Av. Ender
DEDEAĞAÇ
Ankara Barosunda
stajyerlere sunumunu yaptığım ve yayınlanması için teslim ettiğim “HMK
Değişikliği” ile ilgili, konuşmamda ve yazımda belirttiğim gibi, bir ülkede
yargının sağlıklı çalışabilmesi için, yargıç sorumluluğuna ilişkin kuralların
titizlikle belirlenmesi ve sağlıkla uygulanması gerekmektedir.
Titizlikle
belirlenmesindeki kastımız, seçilen kuralların bireyin haklarını korumaya
yönelik olduğu kadar yargıcın haklarını da korumaya yönelik olmasıdır.
Sağlıkla
uygulanmasındaki kastımız ise, kuralların kağıt üzerinde kalmayarak hayata
geçecek şekilde seçilmiş olmasıdır.
HMK ile birlikte
getirilen devletin mali yükümlülüğüne dayalı yargıç sorumluluğu, daha yürürlüğe
girmeden önce Hakimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi ile getirilen
kurallarla uygulanamaz hale dönüştürülmüştür.
Ancak, 2011
yılından 2015 yılına kadar yürürlükte kalan 93/A maddesi 2015 yılında
yürürlükten kalkmış ve kısmen de olsa yargıç sorumluluğuna ilişkin kurallar
işlerlik kazanmıştır.
Hakimler ve
Savcılar kanununun 93/A maddesinin kabulünde ve kaldırılmasında ülkenin içinde
bulunduğu siyasal yapıyı tartışmak gereğini durmamaktayım. Ancak, demokrasinin
olmazsa olmaz koşullarından biri sayılan kuvvetler ayrımında, yasamanın daha
doğrusu ülkemin koşullarında yürütmenin, bağımsız bir güç olması gereken
yargıya nasıl etki etmek istediğini hatırlamanız için belirtmek gereğini
duydum.
Gene 2015 yılında
HMK 47 maddesinde yapılan değişiklikle yargıçların yargılamasının hangi
mahkemelerde yapılacağına ilişkin kurallar birey lehine iyileştirilerek daha
kolay ve daha süratli bir yargılamanın kapısı açılmıştır.
HMK 46 maddesinin
gerekçesinde, kanında yer alan “hakim” sözcüğünden tüm hakimlerin anlaşılması
gerektiği belirtildiği için, HMK 47 maddesinde yer alan adli yargıya ilişkin
tanımları eleştirmek gereğini duymamıştık.
Ancak,
hazırlandığı Adalet Bakanlığı internet sitesinde belirtilen kanun tasarısından,
HMK 47 maddesi değiştirilerek, madde metnine ilave edilen hükümle, idari yargı
hakimlerinin hangi mahkemede yargılanacaklarına ilişkin açıklamaya yer
verileceğini öğrendik.
Aklımıza ilk
gelen soru, iki ay evvel yapılan değişiklikte bu konu kimsenin aklına gelmedi
mi sorusudur.
İkinci soru, HMK
46 maddesindeki gerekçeye bakmaksızın, idari yargı hakimlerini ayırdığımıza
göre, askeri yargı hakimlerinin durumu ne olacaktır ?
Hepsinden
önemlisi, adli yargı hakimleri, adli yargıda yargılandıkları için onlara kusur
sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanırken, idari yargı hakimlerine idari
yargıda yargılandıkları için, hizmet kusuruna ilişkin kurallar mı
uygulanacaktır.
Eğer uygulama bu
şekilde gelişecek ise, hakimler açısından sorumluluk hukuku yönünden bir ayrım
olmayacak mıdır? Bunun gerekçesi nedir ?
Bunun günlük
yaşama yansıması ne olacaktır ?
Bir ülkede birden
fazla hukuk sisteminin benimsenmiş olması yada bir olaya birden fazla kural
uygulanması fayda mı sağlar yoksa zarar mı getirir ?
Tasarı yasalaşmadan
önce, yani iş işten geçmeden önce, başta adil yargılanmanın bekçisi olan
avukatlar olmak üzere tüm yargı mensuplarının ve adalet bakanlığı
bürokratlarının bu konuyu bir kez daha düşünmesi gerektiğine inanmaktayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder