Av.Ender
DEDEAĞAÇ
www.kararara.com
sitesinde yer alan Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 16/03/2015 gün ve 2015/96 E.
2015/1657 K. sayılı kararının 3.bendi incelendiğinde, “Kabule
göre de, karar tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca,mahkeme,
dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.Bu
durumda mahkemece, HMK'nın 114/1-c ve115/2 madde hükümleri gereğince anılan
yasal düzenleme gözönünde bulundurularak, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı
bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken,
karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen
HUMK'nın göreve ilişkin 7 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede ve hüküm
fıkrasında "mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi doğru
olmamıştır.” ifadelerinin
yer aldığı görülmektedir.
Bu
ifadeden, HMK döneminde, “mahkememizin görevsizliğine, kararın
kesinleşmesinden sonra, tarafların başvurusuyla davanın görevli mahkemeye
gönderilmesine” şeklinde bir kararın alınmasının mümkün olmadığı
anlaşılmaktadır.
Olayın
daha iyi anlaşılabilmesi için, söz konusu kararı özetlemekte de yarar vardır.
Söz konusu karar, kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmış bir
uyuşmazlığa aittir. Kararda yer alan açıklamaya göre, arsa sahibi, yüklenicinin
arsasında bina inşa etmesine izin vermiş ve gerçekleştirmiş olduğu bu edim
karşılığında, 9 adet bağımsız bölümün kendisine karşı edim olarak verilmesini
içeren bir sözleşme yapmıştır. Uyuşmazlık, bu sözleşmeden kaynaklanmaktadır.
Karardan
anlaşıldığına göre, davacı yan, taraflardan birinin birey olmasını dikkate
alarak, onu tüketici olarak kabul etmiş ve davayı tüketici mahkemesinde
açmıştır. Yerel mahkeme, arsa sahibinin birden fazla daireye sahip olmasına
yönelik olan işbu sözleşme nedeniyle arsa sahibinin tüketici olamayacağını
kabul etmiş ve “mahkemenin görevsiz olduğuna” karar vermiştir.
Yargıtay,
tüketici mahkemesi sıfatıyla hareket eden yerel mahkemenin, bu uyuşmazlık
konusunun tüketici mahkemesinin görev alanında kalmadığına ilişkin kararını
kabul etmektedir. Ancak yerel mahkemenin bu kabule ilişkin olarak vermiş olduğu
görevsizlik kararının, usul hukukuna aykırı bir karar olduğunu belirterek,
kanımca bir tartışmanın doğmasına neden olmaktadır.
Yukarıda Yargıtay kararında yapmış
olduğumuz alıntıdan da anlaşılacağı gibi, Yargıtay, bu kararında HMK 114/1/c ve
115/2. maddelerini uygulanması gereken hukuki norm olarak kabul etmektedir.
Bilindiği gibi, HMK 114.maddesi dava şartlarını saymaktadır. Söz konusu
maddenin 1/c bendine göre, mahkemenin görevli olması şart koşulmuştur. HMK
115/2. maddesi ise üç cümleden oluşmaktadır. İlk cümle “Mahkeme, dava şartı
noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Şeklindedir.
Yargıtay’ın söz konusu kararda benimsediği hukuki norm budur. Ancak Yargıtay bu
normu benimserken ikinci ve üçüncü cümleleri değerlendirme dışı bırakmıştır. Bu
cümlelere baktığımızda “ Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise
bunun tamamlanması için, kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı
giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” İfadelerinin
yer aldığını görmekteyiz.
Bu durumda söz konusu m.115/2’nin
uygulanabilmesi için, mahkeme tarafından öncelikle ikinci cümlede belirtildiği
gibi, “Mahkeme, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun
tamamlanması için, kesin süre verir.” şartının da yerine getirilmesi
gerekmektedir. Olayı bu açıdan değerlendirdiğimizde, davanın m.114/1/c’de de belirtildiği
gibi görevli mahkemede açılmamış olması halinde, yapılması gereken ilk iş, bu
noksanın giderilip giderilemeyeceğini belirlemektir.
Yerel mahkeme, işbu belirlemeyi yaparken
HMK 20/1.maddesini dikkate almak ve uygulamak zorundadır. Söz konusu m.20/1’e
göre, yerel mahkemenin “görevsizlik kararı” vermesi, yasanın emredici hükmüdür.
Yine aynı madde hükmüne göre, görevsizlik kararı verilmesi halinde, dosyanın
yasada yer alan prosedüre uygun olarak görevli mahkemeye gönderilmesi
gerekmektedir. Gerek HMUK gerekse HMK döneminde yerleşmiş uygulamamız budur.
Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin, Yargıtay Kanunu Kanunu m.15/2/c doğrultusunda
yerleşmiş uygulamaya aykırı böylesi bir karar vermeden önce konuyu Hukuk Genel
Kuruluna sunması gerekmektedir. Daire, bu emredici yasa hükmüne aykırı
davranarak HMK m.1’de yer alan mahkemelerin görevleri yasayla belirlenir
kuralını çiğnemiştir. Aynı zamanda Anayasa’nın 37.maddesine de aykırı davranarak
tabii hakim ilkesini de uygulanmaz hale getirmiştir. Bunun yanı sıra Anysasa'nın 6.maddesini de ihlal etmiştir. Özetle, Yargıtay bu kararı
ile fiilen var hukuken yok bir kararın doğmasına neden olmuştur.
Söz konusu kararın tam metni, yukarıda adresini vermiş olduğumuz siteden bulunabilir. Böylece, eleştirimizin doğru olup olmadığı saptanabilir. Elbette, her eleştiri yapan gibi biz de, eleştirimizin eleştirilmesine açık olduğumuzu, özellikle Yargı mercileri tarafından ve bizce yapılan “fiilen var hukuken yok” tanımlaması ile ilgili eleştirileri beklediğimizi belirtmek isteriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder