Av. Ender DEDEAĞAÇ
Avukatlık Kanun Taslağının hazırlandığı şu günlerde, yapılan
tartışmalardan bir tanesi, avukatlık stajının sınav koşuluna bağlanıp
bağlanmayacağı, eğer sınav yapılacak ise ne zaman ve kim tarafından yapılacağı
konusundadır.
Sınav, hangi türde yapılırsa yapılsın, mutlak doğruları
göstermediği gibi, her sınav kendi içinde bazı çelişkileri hatta torpilleri de
içerir. Ancak, kişiler arasındaki yarışmayı doğru değerlendirmek için sınavdan
başka yol yoktur.
Dede Korkut hikayelerine baktığımızda yada vahşi batıyı
anlatan filmleri hatırladığımızda gerçek medeni insan olan kızılderililerde, çocuklara
isim verilebilmesi için, çocuğun bir başarısının gerçekleşmesinin yani çocuğun
doğanın sınavından geçmesinin gerektiğini görmekteyiz.
Kısaca bu zorunluluktan kaçamayız.
Yasa taslağında yer alan, Staj öncesi sınav, meslek üyesi
olarak beni ilgilendirmemektedir. Bu sınav, öğretim kurumları arasındaki
değerlendirmeye ilişkindir. Bu değerlendirmede, başarısız olan öğrenci ile
birlikte öğretim kurumu da başarısız olmuştur. Bunu inkar etmek mümkün
değildir. Dershaneler arası yarışı hatırlamanız bu gerçeği görmemiz için
yeterlidir. Her biri, kaç öğrencinin hangi derece ile sınavı kazandığını yıl
boyu ilan etmekte ve pazardaki payını arttırmaya yada en azından korumaya
çalışmaktadır.
Sayısını bile sağlıklı bir şekilde bilemediğim onlarca hukuk
fakültesi arasındaki yarışmada, başarılı olanların staja kabulünü, gençlerin
elenmesi olarak değerlendirmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Eğer böyle
düşünüyorsanız, o zaman, hakimlik için de aynı şeyi düşünmeli oradaki sınavında
kaldırılması için uğraş vermelisiniz. Hatta, insan sağlığı yani yaşam hakkını
sağlayan hekimler için uygulanan sınavları da gereksiz bulmalısınız. Daha da ötesi,
öğretim kurumlarını da kapatıp, kişilerin öğrenimlerini dilediği gibi yapmasına
olanak vermeli kendini yeterli bulduğunda
istediği mesleği yapmasına izin vermelisiniz. Hani Sakarya caddesinde
“kahve sizden fal bizden” diye falcılık yapanlar var ya onlarda olduğu gibi,
isteyenin falcı olmasına izin vermelisiniz.
Yeri gelmiş iken hatırlatmakta yarar görüyorum, falcılık,
devrim kanunları ile yasaklanmış bir faaliyettir. Ancak, ne fal bakan ne de
baktıran bunun farkında değildir. Hatta vergi vermek isterseniz verginizi de
alırlar. Yani kamu görevlileri de farkında değildir. Laf aramızda ben de fal
baktırmayı ve fal bakmayı severim. Yani aynı potanın içinde beni de
değerlendirebilirsiniz.
Öğretim kurumlarının başarısını ölçen sınavın kim tarafından
hangi koşulla yapılacağı, meslek mensubu olarak beni ilgilendirmez. Ancak, bu
sınavı başaran kişinin, mutlaka staja kabul edilip edilmeyeceği ve staj
süresince kendisine nasıl bir eğitim verileceği beni ilgilendirmektedir.
Öncelikle belirtmek isterim ki fakülteler öğretim kurumlarıdır ve öğretir,
meslekte yapılan ise eğitimdir. Gene başlangıçta söylemekte yarar vardır. Bizde
lonca sistemi olarak adlandırılan, mesleki eğitimin verildiği ve meslek
etiğinin hatta meslektaşların ekonomik yararlarının korunduğu kurumlar sadece
bize özgü kurumlar olmayıp dönemi içinde kara Avrupa’sının pek çok yerinde
geçerli kurumlardır. Mesleği eğitimle kazandırmanın, meslek etiğini korumanın
meslektaşlara yararı olduğu gibi hizmet sunulan toplum kesimleri için de yararı
bulunmaktadır. Gene söylemekte sakınca görmediğim diğer bir husus, bir kişinin
yada bir meslek grubunun kendi mesleki çıkarlarını korumasında utanılacak bir
şey yoktur. Asıl utanılacak olan, sorumlular tarafından, meslek mensubunun insan
gibi yaşamasını sağlanamamasıdır. Böylesi bir mücadelede bazılarının mesleğe
kabul edilmemesi yada mesleki faaliyeti sırasında kendisini yenilemediği
saptandığı için meslekten ayrılmaya zorlanması, fırsatçılık olmaktan çok,
meslek mensuplarına insan gibi yaşamayı sağlamanın ve de hizmet sunulurken
doğru hizmet sunmanın ön koşuludur.
Staj boyunca verilecek eğitim, avukatlar tarafından
verilmelidir. Bu eğitim içinde adliye eğitimi diye adlandırdığımız bölüm
olduğunca kısa tutulmalı ve sadece adliyeyi tanımaya olanak verecek ölçüde
gerçekleştirilmelidir.
Stajyerin avukat yanında yapacağı stajın ana yapısı, avukat
bürosunda yapılan çalışmadan oluşmalıdır. Yani usta-çırak ilişkisi içinde
gerçekleşmelidir. Bu çalışma içinde, lisans eğitimi sırasında alamadığı
bilgileri kapsayacak şekilde baro ve/veya Barolar Birliği tarafından bilgi
verilmesine özen gösterilmelidir. Ancak, bu aşamada, verilecek bilginin lisans
eğitiminde verilen bilgi ile konu olarak yada en azından sunum olarak farklı
yapıda olmasına da özen gösterilmelidir. Örneğin, vücut dili yada öfke kontrolü
konusunda eğitilmelidir. Ceza yada hukuk usul anlatılırken konu başlıklarından oluşan
bir anlatım yerine problem çözme yöntemi benimsenerek, tartışma sanatı olarak
tanımlanan yargılamanın içinde, tezin ve antitezin nasıl oluştuğu konularında
yeterli eğitim verilmelidir. Hatta stajyerin, özel hukuk, idare hukuku,ceza
hukuku gibi seçim yapmasına olanak verilmeli, gerek staj yapacağı avukatın
seçiminde gerekse zorunlu olarak katılacağı eğitsel faaliyetler konusunda hatta
staj sonrası değerlendirmede bu seçimine uygun olanaklar verilmelidir.
Stajyerin, avukatı ile birlikte yan yana duruşmalara
girmesine izin verilerek pratiğinin artırılmasına olanak verilmelidir. Kanımca
ancak bu aşamadan sonra kendi başına duruşmalara girmesine de olanak
tanınmalıdır. Hatta bu olanak tanınmadan önce bir sınava tabi tutulmalıdır.
Staj aşamasında, avukata yardım eden değil avukattan yardım
alan olarak kabul görmelidir.
Stajyer kabul eden avukatın, düzenleyeceği raporlar, “çok
çalıştı, iyi bilirim” gibi soyut cümleler yerine hangi işi yaptığını somut
olarak gösteren cümlelerden oluşmalıdır. Örneğin dosya nosu bildirilerek,
yazdığı dilekçe yada yapmış olduğu katkı, bu raporda yer almalıdır. Hatta, staj
sonrası verilen tezi yada raporu incelediği konusunda yazılı beyanı
alınmalıdır.
Bu ve benzer konularda meslek eğitiminin sağlanmasını Adalet
Bakanlığı’nın yapabileceğine hem inanmamaktayım hem de işin yapısına aykırı
bulmaktayım. Yargılamanın tartışma sanatı olduğunu inkar etmek mümkün değildir.
O halde tüm yargılamalar diğer bir anlatımla tüm uyuşmazlıkların çözümü tez,
anti tez ve sentezden oluşmaktadır. Tez ve anti tezi taraflar ve onlara hukuki
yardımda bulunan avukatlar hazırlamaktadır. Her ne kadar bu açıklama taraf
hazırlamasının geçerli olduğu özel hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin gibi
görünüyorsa da, ceza yargılamasında da, savcı benim deyimimle kamu avukatı
olarak bazen kendisi bazen ise
müştekinin avukatının katkısı ile tezi hazırlamaktadır. Kısacası temel
yapıda bir değişiklik olmamaktadır. Hakim sentezden sorumludur.
O halde, tüm meslek yaşamını sentez oluşturmaya, diğer bir
anlatımla karar vermeye göre düzenlemiş, tüm öğretim ve eğitim kaynaklarını bu
yönde kullanmış bir kişiden, stajyerin, tez ve anti tez konusunda mesleki bilgi
edinip edinmediğinin ölçümlemesini yapmasını beklemek kocaman bir yanlışı kabul
etmektir.
Üstelik mesleki beceriyi, akademisyenlerin hazırlayacağı,
yazılı, hatta büyük bir olasılıkla test soruları ile ölçmek mümkün değildir.
Ölçümlenen şeyin mesleki beceri olup olmadığı konusunda
karar verememişler için, bu bloğda daha önce yayınlanmış yazılarıma bakmalarını,
öncelikle 7.12.2012 ve 31.5.2013 tarihli yazıların içinde yer alan Anayasa
Mahkemesinin ve Danıştay’ın staj sonrası eğitimle ilgili görüşlerini
irdelemelerini önermekteyim.
Zaten avukatlıktan hakimliğe geçiş aşamasında, avukatlar
için yapılan mülakatta hakimlik yapabilecek beceriye sahip olup olmadığımızı
ölçmeleride bunu doğrulamaktadır. Üstelik bu iş mesleki beceri olduğu için, bu
mülakatlara bizi davet etmemektedirler. Doğruda yapmaktadırlar. Ancak, bu
doğrunun yanı sıra yanlışlarını da görmek istememektedirler. Birinci
yanlışları, avukat eğitimini ne yapabilmeleri nede bunun değerlendirmesini
gerçekleştirebilmeleri mümkün değildir. Bizim hakim yetiştirmemiz ve onların
mesleki becerilerini ölçmemiz mümkün olmadığı gibi.onlarında bizi yetiştirmesi
ve değerlendirmesi mümkün değildir.
Söz buraya gelmiş iken, hakimin, meslekten ayrılmasından
sonra, avukatlık yapmasında da aynen avukatın hakimliğe geçmesinde olduğu gibi
mesleki bilgi ve becerisinin avukatlar tarafından değerlendirilmesi gerektiğine
inanmakta olduğumu söylemek isterim. En iyi hakim olmanın avukat olmak için
yeterli olmadığına inanmaktayım.
Belirttiğim bu haksızlığın yanı sıra, bir başka haksızlığa
daha değinmek isterim. Avukatlık yapmaya başlayan hakimin çalışma koşullarını
düzenleyen yasa taslağı, bu koşullarda yer alan çalışma yasağını hükme
bağlarken, bu güne kadar bilmediğim bir kavrama taslakta yer vermiştir. Taslağa
göre, hakim ayrıldığı adalet dairesinde dava alamayacaktır. Örneğin Ankara’da
ki İcra hakiminin adalet dairesi yeni adliye binası olduğu için o sıhhiye
adliyesinde dava alabilecektir. Bu hüküm avukatlara karşı bir haksız rekabet
oluşturmanın yanı sıra avukatlığa başlayan hakimler arasında bile rekabet
oluşturacak niteliktedir.
Bir avukatın aynı anda üç stajyer yetiştirebilmesine olanak
veren madde kanımca, her sene 20.000 civarında mezun verecek olan hukuk
fakültelerinden mezun olan gençleri bir müddet daha oyalamak ve anne-babasının
verdiği para ile avukatlık yapıyorum diye zaman kaybetmesine neden olmaktır. Çünkü,
bu kadar çok avukatı ne yetiştirmek nede onlara insanca yaşam sunmak mümkündür.
Bunun yararı olsa olsa hatalarını örtmek isteyen eski ve yeni iktidarlara ve
onlara yol gösteren bürokratlaradır.
Kanımca, taslağı hazırlayanların, avukatın ve avukatlığın
korunması diye bir kaygıları da bulunmamaktadır. Eğer böyle olsa idi, idari
davalara giren memurların, karşı taraf vekalet ücreti almalarına olanak veren
düzenlemeyi yapmaları mümkün değil idi. İş arayan genç meslektaşlarımız
dururken, vergi dairesi görevlilerinin vergi davalarına girmelerine olanak
verirler mi idi? Üstelik bu davranış
ile, vergi davalarında normlar hiyerarşisi yerine, bakanlık talimatlarının öne
çıkması nedeni ile Mağna Carta’dan bu yana varlığı bilinen vergi kanunla konur,
temel kuralının yıpranmasına olanak verirler mi idi?
Taslağın sahibi, Adalet Bakanlığı bürokratları, avukatın
yetişmesinde stajın önemine inanmış olsalardı, resmi ve özel bir kurumda
çalışan kişinin staj yapmasına olanak veren maddeyi taslağa koymazlardı. Hemde,
çalışmanın avukat stajyerine yasak olduğunu aynı taslağın bir başka maddesinde
hükme bağlamış olmanın yanında bu maddeyi getirmiş olmalarına anlam vermek
mümkün değildir. Bu nedenle, bürokratların hazırladığı bu tasarıda avukatın
yetiştirilmesi için oluşturulan bölümün avukatın yararına olduğuna
inanmamaktayım. Eğer aksini söylüyorlarsa, gerek hakim gerekse avukat stajyeri
staj eğitiminden arta kalan sürede bir kitapçı dükkanında çalışsın demelerini
bekliyorum.
Stajın kurallara ve sınava bağlanmasına hayır diyen, stajın
kalkmasını isteyen genç meslektaşlarımın, ekmeklerinin biz eskiler tarafından
değil meslek dışından mesleğe karışanlar, örneğin yanında maaşlı avukat
çalıştırıp, vatandaşın sosyal güvenlik uyuşmazlıklarını bunlara çözdüren ve
vatandaştan ücret alan kişiler
tarafından ellerinden alındığını bilmelerini isterim.
Genç meslektaşlarımın, bilgi ve sermaye yapılaşmasını
önleyen, buna karşı yurt dışından gelecek olan şirketlere olanak tanıyan, yurt
içinde yapılaşmasını tamamlayan şirketlerin ise şubeler yolu ile yayılmalarına
olanak veren siyasiler tarafından mağdur edildiğinin bilinmesini isterim
Benim inancıma göre, Anayasa mahkemesi’nin sınavı kaldıran
kanunu iptal etmesinden sonra, stajda sınav uygulamasını engelleyen hiçbir
yasal engel yoktur. Bu konuda ki düşüncelerimi Anayasa Mahkemesi ve Danıştay
kararlarına ve ilmi görüşlere dayandırarak bu bloğda dile getirdiğim için
tekrar etmiyorum. Sadece, yöneticinin, var olanla yetinmesi ve başarıyı var
olanla gerçekleştirmesi gerektiğine inandığımı dile getirmekle yetiniyorum.
Sınav Bakanlık tarafından yapılacak hükmünün yanı sıra,
baronun staj bitim belgesi vermesi için, yapması gereken incelemeyi
anlayamadığı mı ? bu inceleme sonucunda altı ay uzatma verilmesinin koşullarını
yasada bulamadığımı, altı ay sonra mutlaka staj bitim belgesi verilmesi gerekip
gerekmediğini yani bu günkü çelişkinin devam edip etmeyeceğini anlayamadığımı
da dile getirmek isterim. Kanımca, bu madde ile, bakanlık, stajyerin eğitiminde
baroların etkili olduğuna inandırmayı düşünmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder