Av. Ender DEDEAĞAÇ
Uzun müddettir, Kazancı
içtihatları arasından elde ettiğim
sizlerle paylaşmak istediğim bir kararı paylaşmak istiyorum.
Ankara’da Belediye’nin 1990
lı yıllarda, su yada doğalgaz
abonelerine karşı uyguladığı haksız bir uygulamadan ötürü, bir
meslektaşımız dava açmış ve kazanmış idi. O tarihlerde kapı kapı dolaşıp yada
cep telefonlarından gönderilen mesajlarla dava toplamak alışkanlığı bu kadar
yaygın değil idi. Bazı kamulaştırmaya yada tren kazası gibi ölümlü kazalara
yönelik davalarda, bazı ünlü avukatların bu yoldan dava aldıkları söyleniyor
idiyse de haklarında baro tarafından bir
işlem yapılmadığına hatta baro tarafından kendilerine özel görevler verildiğine
göre asılsız söylendi olsa gerek. Her ne ise, asıl amaç haksız rekabet ve FSEK
aykırılığı işleyen bir Yargıtay kararı sizlerin bilgisine sunmak olduğuna göre
detaylarla uğraşmanın bir anlamı yok.
Bu meslektaşımızın açmış
olduğu davayı öğrenen diğer meslektaşlarım, fikre ve emeğe saygıyı çiğneyerek, kalemlerden,
davalı konumundaki meslektaşlarından yada başka kaynaklardan, dava
dilekçelerinin örneklerini alarak, aynı davayı açmışlardı. Hatta, çok büyük bir
gazetenin ünlü bir köşe yazarı, köşesinde belediyenin haksızlığını dile
getirirken, davayı oluşturan meslektaşımızın kim olduğuna değinmeksizin bir
başka meslektaşımızın adını soyadını vererek, bu davaları açtığını ve
belediyeden hakları aldığını da yazmış idi.
Bu olaya çok içerlemiş idim.
Söz konusu gazete yazarının bu davranışı, gazetede ismi çıkan meslektaşım
açısından, tam sayfa ilan vermekle eş değerde bir avantaj idi. Reklam yasağına
aykırılığı su götürmez bu davranıştan ötürü, hiçbir işlem yapılmamış olması
beni bir kat daha üzmüş idi.
Kısacası, söz konusu olayda
fikre saygısızlık ve meslek kurallarını hiçe sayma yer almak idi. O günlerde,
fikre saygısızlığa ilişkin ilmi yada kazai içtihat bulamamış idim. Kazai
içtihat bulamamam çok doğal idi, çünkü o dönemlerde, Yargıtay kararlarını
içeren kitaplar Yargıtay üyeleri tarafından çıkarılan kitaplardan yada özel
olarak yayınlanan birkaç dergi ile Yargıtay ve baro dergilerinden izlenebilir
idi. .Bu gün internet sayesinde karara ve makaleye ulaşmak şansı arttı. Bu
yüzden bilgi edinmek hatta bilgiler özellikle aynı Yargıtay Dairesinin kendi
kararları arasındaki çelişkiyi görmek mümkün olabilmekte.
Paylaşmak istediğim karar,
Kazancı içtihat bankasında yer alan Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 7.6.2007 gün
ve 2006/929 E 2007 / 8748 K sayılı kararıdır. Bu karara baktığımızda, avukatlar
tarafından hazırlanan dilekçelerin bir kısmının FSEK kapsamında korunması
gerektiğinin hükme bağlandığını görmekteyiz. Karar hangi dilekçelerin korunması
gerektiğini de hükme bağlamıştır. Söz konusu hükme göre “…dilekçelerdeki yazı
ve açıklamaların , konusunda araştırma yapan bir avukat tarafından edinilen
bilgi birikimi, mesleki tecrübe ve mevzuat incelemesi ile yazılabilecek mutad
dilekçe tertip ve ifade tarzının üzerinde kabul edilebilecek şekilde hukuki
görüşlerin ve vakıaların sunuluşu, düzenlenişi,bilgilerin derlenişi ve
seçilmeleri itibariyle FSEK nın 1/B ve 2/1 maddeleri uyarınca ilim ve edebiyat
eseri olarak korunması için gerekli olan şekilde sahibinin hususiyetlerini
taşıma unsurunu içeren….” Dilekçe olmaları halinde FSEK tarafından korunması
gerektiği belirtilmektedir.
Bu karara eklenebilecek bir
husus ise, rekabet davasının yanında avukat çalıştıran meslektaş ile çalışan
avukat arasında olması dikkate alınarak, iş hukukunda yer alan kuralında
eklenmesidir. Bilindiği gibi, söz konusu kurala göre, çalışan, çalışma süreci
içinde öğrenmesi olağan bilgileri yeni iş yerinde kullanıyor ise, bu rekabet
oluşturmamaktadır. Çünkü, çalışmanın amaçlarından biri de bilgi ve görgünün
arttırılmasıdır.
İlk kez avukatlık
faaliyetine ilişkin haksız rekabete ilişkin bir davayı açtığımda, BK yada TTK
hükümleri arasında yer alan haksız rekabete ilişkin hükümlerden hangisinin
uygulanması gerektiği konusunda, düşünmek zorunda kalmıştım. Çünkü, haksız
rekabeti oluşturan taraf bu rekabetini avukatlığın klasik çalışma türlerinden
olan tek başına yada birlikte avukatlık bürosu türleri ile yapmamakta TTK
hükümlerine göre kurmuş olduğu limited şirket ile yapmakta idi. Sizlerle
paylaşmak istediğim Yargıtay 11 Hukuk
Dairesi’nin 7.6.2007 gün 2006/929 E 2007 / 8748 K sayılı kararında, bu konuya
açıklık getirilmekte ve avukatlar arasındaki haksız rekabet davalarında BK
hükümlerinin uygulanması gerektiği hükme bağlanmaktadır.
Ben söz konusu davayı
açtıktan sonra Ankara Barosu da aynı tür davalardan birkaç tane açtı. Ancak, bu
davaları açan meslektaşımızın işine son verilmesinden sonra söz konusu
davaların açılması işlemine son verildi. Dilerim bunun nedeni kurallara aykırı
çalışan kişilerin olmaması olsun. Aksi takdirde benim daha doğrusu mesleğin
yararını düşünmek zorunda olan baronun kurallara aykırı davranışı görmezden
gelmesi söz konusu olacaktır ki bunu anlamak ve kabul etmek mümkün değildir.
Kısacası, avukatın
dilekçeleri de FSEK kapsamında korunabilir avukatlar arasındaki faaliyetlerde
BK haksız rekabet hükümlerine göre dava açılabilinir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder