27 Nisan 2014 Pazar

AVUKATLIK KANUNUNUN 164/4 MADDESİNE GÖRE “KESİNLEŞMİŞ MÜDDEABİH” NEDİR ?

Ücretsiz iş almak yasağını da düzenleyen Avukatlık Kanunu 164 maddesi, aynı zamanda, ücret sözleşmesi yapılmadığı yada yasa gereği sözleşme yapılmamış olarak kabul edilen hallerde, yargı tarafından, ücretin saptanmasını hükme bağlamıştır. Daha önce de değindiğim gibi, Avukatlık Kanununun 164/4 maddesini uygularken, bu maddede yer alan, “kesinleşmiş müddeabih”, “kazanılan değer” ve “avukatın emeği” unsurlarının nasıl hesaplanacağı yerel mahkemelerin uygulamalarında ve onlara hukuki yardım sunduğu söylenen hesap (?) bilirkişilerinin raporlarında değişik yorumlara konu olmaktadır. Bundan önceki konuşmalarımda ve yazılarımda belirttiğim gibi, ücretin saptanmasını, kazanılan değere göre hesaplamak, davanın ret yada kabulüne göre yapılan değerlendirmede, tarafların birinin ücret alamaması anlamına gelecektir. Üstelik, akdi vekalet ücreti olarak nitelendirdiğimiz bu ücret, akdin başlangıcında belirlendiğine göre, kazanılan değer bilinmemektedir. O halde, akdin sonunda, yargı yolu ile yapılan saptamada da bu değerin bilinmediğini kabul etmek gerektiğine inanmaktayız.. Bu düşüncelerimi sizlerle paylaştıktan sonra, konuyla ilgili aramalarımı sürdürdüm ve bazı Yargıtay kararları buldum. Bu kez, bu kararları sizlerle paylaşmaya karar verdim. İşte şimdi siz e sunduğum kararlar bu çalışmada elde ettiğim kararlardır. Tüm kararlar, Yargıtay 13 Hukuk Dairesi’nin kararları olduğu için ve hepsini söz konusu dairenin üyesi olan sayın Candan İlgün’ün kitaplarından alındığı için, bundan böyle sadece kararın tarihi,esas ve karar nosu ve söz konusu kitabın hangi sayfaında yer aldığı belirilmekle yetinilecektir. 408 ve 409 sayfalarda yer alan 25.06.2009 gün ve 2009 /3440 E 2009 / 8818 K sayılı kararda “…..Taraflar arasındaki hukuki yardımın başladığı tarih olan 13.04.2004 tarihi itibariyle yürürlükte olan 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 5043 yasa ile değişik 164/4 maddesi uyarınca müddeabihin % 10 ile % 20 si arasında avukatın emek ve mesaisine göre takdir edilecek bir oran üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekirken…” denilerek, “hukuki yardımın başladığı tarihin” uygulanacak yasanın hangi yasa olduğunu saptamakta dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu husus, 482 vd sayfalarında yer alan 30.01.2013 gün ve 2012 / 23463 E 2013 / 1903 K sayılı kararında, 428 vd sayfalarında yer alan 8.4.2008 gün 2007 / 14863 2008 / 4922 da ve devam eden sayfalarında yer alan diğer Yargıtay kararlarında da benimsenmiştir. Bu durumda, 164/4 maddesi uyarınca her ücret saptamasında ücretin alt sınırını belirlemek için uygulanması zorunlu olan AAÜT içinde, hukuki yardımın başladığı tarihteki AAÜT uygulanacaktır demek hem doğru hem de Yargıtay kararlarına uygun bir yorum olacaktır. 119 sayfasında yer alan 24.10.2005 gün 2005/7771 E ve 2005/15757 K sayılı kararına baktığımızda, kesinleşen değer olarak, yargılama aşamasında, mahkeme tarafından kabul edilen ve harç için temel alınan değerin ücret hesaplamasında esas alınması gerektiğinin belirtildiği görülmektedir. Söz konusu olayda, davacı dava değerini 50.000 TL olarak göstermiş, davalı buna itiraz etmiş ve dava değerinin 200.000 TL olduğunu beyan etmiştir. Davacı bu beyanı kabul ederek harcı bu değer üzerinden tamamlamıştır. Davalının beyanı ve davacının kabulü yeterli görülmüş ve yargılamaya bu değer üzerinden devam edilmiştir. Yargıtay bu değeri kesinleşen müddeabih olarak kabul etmiştir. Sayfa 202 de yer alan 25.05.2011 gün ve 2011 /1065 E 2011 / 8096 K sayılı kararında ise, kesinleşen müddeabihi “rayiç değer” olarak belirlemiştir. Kanımızca, 24.10.2005 günlü kararda davalının itirazının davacının kabulü ile Mahkeme yetinmeyerek, kendiliğinden dava değerinin bilirkişi aracılığı ile saptanması yolunu tercih etse idi, kesinleşen müddeabih bu değer olacaktı. Sayfa 137 de yer alan 24.12.2008 gün 2008 / 7992 E 2008 /15473 K sayılı kararında ise icra takibinde kesinleşen müddeabih olarak, icra takibinde icra talebinde yer alan değerin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu yazıya son vermeden önce sayfa 420 ve 421 de yer alan 2012 / 5353 E 2012 / 15262 K sayılı kararına da değinmek isterim. Söz konusu karara göre, avukatlık ücretine faiz yürütebilmesi için bu ücretin talep edilmiş olması gerekmektedir. EK BİLGİ İstanbul Barosu Dergisi 2014 Mayıs-Haziran sayısının 659 vd sayfalarında yer alan Yargıtay 13 HD 19.11.2013 tarih ve 2012 / 25898 E 2013 / 28624 K sayılı kararına baktığımızda, vekil edenle vekil arasında ücret sözleşmesinin olmaması hal inde, yargı tarafından hak edilen ücretin hesabında, % 10- % 20 hesaplaması için "müddeabihin" yani " harçlanduırılmış olan dava değerinin" esas alınması gerektiğinin karara bağlandığını görmekteyiz

EK: Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 23.02.2015 gün ve 2024/17437 E. 2015/5496 K. sayılı kararına baktığımızda, tarafların sulh olması halinde, eğer taraflar arasında akdi vekalet ücretine ilişkin bir sözleşme yoksa, akdi vekalet ücretinin, harca esas alınan değerden hesaplanması gerektiğini görmekteyiz. Bu karar icra takibine ilişkin olmakla beraber, diğer davalar için de uygulanması mümkün bir karar olarak düşünüldüğünden bilginize sunulmuştur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder