2 maddesine göre,
- Değerinin bilirkişi aracılığı ile saptanması
- Tapu siciline şerh verilmiş olması
Gerekir. Aynı madde hükmüne göre, tapuya verilen
şerh üçüncü kişilerin iyi niyet iddialarını kaldırır.
YTTK nın 128/4 maddesine göre, taşınmazların
sermaye olarak konulması halinde, şirketin bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi
için tapu siciline tescil gerekir. Eski TTK’dan farklı olarak, YTTK nın 128/6
maddesine göre, tapu siciline tescil, ticaret sicil müdürü tarafından hemen ve
resen yapılır. Kanunun ticaret siciline müdürüne tanımış olduğu bu yetki gene
aynı maddeye göre, şirketin tek taraflı olarak tapu siciline yapacağı müracaat
hakkını ortadan kaldırmaz.
YTTK nın 128/4 maddesinin ticaret sicil müdürüne
yüklemiş olduğu bu görev sadece taşınmazlar ve bunlar üzerinde ki aynı haklarla
sınırlı olmayıp diğer sicillere kaydı gereken sermaye değerleri için de
geçerlidir. Elbette, bunlarda da şirketin tek başına başvurma yetkisi
bulunmaktadır.
Taşınmazlar için konulmuş bu hükümler, taşınmazlar
üzerinde var olan ya da kurulacak olan ayni hakların sermaye olarak konulması
halinde de geçerlidir.
YTTK nın 128/4 maddesine göre, paradan başka
ekonomik bir değer veya taşınırın sermaye olarak konulması halinde, YTTK nın
128/2 maddesi gereği taşınırların, güvenilir bir kişiye tevdi edilmesi
gerekmektedir. Yine aynı maddeye göre, bu taşınırlar üzerinde şirket, YTTK
nın 128/4 maddesine göre, tüzel kişilik
kazandığı andan itibaren malik sıfatı ile hareket edebilir.
Görüldüğü gibi yasa koyucu, sermaye olarak konulan
değerlerin şirkete kazandırılması için gereken önlemleri almaya çalışmıştır.
Gene bu amaçla hareket eden kanun koyucu, YTTK nın 128/8 maddesinde, tescile
kaydı yada güvenilir kişiye teslimi mümkün olmayan değerlerin korunabilmesi
için, bunlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini belirtmiştir.
Gene aynı maddeye göre, kanun koyucu, ihtiyati tedbiri takiben açılması gereken
dava için koymuş olduğu sürenin tescille başlayacağını kabul etmiş ve şirketin
kurulması için geçecek zaman diliminde ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkması
ihtimalini ortadan kaldırmıştır.
Yasa koyucu, YTTK nın , ikinci kitabı olan Ticaret
Şirketlerine ilişkin birinci kısmında yer alan “Genel Hükümler” başlıklı
kısımda, bu hükümleri koymakla yetinmemiş ayrıca, limited şirketler bölümünde
de limited şirkete özgü hükümler koymuştur.
Yukarıda da açıkladığımız gibi, genel hükümlerde
yer alan sermaye unsurları, limited şirketlere ilişkin bölümde
değerlendirilirken bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. Bunlar arasında, YTTK
582/1 son cümlesinde yer alan “Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve
vadesi gelmemiş alacaklar”ın sermaye olamayacağına ilişkin emredici hüküm yer
almaktadır. Görüldüğü gibi, hizmet edimleri, kişisel emek ve ticari itibar, adi
şirkette ortaklık payının oluşmasında etken olabilecek unsurlar olmasına rağmen
limited şirkette değerlendirme dışı tutulmuştur. Ayrıca, YTTK nın 582/1 maddesi
şirketin kuruluşunda hizmeti geçenlere, ortak olup olmamasına bakılmaksızın,
menfaat tanınabileceğini hükme bağlamış olmasına rağmen, YTTK nın 581/1 maddesi
bu menfaatlerin şirketin kuruluşundan sonra devam edemeyeceğini hükme
bağlamıştır. Ayrıca, ETTK nın 142.
maddesi ile aynı yapıda olan YTTK nın 130 maddesi alacakların aynı madde
içeriğinde hükme bağlanan koşullarla sermaye olarak konulabileceğini hükme
bağlamışsa da limited şirketlere ilişkin maddeler arasında yer alan YTTK nın
582/1 maddesi, “vadesi gelmemiş alacakların” sermaye olamayacağını sadece
vadesi gelmiş alacakların sermaye olabileceğini hükme bağlayarak, ana kuraldan
ayrılmış ve daha sınırlı bir sermaye yapısı benimsemiştir.
Bu konuda www.ender dedeağaç bloğspot.com da yer alan “Anonim Şirketlerde Kuruluşta ve Artırımda
Sermaye” adlı yazıdan yararlanmak mümkündür.
YTTK yürürlüğü girdiğinde 585.madde, “Şirket,
kanuna uygun olarak düzenlenen şirket sözleşmesinde, kurucuların limited şirket
kurma iradelerini açıklayıp, sermayenin tamamını şartsız taahhüt etmeleri ve
nakit kısmı hemen ve tamamen ödemeleriyle kurulur. 588 inci maddenin birinci
fıkrası saklıdır.”ifadeleriyle,
şirketin kurulabilmesi için sermayenin hemen ve
tamamen nakit ödenmesi koşulunu da aramaktaydı. Ancak bu maddede 6335 nolu, 26.6.2012 tarihli kanunun 31.maddesiyle yapılan değişiklik
neticesinde, şirket kurucuları tarafından sermayenin tamamının ödenmesinden
vazgeçilmiş, tamamının taahhüt edilmesi yeterli sayılmıştır.
“MADDE
585- (1)
Şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin
tamamını ödemeyi şartsız olarak taahhüt ettikleri, imzalarının noterce
onaylandığı şirket sözleşmesinde limited şirket kurma iradelerini
açıklamalarıyla kurulur. Esas sermaye pay bedellerinin ödenmesi, ödeme yeri,
ifa borcu, ifa etmemenin sonuçları, bedelleri tamamen ödenmemiş payların devri
hususlarında bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır.
588 inci maddenin birinci fıkra hükümleri saklıdır.”
YTTK 585.maddedeki yukarıda bahsettiğimiz sermayenin
tamamının ödenmesinin taahhüt edilmesinin yeterli sayılması değişikliğine ek
olarak, esas
sermaye pay bedellerinin ödenmesi, ödeme yeri, ifa borcu, ifa etmemenin
sonuçları, bedelleri tamamen ödenmemiş payların devri konularında da anonim
şirketlere ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı düzenlemesi getirilmiştir.
Böylece YTTK 585.maddesinin anonim şirket hükümlerine atfı doğrultusunda,
şirket kurucularına, nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az
%25’ini tescilden önce ödemek koşuluyla, kalanını tescili izleyen 24 ay içinde
ödeyebilmek hakkı tanınmıştır.
Yasanın özellikle YTTK 583/5, 581, 578, 127 vd.
maddelerinin izin verdiği unsurlardan oluşan sermaye, YTTK nın 580/1.maddesine
göre 10.000 TL den az olamaz. Gene aynı maddeye göre, bu tutar Bakanlar
Kurulunca on katına kadar arttırılabilir.
Şirket sermayesi, sermaye paylarından oluşur. YTTK
nın 583/1 maddesine göre, sermayeyi oluşturan şirket paylarının itibari değeri,
aynı madde de belirtilen istisna hariç 25 Türk lirası ve katları olarak
belirlenir. İstisna ise, madde de açıkça belirtildiği gibi, “şirketin durumunu
iyileştirmek amacı” ile sınırlandırılmıştır. Ancak, ne bu madde de ne de madde
gerekçesinde ya da başka maddelerde, şirketin durumunu iyileştirmeden ne
anlaşılması gerektiği belirlenmemiştir. Kanımızca, burada iyileştirmeden kasıt,
İİK 179 doğrultusunda, zorunlu iflas halinde tanınan şirketin mali durumunun
iyileştirilmesine ilişkin tedbirlerdir. Diğer bir anlatımla, limited şirketler
için TTK’da iflasın ertelenmesi hükümleri bulunmamasına rağmen, İİK m.179’dan
yararlanarak iflas ertelemesi uygulamak mümkündür.
(Bu konuda ender dedeağaç bloğspot’ta yer alan
makalelere özellikle iflas ertelemesini alacaklılar açısından değerlendiren
makaleye bakabilirsiniz)
Ortakların sahip olduğu, şirket esas sermaye
payları, ETTK nın 507 maddesinde olduğu gibi YTTK nın 583 maddesine göre de,
birbirinden farklı olabilir. Ancak, bu fark oluşturulurken, YTTK nın 583/2
maddesi hükmü gereği, bir sermaye payı 25 TL eder kuralından hareketle, değerin
25 TL nin katları olması şartına uyulması gerekir. Sermaye payının 25 TL ve
katları olmasından beklenen yarar, şirket ortaklar kurulunda oy kullanılırken
yada şirketle ilgili bir hakkın yada yükümlülüğün hesaplanmasında itibari
değerin esas alınmasından kaynaklanmaktadır.
YTTK nın 583/3 maddesine göre, bir ortak birden
fazla sermaye payına sahip olabilir.
YTTK nın 583/4 maddesi, esas sermaye payının
itibari değerinden daha fazla bir değerle çıkarılabileceğini hükme bağlamıştır.
Kanımızca bu olanak hem kuruluş aşamasında hem de sermaye artırımı aşamasında
kullanılabilecektir. Eğer esas sermaye payı itibari değerden fazla bir değerle
çıkarılmış ise, arada oluşan olumlu fark şirketin karı olarak kayda geçmelidir.
Kanımızca, itibari değerin üstünde bir değerle esas sermaye payı çıkarılması,
eski pay sahipleri ile yeni pay sahipleri arasında eşitliğin bozulmasını
önleyecek bir davranıştır. Bu nedenle de, sermaye artırımların da önce özvarlık
hesabı yapılarak eski payların gerçek/rayiç değeri bulunmalı, bu hesaplamada
elde edilen artı değer de dikkate alınarak yeni esas sermaye payları
oluşturulmalıdır.
Esas sermaye payları ile ilgili açıklamalara son
vermeden önce, öneminden ötürü madde gerekçesini de bilgilerinize sunmaktayım.
“Madde
583 - Birinci fıkra:
Limited şirkette, "itibarî değer", anonim şirketteki itibarî değerden
hem teorik hem de doğmatik düzen yönünden farklıdır. Anonim şirkette itibarî
değer, gerçek anlamda paylara bölünmüşlüğün gereği olarak sermayenin serbestçe
devredilebilen, hak kaynağı işlevini haiz, bağımsız bir birimini oluştururken;
limited şirkette pay bir taraftan konulan sermayeyi gösteren ve bazı hesabi
işlemlere temel oluşturan diğer paylarla eşit olması zorunlu bulunmayan esas
sermayenin bir parçasını oluşturur. Anonim şirkette sermaye paylara bölünmüştür,
limited şirketde ise esas sermaye payı, bazı hakların belirlenebilmesi ve
kullanılabilmesi amacıyla hesabi olarak bölünür. Payın hesaben bölünmesi, payın
verdiği oy hakkının hesaplanmasına ve temettünün belirlenmesine ek ödeme ve yan
edim yükümlülüklerinin uygulanmasına hizmet eder. Diğer yandan, “bir ortak=bir
pay” kuralının belirli bir yararı bulunmamakta, aksine, payın kısmî devrinde
bölünme gibi güçlüklere yol açmaktadır.”
YTTK nın 584. maddesi ETTK da olmayan bir hükümdür.
Bu yeni hükme göre, limited şirketler de intifa senetleri çıkarabilir. Gene
aynı madde hükmüne göre, limited şirketlerin intifa senetleri hakkında anonim
şirketlerin intifa senetlerine ilişkin hükümler kıyasen uygulanır.
Limited şirketlere ilişkin özel hükümler arasında,
şirket sermaye borcunu ödemeyen ortak hakkında uygulanması gerekenleri hükme
bağlayan bir maddeye rastlanmamaktadır. Bu nedenle, YTTK nın 127 vd
maddelerinde yer alan genel hükümlerden yararlanarak olayı çözümlemekte yarar
vardır. YTTK nın 128/1 maddesi gereği “her ortak, usulüne göre düzenlenmiş ve
imza edilmiş şirket sözleşmesi ile koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı
şirkete karşı borçludur.” Eğer ortak bu borcunu yerine getirmiyorsa YTTK 128/7
ve 129/1 maddelerinde hükme bağlanan yaptırımlarla karşılaşır. Bunlar önceden
ihtar çekmek kaydı ile YTTK nın 128/7 maddesinde hükme bağlanan şirketin
uğradığı zararın tazmini ve YTTK nın 129/1 maddesinde hükme bağlanan temerrüt
faizidir. YTTK 128/7 maddesi tazminat talep edebilmek için ihtar şartı
getirmiştir. Ancak, madde ihtar için bir geçerlilik koşulu ileri sürmemiştir.
Uygulamanın nasıl gelişeceğini zaman içinde göreceğimizi belirtmenin yanı sıra,
olayı avukat gözü ile değerlendirdiğimizde,
ihtarı çekenin şirket olduğu bu nedenle tacir sayıldığı dikkate alınarak
YTTK nın 18/3 maddesine uygun davranmak
ve taahhütlü mektup,noter, telgraf yada e-imza yolunun , gerektiği sonucuna
ulaşılmaktadır. Gene yasa, ihtar için belirli bir süre tanımamıştır. Bu
nedenle, ihtarda “makul bir süre” tanımak gerektiğine inanmaktayız. Makul süre
belirlenirken, sözleşmede, sermaye taahhüdü borcunun nasıl ve ne zaman yerine
getireceğine ilişkin hüküm bulunup bulunmamasını değerlendirmekte yarar vardır.
Eğer süre belirlenmiş ise, bu süreye uyularak makul süre tayin etmek
gerekecektir.
EK
ÖDEME VE YAN EDİM
Şirketler hukukuna yeni kazandırılan ve esas
sözleşmede yer alması kaydı ile kullanılabilecek olan bu iki yükümlülüğü esas
sözleşmeyi irdelerken incelemekte yarar bulunmaktadır.
EK
ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ
“Ek ödeme yükümlülüğü” kavramı yenidir ve YTTK’nın
603 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Böylesi bir yükümlüğün oluşabilmesi için,
YTTK 603/1 ve 3 maddesi gereği şirket esas sözleşmesinde bu konuda bir hüküm
bulunması gerekir.
Yasa maddesinin metninden anlaşılacağı gibi, bu
yükümlülük esas sermaye payı bedeli dışında bir yüktür. YTTK’nın 603/3 maddesinde
belirtildiği gibi, esas sermaye payını esas alan belirli bir tutar olarak
gösterilir ve hiçbir şekilde esas sermaye payının iki katını geçemez.
Madde gerekçesine baktığımızda, bu yükümlüğün nakit
ödeme olarak belirlenmesi gerektiğini görmekteyiz. Gene gerekçeye göre, bu
yükümlülük önceleri, “..finansal yönden kötü duruma düşen, bilanço açığı
bulunan şirkete ortakların yapacakları ek ödemelerle yardımcı olmaları…” olarak
kabul edilmiş iken, kaynak İsviçre tasarısında uygulama alanı genişletilmiştir.
Bu genişleme YTTK’nın 603/1 b ve c bentlerinde de görülmektedir.
Şirket esas sözleşmesinde yer alan bu yükümlülükleri,
şirket, şirket ortağından; ancak YTTK 603/1 maddesinde yer alan koşullar
doğrultusunda isteyebilir. Konunun yeni olması nedeni ile madde metni aynen
aşağıya alınmıştır:
“Madde
603/1 - Ortaklar şirket
sözleşmesiyle, esas sermaye payı bedeli dışında ek ödeme ile de yükümlü
tutulabilirler. Ortaklardan bu yükümlülüğün yerine getirilmesi ancak,
a) Şirket esas
sermayesi ile kanuni yedek akçeler toplamının şirketin zararını
karşılayamaması,
b) Şirketin bu
ek araçlar olmaksızın işlerine gereği gibi devamının mümkün olmaması,
c) Şirket
sözleşmesinde tanımlanan ve özkaynak ihtiyacı doğuran diğer bir hâlin
gerçekleşmiş bulunması”
Burada yer alan talep, YTTK 603/5 maddesi gereği
müdürler tarafından gerçekleştirilir.
Ortağın bu sorumluluğu şirkete karşı olup şirket
alacaklılarına karşı bir sorumluluğu yoktur. Ancak YTTK’nın 603/2 maddesinde
yer alan hükme göre, eğer şirketin iflası açılmış ise, ek ödeme yükümlülüğü
muaccel olur.
EK
ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN AZALTILMASI YA DA KALDIRILMASI İLE GERİ ÖDEME KOŞULU
Ek ödeme yükümlülüğünün azaltılması ya da
kaldırılabilmesi için YTTK’nın 603/6 maddesinde belirtilen iki koşulun bir
arada bulunması gerekir. İlk koşul, kanuni yedek akçeler toplamının zararı
karşılaması, ikinci koşul ise esas sermayenin azaltılmasına ilişkin hükümlerin
uygulanmasıdır.
Ancak, YTTK’nın 605/1 maddesini incelediğimizde, ek
ödeme yükümlülüğünün, esas sermaye borcu gibi, ödenmekle şirketin mülkiyetine
geçmediğini, eğer koşulları oluşabilirse, bunun geri istenebileceğinin hükme
bağlandığını görmekteyiz. Bu maddeye göre, “…ek ödemeye ilişkin tutarın,
serbestçe kullanılabilecek yedek akçeler ile fonlardan karşılanabilir
olması...” hali doğmuş ise, geri
ödemenin ilk koşulu doğmuştur. Bu koşulun varlığı, işlem denetçisi tarafından
da onaylanırsa, geri ödeme yapılabilecektir.
Görüldüğü gibi, ek ödeme ile ortak, bir tehlikeyi
önlemek için, şirkete karşı borç altına girmektedir. Böylece bir anlamda
şirketin borçlarından ötürü belirli oranda ve koşulda sorumluluğu üstlenmekte;
bir anlamda ona kefil olmaktadır. Bu anlamda konuyu değerlendirdiğimizde,
serbestçe tasarruf edilen yedek akçeler ile ve fonlarla ek ödeme yükümlülüğün
karşılanması halinde, asıl borçludan tahsil olanağı doğduğu için kefilin
sorumluluğuna gidilmemesi kuralında olduğu gibi, ortağın sorumluluğu sona
ermekte ve ek ödemesi iade edilmektedir. Ancak burada sorulması gereken bazı
sorular vardır. Örneğin; serbestçe tasarruf edilen yedek akçe nedir? Fon nedir?
Bunların içeriğinde yer alan nakit, ek ödeme sınırlarını mı karşılamalıdır,
yoksa bu yolla tüm borç karşılanır hale mi gelmelidir?
Olayı bu şekilde değerlendirdiğimizde, ek ödemenin
azaltılması ve kaldırılması için aranılan “kanuni yedek akçeleri toplamının zararı
tamamen karşılaması” şartını anlamamız ve uygulama zamanını yorumlayabilmemiz
mümkün olmamaktadır.
Ek ödeme, esas olarak yükümlülüğün doğduğu andaki
ortağa aittir. YTTK’nın 604 maddesi ortağın şirketten sorumluluğunun hangi
koşullarda devam edeceğini hükme bağlamıştır. Bu hüküm, madde gerekçesi ile
birlikte değerlendirildiğinde konu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, yasa maddesini
ve gerekçeyi bilgilerinize sunmaktayız.
“Madde
604 Gerekçesi - Birinci fıkra:
Ek ödeme yükümü, kural olarak, ortağın şirketten ayrılması ile o ortak yönünden
sona erer. Ancak, şirket, ortağın ayrılmasından itibaren iki yıl içinde iflâs
etmişse, hüküm başkadır. Bu halde ayrılan ortak bakımından yüküm devam eder.
Tasarı, yükümün paya bağlı olduğu kuralından, alacaklıları korumak ve özellikle
kötü niyetli ayrılmalara engel olmak amacıyla zorunlu olarak ayrılmaktadır.
Aksi halde, fazla paya sahip (hakim) ortak işlerin iyi gitmediğini görünce
şirketten kolayca ayrılarak söz konusu yükümden kurtulup, ona güvenerek kredi
veren alacaklıları kandırmış olur.
Hükmün
kaynağı İsviçre Öntasarısıdır. Daha sonra bu tasarıda parlamentoda yapılan
değişiklik kanunumuz tarafından benimsenmemiştir. Çünkü, sürenin üç yıla
çıkarılmasının menfaatler dengesine uymadığı ve kurumu amacından saptırdığı ve
bu araçtan yararlanmak isteyecek şirketleri caydırabileceği sonucuna
varılmıştır.
İkinci fıkra - İkinci fıkra bu yükümün paya bağlı olduğu
ilkesini doğrular. İlke uyarınca ek ödeme yükümünün payın geçtiği kişi, yani
halef tarafından yerine getirilmesi gerekir. Ayrılan ortağa, ek ödeme yükümü
için başvurulabilecek hallerde halefin yükümü yerine getirdiği ölçüde, ortağın
borçtan kurtulması hem adaletin gereğidir, hem de ilkenin doğal sonucudur.
İsviçre Tasarısı ayrılan ortağın ek ödeme yükümünün yükseltilemeyeceği hükmüne
yer vermiştir. Doğal olanın hükme bağlanması gerekmediği için bu hüküm kanuna
alınmamıştır. Ayrılma ile ortağın üzerinde organların kararları hükmü doğuramaz
hâle gelir. Ayrılmış ortağın katılma, önerme ve oy verme hakkını haiz olmadığı bir
organın kararı ile bağlı olması hukuken açıklanamaz. Ayrıca 607 nci madde bu
konuda kesindir.”
Madde metni
ise aşağıdaki gibidir:
“Yükümlülüğün
sürmesi
MADDE 604-
(1) Şirket, ortağın şirketten ayrılmasının tescil edildiği tarihten
itibaren iki yıl içinde iflas etmiş ise bu eski ortaktan da ek ödeme
yükümlülüğünü yerine getirmesi istenir.
(2) Ek ödeme
yükümlülüğü, halef tarafından yerine getirilmemişse, ortağın sorumluluğu,
yükümlülüğü gerçekleştiği tarihte ortağa karşı ileri sürülebileceği ölçüde devam
eder.”
YAN
ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ
YTTK’nın 606 ve 607 maddelerine baktığımızda, “yan
ödeme yükümlülüğü” adı altında yeni bir düzenlemenin yer aldığını görmekteyiz.
Bu maddelerin ne getirdiğini anlayabilmek için, bunları tasarının ilgili
maddesinin madde gerekçeleri ile birlikte değerlendirmek gereğini
hissettiğimizi açıkça belirtmek isteriz.
Öncelikle belirtmek isteriz ki bu yükümlülük esas
sermaye payına yüklenmiş bir yükümlülüktür. Söz konusu yükümlülüğün esas
sözleşmede belirtilmesi gerekir. Eğer kuruluş aşamasında böyle bir yükümlülük
esas sözleşmede yer almıyorsa, böylesi bir yükümlülüğün esas sözleşmeye
eklenebilmesi için, YTTK’nın 607/1 maddesine göre ancak tüm ortakların katılımı
ile oluşacak bir karar gerekir.
YTTK’nın 606/2 maddesine göre, eğe istenirse esas
sözleşmede, yan ödeme yükümlülüğünün ana hatları belirtilmekle yetinilip
ayrıntıların düzenlenmesi genel kurul kararlarına bırakılabilinir.
YTTK’nın 606/1 maddesi, yan edim yükümlüğü
getirilerek şirketin işletme konusuna giren işlerin gerçekleşmesine yardım
edilebileceğini hükme bağlamıştır. Bu hükmün daha geniş bir açıklamasını bulmak
için gerekçeye baktığımızda, “Yan edim yükümlülükleri limited şirketin bir
taraftan kişisel öğelerden oluşabilen yanını ortaya çıkaran diğer taraftan onu,
kooperatife yaklaştıran bir kurumdur. Yan edimler de esas sermaye payına
bağlıdır.
İkincil
(tâli) sıfatıyla da nitelendirebileceğimiz yan edimler bir kısım esas sermaye
paylarına veya pay kategorilerine yüklenebilen veya payların tümüne yönelik
olan yapma, yapmama, katlanma, kullandırma edimleridir. Süt, pancar, şeker
kamışı, meyve gibi ham ve/veya işlenmiş ürünlerin teslimi, park yeri veya depo
yeri sağlanıp kullandırılması, taşıma gibi hizmetlerin sunulması ve benzeri
edimler yan edimlerin konusunu oluşturabilir. Bu edimler, şirketin konusunu
gerçekleştirmesine, ortaklarının bileşiminin (meselâ, süt veya meyve
üreticilerine özgülenmiş olmak gibi) korunmasına ve şirketin başka şirketlerin
hakimiyeti altına girmemesine hizmet eder. Hem mevcut hem de yeni hukukumuzda
anonim şirketler için de öngörülmüş bulunan yan edimler kural olarak
karşılıksız değildir.” açıklamasının yer aldığını görmekteyiz. Bu
açıklamaların ışığında, yan edim yükümlülüğünün esas sermaye payına bağlı bir
yükümlülük olmasının yanı sıra, tüm paylar yerine bir kısım paylara
yüklenebileceğini de görmekteyiz. Gene gerekçeye göre, bu yükümlülüğün sermaye
şirketlerinden çok, kooperatiflerde görülen yükümlülükleri andırdığının
belirtildiğini de görmekteyiz.
YTTK’nın 606/3 maddesine göre, eğer şirket esas
sözleşmesinde, şirketin özkaynak ihtiyacını karşılamak için, ayni ve nakdi edim
yükümlülükleri varsa ve şirket esas sözleşmesinde bunların uygun bir karşılığı
yoksa, bunlar yan ödeme yükümlülüğü olarak değil, ek ödeme yükümlülüğü olarak değerlendirilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder