5 Kasım 2015 Perşembe

GÖREVSİZLİK HALİNDE DAVANIN USULDEN REDDEDİLMESİ GEREKTİĞİNE İLİŞKİN BİR YARGITAY GÖRÜŞÜ


Av.Ender DEDEAĞAÇ

www.kararara.com sitesinde yer alan Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 16/03/2015 gün ve 2015/96 E. 2015/1657 K. sayılı kararının 3.bendi incelendiğinde,  “Kabule göre de, karar tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca,mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.Bu durumda mahkemece, HMK'nın 114/1-c ve115/2 madde hükümleri gereğince anılan yasal düzenleme gözönünde bulundurularak, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen HUMK'nın göreve ilişkin 7 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede ve hüküm fıkrasında "mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi doğru olmamıştır.” ifadelerinin yer aldığı görülmektedir.

Bu ifadeden, HMK döneminde, “mahkememizin görevsizliğine, kararın kesinleşmesinden sonra, tarafların başvurusuyla davanın görevli mahkemeye gönderilmesine” şeklinde bir kararın alınmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

Olayın daha iyi anlaşılabilmesi için, söz konusu kararı özetlemekte de yarar vardır. Söz konusu karar, kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmış bir uyuşmazlığa aittir. Kararda yer alan açıklamaya göre, arsa sahibi, yüklenicinin arsasında bina inşa etmesine izin vermiş ve gerçekleştirmiş olduğu bu edim karşılığında, 9 adet bağımsız bölümün kendisine karşı edim olarak verilmesini içeren bir sözleşme yapmıştır. Uyuşmazlık, bu sözleşmeden kaynaklanmaktadır.

Karardan anlaşıldığına göre, davacı yan, taraflardan birinin birey olmasını dikkate alarak, onu tüketici olarak kabul etmiş ve davayı tüketici mahkemesinde açmıştır. Yerel mahkeme, arsa sahibinin birden fazla daireye sahip olmasına yönelik olan işbu sözleşme nedeniyle arsa sahibinin tüketici olamayacağını kabul etmiş ve “mahkemenin görevsiz olduğuna” karar vermiştir.

Yargıtay, tüketici mahkemesi sıfatıyla hareket eden yerel mahkemenin, bu uyuşmazlık konusunun tüketici mahkemesinin görev alanında kalmadığına ilişkin kararını kabul etmektedir. Ancak yerel mahkemenin bu kabule ilişkin olarak vermiş olduğu görevsizlik kararının, usul hukukuna aykırı bir karar olduğunu belirterek, kanımca bir tartışmanın doğmasına neden olmaktadır.

Yukarıda Yargıtay kararında yapmış olduğumuz alıntıdan da anlaşılacağı gibi, Yargıtay, bu kararında HMK 114/1/c ve 115/2. maddelerini uygulanması gereken hukuki norm olarak kabul etmektedir. 

Bilindiği gibi, HMK 114.maddesi dava şartlarını saymaktadır. Söz konusu maddenin 1/c bendine göre, mahkemenin görevli olması şart koşulmuştur. HMK 115/2. maddesi ise üç cümleden oluşmaktadır. İlk cümle “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Şeklindedir. Yargıtay’ın söz konusu kararda benimsediği hukuki norm budur. Ancak Yargıtay bu normu benimserken ikinci ve üçüncü cümleleri değerlendirme dışı bırakmıştır. Bu cümlelere baktığımızda “ Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için, kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” İfadelerinin yer aldığını görmekteyiz.

Bu durumda söz konusu m.115/2’nin uygulanabilmesi için, mahkeme tarafından öncelikle ikinci cümlede belirtildiği gibi, “Mahkeme, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için, kesin süre verir.” şartının da yerine getirilmesi gerekmektedir. Olayı bu açıdan değerlendirdiğimizde, davanın m.114/1/c’de de belirtildiği gibi görevli mahkemede açılmamış olması halinde, yapılması gereken ilk iş, bu noksanın giderilip giderilemeyeceğini belirlemektir.

Yerel mahkeme, işbu belirlemeyi yaparken HMK 20/1.maddesini dikkate almak ve uygulamak zorundadır. Söz konusu m.20/1’e göre, yerel mahkemenin “görevsizlik kararı” vermesi, yasanın emredici hükmüdür. Yine aynı madde hükmüne göre, görevsizlik kararı verilmesi halinde, dosyanın yasada yer alan prosedüre uygun olarak görevli mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir. Gerek HMUK gerekse HMK döneminde yerleşmiş uygulamamız budur. Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin, Yargıtay Kanunu Kanunu m.15/2/c doğrultusunda yerleşmiş uygulamaya aykırı böylesi bir karar vermeden önce konuyu Hukuk Genel Kuruluna sunması gerekmektedir. Daire, bu emredici yasa hükmüne aykırı davranarak HMK m.1’de yer alan mahkemelerin görevleri yasayla belirlenir kuralını çiğnemiştir. Aynı zamanda Anayasa’nın 37.maddesine de aykırı davranarak tabii hakim ilkesini de uygulanmaz hale getirmiştir. Bunun yanı sıra Anysasa'nın 6.maddesini de ihlal etmiştir. Özetle, Yargıtay bu kararı ile fiilen var hukuken yok bir kararın doğmasına neden olmuştur.

Söz konusu kararın tam metni, yukarıda adresini vermiş olduğumuz siteden bulunabilir. Böylece, eleştirimizin doğru olup olmadığı saptanabilir. Elbette, her eleştiri yapan gibi biz de, eleştirimizin eleştirilmesine açık olduğumuzu, özellikle Yargı mercileri tarafından ve bizce yapılan “fiilen var hukuken yok” tanımlaması ile ilgili eleştirileri beklediğimizi belirtmek isteriz.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder