18 Mayıs 2014 Pazar

AVUKATLIK KANUN TASLAĞI VE SINAV


Av. Ender DEDEAĞAÇ

 

 

Avukatlık Kanun Taslağının hazırlandığı şu günlerde, yapılan tartışmalardan bir tanesi, avukatlık stajının sınav koşuluna bağlanıp bağlanmayacağı, eğer sınav yapılacak ise ne zaman ve kim tarafından yapılacağı konusundadır.

 

Sınav, hangi türde yapılırsa yapılsın, mutlak doğruları göstermediği gibi, her sınav kendi içinde bazı çelişkileri hatta torpilleri de içerir. Ancak, kişiler arasındaki yarışmayı doğru değerlendirmek için sınavdan başka yol yoktur.

 

Dede Korkut hikayelerine baktığımızda yada vahşi batıyı anlatan filmleri hatırladığımızda gerçek medeni insan olan kızılderililerde, çocuklara isim verilebilmesi için, çocuğun bir başarısının gerçekleşmesinin yani çocuğun doğanın sınavından geçmesinin gerektiğini görmekteyiz.

 

Kısaca bu zorunluluktan kaçamayız.

 

Yasa taslağında yer alan, Staj öncesi sınav, meslek üyesi olarak beni ilgilendirmemektedir. Bu sınav, öğretim kurumları arasındaki değerlendirmeye ilişkindir. Bu değerlendirmede, başarısız olan öğrenci ile birlikte öğretim kurumu da başarısız olmuştur. Bunu inkar etmek mümkün değildir. Dershaneler arası yarışı hatırlamanız bu gerçeği görmemiz için yeterlidir. Her biri, kaç öğrencinin hangi derece ile sınavı kazandığını yıl boyu ilan etmekte ve pazardaki payını arttırmaya yada en azından korumaya çalışmaktadır.

 

Sayısını bile sağlıklı bir şekilde bilemediğim onlarca hukuk fakültesi arasındaki yarışmada, başarılı olanların staja kabulünü, gençlerin elenmesi olarak değerlendirmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Eğer böyle düşünüyorsanız, o zaman, hakimlik için de aynı şeyi düşünmeli oradaki sınavında kaldırılması için uğraş vermelisiniz. Hatta, insan sağlığı yani yaşam hakkını sağlayan hekimler için uygulanan sınavları da gereksiz bulmalısınız. Daha da ötesi, öğretim kurumlarını da kapatıp, kişilerin öğrenimlerini dilediği gibi yapmasına olanak vermeli kendini yeterli bulduğunda  istediği mesleği yapmasına izin vermelisiniz. Hani Sakarya caddesinde “kahve sizden fal bizden” diye falcılık yapanlar var ya onlarda olduğu gibi, isteyenin falcı olmasına izin vermelisiniz.

 

Yeri gelmiş iken hatırlatmakta yarar görüyorum, falcılık, devrim kanunları ile yasaklanmış bir faaliyettir. Ancak, ne fal bakan ne de baktıran bunun farkında değildir. Hatta vergi vermek isterseniz verginizi de alırlar. Yani kamu görevlileri de farkında değildir. Laf aramızda ben de fal baktırmayı ve fal bakmayı severim. Yani aynı potanın içinde beni de değerlendirebilirsiniz.

 

Öğretim kurumlarının başarısını ölçen sınavın kim tarafından hangi koşulla yapılacağı, meslek mensubu olarak beni ilgilendirmez. Ancak, bu sınavı başaran kişinin, mutlaka staja kabul edilip edilmeyeceği ve staj süresince kendisine nasıl bir eğitim verileceği beni ilgilendirmektedir. Öncelikle belirtmek isterim ki fakülteler öğretim kurumlarıdır ve öğretir, meslekte yapılan ise eğitimdir. Gene başlangıçta söylemekte yarar vardır. Bizde lonca sistemi olarak adlandırılan, mesleki eğitimin verildiği ve meslek etiğinin hatta meslektaşların ekonomik yararlarının korunduğu kurumlar sadece bize özgü kurumlar olmayıp dönemi içinde kara Avrupa’sının pek çok yerinde geçerli kurumlardır. Mesleği eğitimle kazandırmanın, meslek etiğini korumanın meslektaşlara yararı olduğu gibi hizmet sunulan toplum kesimleri için de yararı bulunmaktadır. Gene söylemekte sakınca görmediğim diğer bir husus, bir kişinin yada bir meslek grubunun kendi mesleki çıkarlarını korumasında utanılacak bir şey yoktur. Asıl utanılacak olan, sorumlular tarafından, meslek mensubunun insan gibi yaşamasını sağlanamamasıdır. Böylesi bir mücadelede bazılarının mesleğe kabul edilmemesi yada mesleki faaliyeti sırasında kendisini yenilemediği saptandığı için meslekten ayrılmaya zorlanması, fırsatçılık olmaktan çok, meslek mensuplarına insan gibi yaşamayı sağlamanın ve de hizmet sunulurken doğru hizmet sunmanın ön koşuludur.

 

Staj boyunca verilecek eğitim, avukatlar tarafından verilmelidir. Bu eğitim içinde adliye eğitimi diye adlandırdığımız bölüm olduğunca kısa tutulmalı ve sadece adliyeyi tanımaya olanak verecek ölçüde gerçekleştirilmelidir.

 

Stajyerin avukat yanında yapacağı stajın ana yapısı, avukat bürosunda yapılan çalışmadan oluşmalıdır. Yani usta-çırak ilişkisi içinde gerçekleşmelidir. Bu çalışma içinde, lisans eğitimi sırasında alamadığı bilgileri kapsayacak şekilde baro ve/veya Barolar Birliği tarafından bilgi verilmesine özen gösterilmelidir. Ancak, bu aşamada, verilecek bilginin lisans eğitiminde verilen bilgi ile konu olarak yada en azından sunum olarak farklı yapıda olmasına da özen gösterilmelidir. Örneğin, vücut dili yada öfke kontrolü konusunda eğitilmelidir. Ceza yada hukuk usul anlatılırken konu başlıklarından oluşan bir anlatım yerine problem çözme yöntemi benimsenerek, tartışma sanatı olarak tanımlanan yargılamanın içinde, tezin ve antitezin nasıl oluştuğu konularında yeterli eğitim verilmelidir. Hatta stajyerin, özel hukuk, idare hukuku,ceza hukuku gibi seçim yapmasına olanak verilmeli, gerek staj yapacağı avukatın seçiminde gerekse zorunlu olarak katılacağı eğitsel faaliyetler konusunda hatta staj sonrası değerlendirmede bu seçimine uygun olanaklar verilmelidir.

 

Stajyerin, avukatı ile birlikte yan yana duruşmalara girmesine izin verilerek pratiğinin artırılmasına olanak verilmelidir. Kanımca ancak bu aşamadan sonra kendi başına duruşmalara girmesine de olanak tanınmalıdır. Hatta bu olanak tanınmadan önce bir sınava tabi tutulmalıdır.

 

Staj aşamasında, avukata yardım eden değil avukattan yardım alan olarak kabul görmelidir.

 

Stajyer kabul eden avukatın, düzenleyeceği raporlar, “çok çalıştı, iyi bilirim” gibi soyut cümleler yerine hangi işi yaptığını somut olarak gösteren cümlelerden oluşmalıdır. Örneğin dosya nosu bildirilerek, yazdığı dilekçe yada yapmış olduğu katkı, bu raporda yer almalıdır. Hatta, staj sonrası verilen tezi yada raporu incelediği konusunda yazılı beyanı alınmalıdır.

 

Bu ve benzer konularda meslek eğitiminin sağlanmasını Adalet Bakanlığı’nın yapabileceğine hem inanmamaktayım hem de işin yapısına aykırı bulmaktayım. Yargılamanın tartışma sanatı olduğunu inkar etmek mümkün değildir. O halde tüm yargılamalar diğer bir anlatımla tüm uyuşmazlıkların çözümü tez, anti tez ve sentezden oluşmaktadır. Tez ve anti tezi taraflar ve onlara hukuki yardımda bulunan avukatlar hazırlamaktadır. Her ne kadar bu açıklama taraf hazırlamasının geçerli olduğu özel hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin gibi görünüyorsa da, ceza yargılamasında da, savcı benim deyimimle kamu avukatı olarak bazen kendisi bazen ise  müştekinin avukatının katkısı ile tezi hazırlamaktadır. Kısacası temel yapıda bir değişiklik olmamaktadır. Hakim sentezden sorumludur.

 

O halde, tüm meslek yaşamını sentez oluşturmaya, diğer bir anlatımla karar vermeye göre düzenlemiş, tüm öğretim ve eğitim kaynaklarını bu yönde kullanmış bir kişiden, stajyerin, tez ve anti tez konusunda mesleki bilgi edinip edinmediğinin ölçümlemesini yapmasını beklemek kocaman bir yanlışı kabul etmektir.

 

Üstelik mesleki beceriyi, akademisyenlerin hazırlayacağı, yazılı, hatta büyük bir olasılıkla test soruları ile ölçmek mümkün değildir.

 

Ölçümlenen şeyin mesleki beceri olup olmadığı konusunda karar verememişler için, bu bloğda daha önce yayınlanmış yazılarıma bakmalarını, öncelikle 7.12.2012 ve 31.5.2013 tarihli yazıların içinde yer alan Anayasa Mahkemesinin ve Danıştay’ın staj sonrası eğitimle ilgili görüşlerini irdelemelerini önermekteyim.

 

Zaten avukatlıktan hakimliğe geçiş aşamasında, avukatlar için yapılan mülakatta hakimlik yapabilecek beceriye sahip olup olmadığımızı ölçmeleride bunu doğrulamaktadır. Üstelik bu iş mesleki beceri olduğu için, bu mülakatlara bizi davet etmemektedirler. Doğruda yapmaktadırlar. Ancak, bu doğrunun yanı sıra yanlışlarını da görmek istememektedirler. Birinci yanlışları, avukat eğitimini ne yapabilmeleri nede bunun değerlendirmesini gerçekleştirebilmeleri mümkün değildir. Bizim hakim yetiştirmemiz ve onların mesleki becerilerini ölçmemiz mümkün olmadığı gibi.onlarında bizi yetiştirmesi ve değerlendirmesi mümkün değildir.

 

Söz buraya gelmiş iken, hakimin, meslekten ayrılmasından sonra, avukatlık yapmasında da aynen avukatın hakimliğe geçmesinde olduğu gibi mesleki bilgi ve becerisinin avukatlar tarafından değerlendirilmesi gerektiğine inanmakta olduğumu söylemek isterim. En iyi hakim olmanın avukat olmak için yeterli olmadığına inanmaktayım.

 

Belirttiğim bu haksızlığın yanı sıra, bir başka haksızlığa daha değinmek isterim. Avukatlık yapmaya başlayan hakimin çalışma koşullarını düzenleyen yasa taslağı, bu koşullarda yer alan çalışma yasağını hükme bağlarken, bu güne kadar bilmediğim bir kavrama taslakta yer vermiştir. Taslağa göre, hakim ayrıldığı adalet dairesinde dava alamayacaktır. Örneğin Ankara’da ki İcra hakiminin adalet dairesi yeni adliye binası olduğu için o sıhhiye adliyesinde dava alabilecektir. Bu hüküm avukatlara karşı bir haksız rekabet oluşturmanın yanı sıra avukatlığa başlayan hakimler arasında bile rekabet oluşturacak niteliktedir.

 

Bir avukatın aynı anda üç stajyer yetiştirebilmesine olanak veren madde kanımca, her sene 20.000 civarında mezun verecek olan hukuk fakültelerinden mezun olan gençleri bir müddet daha oyalamak ve anne-babasının verdiği para ile avukatlık yapıyorum diye zaman kaybetmesine neden olmaktır. Çünkü, bu kadar çok avukatı ne yetiştirmek nede onlara insanca yaşam sunmak mümkündür. Bunun yararı olsa olsa hatalarını örtmek isteyen eski ve yeni iktidarlara ve onlara yol gösteren bürokratlaradır.

 

Kanımca, taslağı hazırlayanların, avukatın ve avukatlığın korunması diye bir kaygıları da bulunmamaktadır. Eğer böyle olsa idi, idari davalara giren memurların, karşı taraf vekalet ücreti almalarına olanak veren düzenlemeyi yapmaları mümkün değil idi. İş arayan genç meslektaşlarımız dururken, vergi dairesi görevlilerinin vergi davalarına girmelerine olanak verirler mi idi?  Üstelik bu davranış ile, vergi davalarında normlar hiyerarşisi yerine, bakanlık talimatlarının öne çıkması nedeni ile Mağna Carta’dan bu yana varlığı bilinen vergi kanunla konur, temel kuralının yıpranmasına olanak verirler mi idi?

 

Taslağın sahibi, Adalet Bakanlığı bürokratları, avukatın yetişmesinde stajın önemine inanmış olsalardı, resmi ve özel bir kurumda çalışan kişinin staj yapmasına olanak veren maddeyi taslağa koymazlardı. Hemde, çalışmanın avukat stajyerine yasak olduğunu aynı taslağın bir başka maddesinde hükme bağlamış olmanın yanında bu maddeyi getirmiş olmalarına anlam vermek mümkün değildir. Bu nedenle, bürokratların hazırladığı bu tasarıda avukatın yetiştirilmesi için oluşturulan bölümün avukatın yararına olduğuna inanmamaktayım. Eğer aksini söylüyorlarsa, gerek hakim gerekse avukat stajyeri staj eğitiminden arta kalan sürede bir kitapçı dükkanında çalışsın demelerini bekliyorum.

 

Stajın kurallara ve sınava bağlanmasına hayır diyen, stajın kalkmasını isteyen genç meslektaşlarımın, ekmeklerinin biz eskiler tarafından değil meslek dışından mesleğe karışanlar, örneğin yanında maaşlı avukat çalıştırıp, vatandaşın sosyal güvenlik uyuşmazlıklarını bunlara çözdüren ve vatandaştan ücret alan  kişiler tarafından ellerinden alındığını bilmelerini isterim.

 

Genç meslektaşlarımın, bilgi ve sermaye yapılaşmasını önleyen, buna karşı yurt dışından gelecek olan şirketlere olanak tanıyan, yurt içinde yapılaşmasını tamamlayan şirketlerin ise şubeler yolu ile yayılmalarına olanak veren siyasiler tarafından mağdur edildiğinin bilinmesini isterim

 

Benim inancıma göre, Anayasa mahkemesi’nin sınavı kaldıran kanunu iptal etmesinden sonra, stajda sınav uygulamasını engelleyen hiçbir yasal engel yoktur. Bu konuda ki düşüncelerimi Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına ve ilmi görüşlere dayandırarak bu bloğda dile getirdiğim için tekrar etmiyorum. Sadece, yöneticinin, var olanla yetinmesi ve başarıyı var olanla gerçekleştirmesi gerektiğine inandığımı dile getirmekle yetiniyorum.

 

Sınav Bakanlık tarafından yapılacak hükmünün yanı sıra, baronun staj bitim belgesi vermesi için, yapması gereken incelemeyi anlayamadığı mı ? bu inceleme sonucunda altı ay uzatma verilmesinin koşullarını yasada bulamadığımı, altı ay sonra mutlaka staj bitim belgesi verilmesi gerekip gerekmediğini yani bu günkü çelişkinin devam edip etmeyeceğini anlayamadığımı da dile getirmek isterim. Kanımca, bu madde ile, bakanlık, stajyerin eğitiminde baroların etkili olduğuna inandırmayı düşünmektedir.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder