22 Nisan 2014 Salı

Değerli meslektaşlarım

Yüz yüze olan görüşmelerimizden, telefonlarınıza gelen mesajlardan ve benzeri yollardan size ulaştığı gibi, Türk Hukuk Kurumunun yönetimine adayım. Bu nedenle, önce sizlere neden böylesi bir istemi gerçekleştirmek istediğimi özet olarak aktarmak isterim. Elbette bu aşamadan sonra sizlere kimlerle beraber çalışmak istediğimi, ve neler yapmayı amaçladığımızı da açıklayacağım. Bu yöntemin, THK seçimlerinde alışık olmadığınız bir yöntem olduğunu bende bilmekteyim. Ancak, bu güne kadar uygulanan, “benim arkadaşlarım bana oy verir”, mantığı yerine “benim gerçekleştirmek istediklerimi gerçekleştirmek isteyenler bana oy verir” yöntemini benimsediğimi söylemek isterim. Benim açımdan, sadece, bu seçime katılma yöntemini eleştirilerinize sunmak bile, seçimi kazanmak kadar önemli. Diğer bir anlatımla, eğer seçimde bu yöntem benimsenirse, ben seçimi kazanmış kadar mutlu olurum. Bu görevi neden istiyorum? Son yıllarda, gerek bireyler açısından gerekse toplumsal örgütler açısından her aşamada eleştirilenin yargı olması daha açık bir söyleşi ile iktidardan muhalefete, muhalefetten iktidara tüm siyasi güçlerin hatta STK ların bile tüm başarısızlıkların kaynağı olarak yargıyı görmesi karşısında sessiz kalmak ağırıma gittiği için bu göreve talibim. Günlük yaşamda, kürsü hakimiyetini kullanan hakim ve savcıların, kendilerinin karşı koyması gereken konularda bile, örneğin Yargıtay’ın Yargıtay Kanununa aykırı olarak kararından dönmesinde yada kendilerinden iş mahkemelerindeki yargılama yönteminin değiştirilmesi için görüş sorulduğunda bile, Bakanlığa karşı sessiz kalıp sonra, barolar uyuyor mu? Sorusunu sormasından usandığım için bu göreve talibim. CMK nın ve HMK nın yürürlüğe girmesine rağmen, iş yükünün ağırlığından söz ederek, gerek bu yasaları gerekse başka yasaları uygulamayarak, yasama organının yetkilerinin yargı tarafından gasp edilmesinden usandığımdan hatta utandığımdan ötürü bu göreve talibim. Yargı tarafından derken peşin hükümlü olarak hakim ve savcıları eleştirdiğimi düşünenlerin yanıldığını bu gaspçılar arasında biz avukatlarında yer aldığını söylemekten ayrıca mesleğim adına üzüldüğümü söylemek isterim. Avukatın kamu görevlisi olduğunu kabul ederek avukatın vekil eden parasını geç ödemesinden yada hiç ödememesinden ötürü zimmet suçunu işlediğini kabul eden Yargıtay’ın, hakimin hukuki sorumluluğunun işlemesini engellemek için, yasama tarafından yada bazı bürokratlar tarafından Hakimler ve Savcılar Kanununa ek 93/A maddesinin eklenmesine sessiz kalmasına ve siyasi yapıdaki değişiklikle birlikte bu ekin mülga sayılmasına da sessiz kalmasına, karşı olduğum için bu göreve talibim. Hukuktan gerçekten yararlanması gereken, hukuk kurallarına göre hayatını düzenlemesi gereken, sokaktaki vatandaşın hukuku öcü gibi görmesinden yada çarpık anlamasından sıkıldığım için bu göreve talibim. Örneğin, evlilik birliği içinde edinilmiş mallara katılım konusunda pek çok şey söylenir yazılırken, ana ve babanın üstünlüğünü kabul ederek, çocuk malları konusunda sessiz kalınmasına karşı olduğumdan yada HMK topluluk davası diye bir dava türünü yürürlüğe koymuş olmasına rağmen, bankaların kredi kartlarından vb masraf almasında bu yolun denenmemesinden, bankaların her bir mudiyi dava açmaya zorlayarak yargı kararlarını fiilen uygulamamasından ötürü rahatsız olduğum için bu göreve talibim. Yasalara aykırı olarak “hukuk danışmanlık” şirketleri kurularak, avukatların köle gibi çalıştırılmasından utandığım için bu göreve talibim. Kısacası, yasalarda yer alan kuralların yaşayan hukuk olarak gerçekleştirilmesi ve kurallar konurken toplumun gerçek iradesini ortaya koyacak saha çalışmaları yapılmasını arzu ettiğimden ötürü daha doğrusu hukukun yaşamın vazgeçilmesi olduğunu, ülkenin hukuk kurallarının evrensel hukuk kuralları içinde yer alması gerektiğine inandığım için bu göreve talibim. Lütfen bu yazıyı bir ön yazı olarak kabul ediniz. Elbette bu yazıdan sonra arkadaşlarımın kimler olduğunu ve onlarında neler düşündüğünü sizlerle paylaşacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder