19 Mart 2014 Çarşamba

HMK’ya GÖRE SOMUTLAŞTIRMA KURALI VE YEMİN DELİLİ

Av. ENDER DEDEAĞAÇ 06. Aralık 2014 tarihinde sizlere sunmuş olduğum “Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına ilişkin bir Yargıtay kararı” başlıklı yazımda, Yargıtay’ın fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına ilişkin kuralın HMK döneminde kaldırılmış olmasına rağmen hala, bu kural geçerli imiş gibi karar aldığını duyurmuştum. Bu gün gene benzer bir davranışı sizlerle paylaşmak istemekteyim. Bilindiği gibi, HMK 194 maddesi ile somutlaştırma kuralı getirilmiştir. Özünde bu kural, 119/1.f ve 129/1.e nin tekrarıdır. Bilindiği gibi HMK 119/ 1.f HUMK 179/3 maddesinin, HMK 129/1.E ise HUMK 200 ve 201 maddelerinin tekrarıdır. Diğer bir anlatımla davada kim bir maddi vakıa ileri sürmüş ise bunu hangi delil ile ispat edeceğini de gerek HUMK gerekse HMK döneminde, bildirmek zorundadır. Hakim, HMK 187-191 ile 137 ve 140/1 maddelerinden yararlanarak, dilekçelerin incelenmesi ile, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ne olduğunu, bu uyuşmazlığın çözümünde hangi maddi vakıaların kanıtlanması gerektiğini ve bunun hangi delillerle ispatlanabileceğini saptayarak, yargılamaya başlar. Bu usul HUMK 216 vd maddelerinde de yer almaktadır. Diğer bir anlatımla HUMK döneminde ister uygulamış olalım ister uygulamamış olalım, aynı kurallar geçerli idi. Yeminde bir delil olduğuna göre, o da somutlaştırma kuralına uygun olarak sunulmak zorundadır. HMK 225/1 maddesine baktığımızda, Yeminin konusunun “..davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır” diye tanımlandığını görmekteyiz. HMK 227/1 maddesine baktığımızda da yeminin bir vakıa için eda edilmesi gerektiğini görmekteyiz. HUMK 337 maddesine de baktığımızda da yeminin uyuşmazlık konusu bir vakıa için eda edilmesi gerektiğini görmekteyiz. Yemin de diğer deliller gibi, bir maddi vakıanın kanıtlanması için eda edildiğine göre, diğer delillerde olduğu gibi somutlaştırma kuralı, hem HUMK hem de HMK döneminde, yemin delili için de geçerlidir. Diğer bir anlatımla, yemin delilinden yararlanmak isteyen kişi, hangi maddi vakıa için yemin delilinden yararlanmak istediğini açıkça belirtmeli hatta birden fazla maddi vakıa için yemin delilinden yararlanacak ise her bir vakıa için bunu tekrar etmelidir. Gene bilindiği gibi, Yargıtay emsal kararı niteliğine ulamış olan kararları ile HUMK döneminde, yemin delilinden yararlanmak için, somutlaştırma kuralını aramamakta, dava yada cevap dilekçesinin deliller bölümünde, “her tür delil” yada “v.s” gibi bir ifadenin yer alması halinde, ispat yükü ile yükümlü olan tarafın ispatlayamadığı tüm vakıalar için yemin delilinden yararlanması gerektiğine karar vermekte idi. Bu davranış somutlaştırma kuralı ile bağdaşmadığı halde, HUMK uygulaması döneminde, tartışmasız olarak kabul edilmekte idi. En azından biz uygulayıcılar açısından böyle idi. Yeni bilgi sahibi olduğum, Yargıtay 6 Hukuk Dairesi’nin 11.11.2013 gün ve 2013/4621 E 2013/15148 K sayılı kararını incelediğimizde, Yargıtay’ın, bu dönemde HMK nın acıkça hükme bağladığı somutlaştırma kuralını görmezden gelerek, eski uygulamaya devam ettiğini görmekteyiz Söz konusu kararda “Taraflar arasındaki kira ilişkisinin varlığını davacının kanıtlaması gerekir. Davacı kiralayan sıfatını ve kira ilişkisini kanıtlayamamış ise de, dava dilekçesinde “ ve sair deliller” demek suretiyle yemin deliline de dayandığına göre mahkemece taraflar arasındaki kira ilişkisinin ispatı bakımından davacıya yemin teklif etmek hakkı hatırlatılarak….” denilmiş ve eski uygulamanın devam ettiği açıklanmıştır. Yargıtay’ın bu kararının somutlaştırma kuralına aykırı olduğu, tartışma kabul etmeyecek kadar açıktır. Dileriz ki bu karar, yargı mensuplarınca “kaçak karar” olarak nitelendirilen kararlardan olsun. Aksi takdirde, yargı erkinin yasama erkinin yetkilerini gasp eden bir kararından söz etmemiz hatta “fiilen var ve hukuken yok” bir karar tanımlaması yapmamız gerekecektir. Pek çok defalar söyledim gibi, yargı kuvvetler ayrımındaki gerçek yerini korumak istiyorsa ve diğer iki erk tarafından gereken saygının gösterilmesini istiyorsa, önce kendisi, diğer erklere karşı saygılı olmak zorundadır. Bu bir yaşam kuralıdır. Bu nedenle, biz yargı mensupları, yasamanın ısrarla uygulanmasını istediği bir kuralı kendimizce değiştirmek hakkına sahip olmadığımızı bilmeliyiz Eğer bu somut olayda olduğu gibi, yanlışlıkla da olsa yasamanın yetkilerinin gasp edildiği bir olayla karşılaştığımızda bunu dile getirmeli ve doğrunun bulunması için bir birimize darılmadan çabalamalıyız..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder