5 Mart 2014 Çarşamba

AVUKATLIK ÜCRETİ VE YARGITAY 13 HUKUK DAİRESİ’NİN 2013/15124 E ve 2013/29427 K SAYILI KARARI HAKKINDA DÜŞÜNCELERİM Av. Ender DEDEAĞAÇ


Bu yazıda izlerle, Yargıtay 13 Hukuk Dairesi’nin bir kararı ile akdi vekalet ücreti hakkında ki bir düşüncemi paylaşmak istiyorum.

1 / Öncelikle akdi vekalet ücreti hakkındaki düşüncelerimi belirtmek isterim.

Akdi vekalet ücreti, davanın başında kararlaştırılan bir ücrettir. Bu ücretin parasal sınırları Avukatlık Kanunu 164. maddesinde; AAÜT altında olamayacağı, dava değerinin % 25 ini aşamayacağı olarak belirlenmiştir. Parasal sınırların dışında, hasılı davaya iştirak gibi diğer sınırlarda yasa koyucu tarafından hükme bağlanmıştır.Bu sınırlara uygun olarak yapılan ücret sözleşmesi geçerli bir sözleşmedir.

Eğer taraflar arasında geçerli bir ücret sözleşmesi yoksa, mahkeme bu ilkelerle birlikte, aynı maddede belirtilen, ücretin sözleşmeye bağlanmaması halinde uygulanması gereken koşulları da göz önüne alarak akdi vekalet ücretini belirlemelidir.

Mahkeme önce, akdi vekalet ücretinin davanın başında belirlendiği gerçeğini unutmamalıdır. Bu nedenle, Avukatlık Kanunu 164 maddesinde yer alan “davanın kazanılan bölümü” ifadesini doğru değerlendirmesi gerekmektedir. Akdi vekalet ücreti davanın başında belirlendiğine göre, sözleşmenin olmaması nedeniyle hakim tarafından belirlenecek olan akdi vekalet ücretinin de davanın başındaki koşullar dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, davanın başında kazanılan bölüm bilinemeyeceğine göre, dava sonunda oluşan bu değeri, ücret uyuşmazlığının çözümünde esas almak hakkaniyete uygun bir davranış olmamaktadır.

Kanımızca bu ifadenin yasada yer almasının nedeni, aynı madde içinde yer alan “avukatın emeğine göre” belirlenir hükmünü somutlaştırmaktır. Avukat ile vekil eden davanın başında bir araya gelip ücret sözleşmesi yaptığında, avukat AAÜT nin üstünde bir ücret belirlerken, davanın zorluğunu yani göstereceği emek ve başarı kriterini göz önüne almaktadır. Hatta avukat zaman zaman ve yasanın olanak verdiği ölçüde başarı şansına dayalı sözleşmeler de yapmaktadır.

Zaten yasa koyucu, sözleşme yapılmamasını avukatın aleyhine olarak değerlendirerek hüküm kurmuştur. Çünkü, yasa, sözleşme yapıldığında dava değerinin yani müddeabihin %25 ine kadar avukatlık ücreti kararlaştırılacağını hükme bağlarken, sözleşme yapılmaması halinde bu tavanı % 20 olarak belirlemiştir. Birde hesaplamayı kazanılan değer üzerinden yaparsak, hakkaniyetle bağdaşmayan sonuçlara ulaşırız. Örneğin davanın kaybedilmesi halinde davacı avukatına akdi vekalet ücreti olarak hiçbir ücret ödenmeyecektir. Aynı şey davanın tamamen kazanılması halinde davalı avukatı için geçerli olacaktır. Böylece, ücretsiz iş alınmaz yasağı bizzat yasa koyucu tarafından delinmiş olacaktır. Hem de, hileli davranışlara olanak verecek şekilde uygulanabilecektir. Örneğin, kazanma koşuluna dayandırdığım davalarda, ücret sözleşmesi yapmaz isem ve davayı kaybettiğimde, açacağım akdi ücret davasını da kaybedeceğimden ötürü, vekil edenden ücret talep etmeyeceğim sözümü yerine getirdiğim gibi, disiplin hukuku yönünden baroya vergi hukuku yönünden ise vergi dairesine karşı sorumlu olmayacağım. Bunu kabul etmek mümkün olmayacağından ötürü, kazanılan değer üzerinden akdi vekalet ücreti oluşturmakta mümkün olmamalıdır.

Bu kez aynı madde içinde yer alan “kesinleşen müddeabih” kavramından ne anlamak gerektiğini de ifade etmekte yarar bulunmaktadır. Bilindiği gibi, dava dilekçesinde yer alan dava değeri yani müddeabih, davacıyı, davalıyı ve hakimi bağlamaz. Hakim davacının, davalının talebi ile yada resen dava değerini belirler ve yargılama giderlerinden olan harcın tamamlanmasını sağlayarak davaya devam eder. Kesinleşen dava değeri yani müddeabih hakimin taraf talebi yada resen yapacağı belirlemeden sonra ortaya çıkan değerdir. Tüm yargılama giderleri bu değer üzerinden hesaplanır. Buna rağmen davacının harç ödemekten kaçınmak için düşük değer gösterdiği bilinen bir gerçektir.İşte yasa koyucu, bu gerçeği dikkate alarak, dava değerinin düşük gösterilmesi nedeni ile avukatlık ücretinin avukatın aleyhine oluşmasını önlemek açısından kesinleşen müddeabih demiştir. Avukatın hakim tarafından belirlenecek olan akdi vekalet ücretinin saptanmasında, hakim tarafından kesin olarak kabul edilen dava değerinin yani müddeabhin esas alınması gerektiğini hükme bağlamıştır.

Aksini düşünmek yasa koyucuyu dil bilim hatası yapmış olarak kabul etmek demektir ki bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü, yasa koyucu, eğer kazanılan değerin hesaplamada ana kriter olarak alınması gerektiğini düşünse di, hesaplamanın mahkum-ün-leh üzerinden  yapılması gerektiğini söyleyerek daha basit bir cümle ile sonuca giderdi.

Yasada yer alan “davanın kazanılan bölümü” ve “avukatın emeği” ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde, mahkemeler tarafından belirlenen akdi vekalet ücretinin, hiçbir şekilde, “davanın kazanılan bölümü dikkate alınarak hesaplanmaması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Hakim tarafından, avukatlık ücret belirlenirken, hakim öncelikle kesinleşen
müddeabihe yani davanın gerçek değerine bakmalı bunu takiben avukatın emeğini göz önüne alarak, gerçek dava değerinin %10 nu ila % 20 si arasında bir değeri belirlemelidir.

2 / Yargıtay 13 Hukuk Dairesi’nin kararına sonuç olarak katılmaktayım

Yargıtay 13 Hukuk Dairesi’nin kararını bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, kararda “Haksız olarak azledilen avukat, takip ettiği her dava için avukatlık ücretinin tamamına hak kazanır (Avukatlık Kanunu 174/2 maddesi) Avukatın bu ücret alacağı kapsamında, müvekkili ile arasında yapılan ücret sözleşmesi gereğince hesaplanan vekalet ücreti ile yasanın 164/son maddesi gereğince aksine sözleşme yapılmadığı için avukata ait olacağı açıklanan ve hasma tahmil edilmesi gereken ücretinde bulunduğunda duraksama olmamalıdır.” Hükmünün yer aldığını görmekteyiz. Bu hükme bende katılmamaktayım. katılmaktayım Ancak, söz konusu kararda yer alan “….yasanın 164/son maddesi gereğince aksine sözleşme yapılmadığı için avukata ait olacağı…” ifadesinde yer alan “aksine sözleşme yapılmaması” şartının yasanın son değişikliğinden önce yasada bulunduğunu ancak, değişiklik ile kaldırıldığını belirtmek isterim. Bu nedenle günümüzdeki uyuşmazlıklarda, sözleşmede aksine hüküm bulunup bulunmadığını aramak doğru bir davranış olmayacaktır.

Her ne kadar karşı taraf vekalet ücreti ile ilgili görüşlerim uygulamada yer alan görüşlerden farklı ise de onu sizlerle daha sonra paylaşmak isterim





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder