Av. ENDER
DEDEAĞAÇ
TTK 329.
maddesine baktığımızda anonim şirketin tanımının “Anonim şirket, sermayesi
belirli ve paylara bölünmüş olan borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla
sorumlu olan şirkettir.” Şeklinde yer aldığını görmekteyiz. Aynı maddenin
ikinci fıkrası ise pay sahiplerinin şirkete karşı sorumluluklarının sermaye
payları ile sınırlı olduğunu hükme bağlamıştır. Yasanın 329/1 maddesinde yer
alan bu tanım ve değerlendirmeye, YTTK 124. maddesinin hükmü gereği “Sermaye
şirketi kavramını” eklemekte de yarar vardır. Buraya kadar yapılan
açıklamalardan yararlanarak anonim şirketin tanımını, anonim şirket sermayesi
belirli ve paylara bölünmüş olan borçlarından dolayı yalnız mal varlığı ile
sorumlu olup, ortaklarının şirkete karşı sorumlulukları, koydukları sermaye ile
sınırlandırılan sermaye şirketidir, şeklinde yapabileceğimizi düşünmekteyiz. Buraya
kadar yapılan açıklamalardan anlaşılabileceği gibi anonim şirketin kuruluşunda
ana unsur sermayedir.
YTTK’nın 127.
maddesi bir anlamda ETTK 139. maddesinin tekrarı niteliğindedir. Söz konusu her
iki maddede de ticaret şirketlerinde nelerin sermaye olabileceği hüküm altına alınmıştır.
YTTK 127/1’e göre “ Kanunda aksine hüküm olmadıkça ticaret şirketlerine sermaye
olarak;
a) Para, alacak,
kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar,
b) Fikrî mülkiyet
hakları,
c) Taşınırlar ve
her çeşit taşınmaz,
d) Taşınır ve
taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları,
e) Kişisel emek,
f) Ticari itibar,
g) Ticari işletmeler,
h) Haklı olarak
kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi
değerler,
i) Maden
ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar,
j) Devrolunabilen
ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer,
konabilir.”
Gerek EETK
gerekse YTTK’da kişisel emeğin genel anlamıyla sermaye olarak konulabileceği
belirtilmiş ise de YTTK’nın 342. maddesinde “Hizmet edimleri, kişisel emek,
ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.” hükmü yer
almaktadır. Bu hüküm, YTTK 127. maddesiyle aksine hükmü oluşturmakta ve hizmet
edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar anonim
şirketlerde sermaye olarak kabul edilmemektedir. ETTK’da böylesi bir hüküm
olmamasına rağmen, söz konusu dönemde de emek anonim şirketlerde sermaye olarak
kabul edilmemekte idi. Çünkü kişisel emeğin şirkete devri ve bunun üçüncü
kişiler tarafından haczi kabil değildir. Bu açıdan eski yasa ile yeni yasa
arasındaki tek fark yeni yasada emeğin sermaye olarak kabul edilmeyeceğinin
açıkça hükme bağlanmış olmasıdır.
Burada söz konusu
edilen ticari itibar, ortaklardan her hangi birinin ticari itibarıdır. Buna
karşılık her hangi bir ticaret şirketinin, tamamının yada hisselerinin bir
kısmının sermaye olarak konulması düşünüldüğünde, bu şirkete ait öz varlık
hesabında yer alan peştamaliye/ticari itibar/pazar payı yani ticari itibarı YTTK
127/1-f’de belirtildiği gibi bu kapsamın dışındadır.
YTTK’ya göre, nakit
sermaye ve ayni sermaye ayrımı yapılmaktadır. Yasada yer alan bu ayrımın yanı
sıra yine yasamıza göre şirketin iç kaynaklarından karşılanmış sermayenin de
varlığını görmekteyiz. YTTK’nın 462/1 maddesine göre “Esas sözleşme veya genel
kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile
kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın
bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye
dönüştürülerek sermaye iç kaynaklardan artırılabilir.” Nakdi sermaye ve ayın
sermaye şirketin kuruluşunda ve sermaye artırımlarında değerlendirilen sermaye
türleri olmasına rağmen iç kaynaklardan temin edilen sermaye yapısı gereği
ancak sermaye artırımlarında kullanılabilir.
Sermaye artırımı
yapılabilmesi için YTTK 456/1 hükmü gereği daha önceki sermayenin ödenmiş
olması gerekmektedir. Ancak söz konusu madde, iki istisna getirmiştir.
Bunlardan biri maddenin ilk cümlesinde yer alan sermayenin iç kaynaklardan
karşılanması halidir. Diğeri ise, ödenmeyen sermayenin, sermayenin tutarı
içinde önemsenmeyecek bir değerde olması halidir. Yasa koyucu önemsenmeyecek
miktarın ne olduğunu hükme bağlamamış bunu öncelikle, şirket yönetiminin
takdirine bırakmıştır Ancak, şirket yönetiminin önemsiz bulduğu oran yada değer
tescil ile görevli ticaret sicil müdürlüğünce önemli görülebilinir ve talep ret
edilebilinir. Bu durumda, kanımızca, olay YTTK nın 34. maddesi doğrultusunda
yargıya intikal edecek ve çözüm sağlanacaktır. Ancak, madde metninde yer alan
iç kaynaklardan karşılanmak üzere sermaye artırımı yapıldığında ödemenin
gerçekleşip gerçekleşmediği konusunu incelemekte ne yarar gördüğünü anlamamız
mümkün olmamıştır. Çünkü iç kaynaklardan sermaye artırımında, artırılan sermaye
zaten ilk günden beri şirketin bünyesindedir. Sermaye artırımı işlemlerinden
sonra yapılacak olan tek şey kayden düzeltmedir.
Nakdi sermaye
isminden de belli olduğu gibi nakden getirilen diğer bir anlatımla cash para
olarak şirkete verilen sermaye türüdür. Eğer gerek kuruluşta gerekse sermaye
artırımında nakit sermaye konulmuş ise 344/1 gereğince nakden taahhüt edilen
payların itibari değerlerinin en az %25’inin tescilden önce ödenmesi gerekir.
Yine aynı madde gereğince geri kalan bölümün 24 ay içinde ödenmesi şartı söz
konusudur. Burada unutulmaması gereken husus 344/1’in son cümlesinde yer alan
hükümdür. Eğer paylar itibari değerlerinden degilde primli olarak
çıkarılıyorsa, bu hüküm gereğince “Payları çıkarma primlerinin tamamı tescilden
önce ödenir.
Yasa gereği
ödenmesi şart koşulan %25’in ödeme yeri ise 345/1 maddesinde düzenlenmiştir. Bu
ödeme banka ile yapılır. Banka bu ödeme karşılığında ticaret siciline
yöneltilecek bir banka mektubu düzenler. Şirket tüzel kişilik kazandıktan sonra
ticaret sicil müdürlüğü şirketin tüzel kişilik kazandığını bankaya bildirir.
Banka da bu parayı şirkete öder. Yasa koyucu ödemenin sadece şirkete olacağını
hüküm altına almıştır. Her ne kadar gerekçede sadece şirkete ödenmesinin neden
hükme esas alındığı belirtilmemişse de geçmişte yaşanan banka bloke
mektuplarının aynı bankadan temin edilmiş şahıs kredileri ile verildiği bu
nedenle blokenin çözülmesine ilişkin yazı geldiğinde paranın banka şubesinden
çıkartılmadan kayden kredi alan şahsın hesabına döndürüldüğü bu işlemi takiben
de kredinin kapatıldığı pek çok kişi tarafından bilinen bir gerçektir. Böylece
şirketler ödenmiş sermaye yerine ortaklar cari hesabında yer alan ortak
borçlarıyla sermayelendirilmiş olmaktadır. Kanımızca YTTK da yer alan böylesi
bir hükümle belirli oranda da olsa fiktif sermaye diyebileceğimiz durumun önüne
geçilmiştir.
Nakden taahhüt
edilen sermayenin en az %25’i kuruluş aşamasında ya da sermaye artırımında
ödendiğinden ötürü geriye kalan %75’in ne zaman ve hangi koşullarla ödeneceği
339/1-c maddesi doğrultusunda; kuruluş aşamasında esas sözleşmede, sermaye
arıtımı aşaması ise yeni düzenlenen madde metni (madde tadil tasarısı) metninde
gösterilmesi zorunludur. Geçmiş dönemdeki uygulamalarımızda yargısal ve
bilimsel görüşler doğrultusunda geriye kalan paranın ne kadarının hangi tarihte
ödeneceğini bazen madde metnine açıkça yazar bazen ise bunu yönetim kurulunun
yetkisine bırakırdık. YTTK ile beraber yönetim kurulunun yetkisine bırakılan
uygulamanın devam edip etmeyeceği konusunda bir şey söylemek için vakit
erkendir. He ne kadar ETTK 279/3 maddesi hükmü ile nerdeyse birebir aynı olan
339/1-c maddesi bu uygulamanın devam edeceği çağrışımını yapmakta ise de
kanımızca bundan vazgeçilmesi gerekmektedir. Çünkü, söz konusu taahhüt edilmiş
olan sermayenin ödenmesi şirketin
işlerliği açısından ne kadar önemli ise şirket tüzel kişiliğinden alacağı olan
kamu ve özel kişiler açısından da o kadar önemlidir. Söz konusu tarihler
belirgin halde esas sözleşmede ya da değiştirilen madde metninde yer almış ise
alacaklılar bu tarihte ödemenin gerçekleşmemiş olması halinde icra iflas kanunu
89 yoluyla ya da diğer olanaklarla bu alacağı şirket adına talep etmek hakkına
sahiptir. Ortak da bu tarihi bilerek gereken hazırlığını yapacaktır.
YTTK 342
maddesinde, anonim şirketlerde, aynı sermayenin nelerden oluşabileceğinin hüküm
altına alındığını görmekteyiz. Bu maddenin 1 fıkrası nelerin ayni sermaye
olabileceğini ve nelerin olamayacağını belirtirken 2. fıkrası ise bu fıkra
hükmü ile birlikte YTTK nın 128. madde hükmünün uygulanması gerektiğini hüküm
altına almaktadır. Hepsini birlikte yorumladığımızda, YTTK nın 128 maddesinde
sayılan ve nakit ile hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi
gelmemiş alacaklar dışında kalan ayrıca üzerlerinde sınırlı bir ayni hak, haciz
ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikri
mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dahil, mal varlığı unsurları ayni
sermaye olarak değerlendirilir ve bunlar sermaye olarak konabilir sonucuna
ulaşmaktayız.
Ayni sermayenin
hangi mal varlığı unsurlarından oluştuğunu hükme bağlayan YTTK 342 maddesini
takip eden 343.madde ayni sermayeye nasıl değer biçileceğini çözüme kavuşturucu
hüküm içermektedir. Bu maddeye göre, ayın sermayeye değer biçme, şirket
merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince yapılacaktır. Bu hüküm
önceleri tereddüde yol açmış ise de YTTK da yapılan değişiklik ile ticari konulardaki
çekişmesiz yargı işlemlerinin asliye ticaret mahkemelerince yapılacağına
ilişkin değişiklik bu tereddüdü ortadan kaldırmıştır.
YTTK 343.
maddesine göre, mahkeme tarafından atanan bilirkişiler “…değerleme
raporlarında, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri
bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğu, sermaye olarak konulan
alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342 nci maddeye uygunluğunun
belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam değerleri; ayni olarak konulan
her varlık karşılığında tahsis edilmesi gerekli pay miktarı ile Türk Lirası
karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre…”
raporlarında açıklamak zorundadır.
Söz konusu madde,
kuruluş aşamasındaki ayni sermayeye değer biçme ilkesini hükme bağladığından
ötürü, maddenin son cümlesinde, “Bu rapora kurucular, işlem denetçisi ve
menfaat sahipleri itiraz edebilir. Mahkemenin onayladığı bilirkişi kararı
kesindir.” Hükmü yer almaktadır. YTTK da yapılan değişiklik ile işlem denetçisi
uygulamasına son verildiğinden ötürü, işlem denetçisine ilişkin hükmü görmezden
gelmek zorunda olmamıza rağmen, burada yer alan menfaat sahiplerinden kimleri
anlamamız gerektiğini, gerekçeyi ve YTTK 589 vd maddelerini de değerlendirmiş
olmamıza rağmen çözemediğimizi belirtmek isteriz.
YTTK 337/1 nci
maddesine göre “Pay taahhüt edip esas sözleşmeyi imzalayan gerçek ve tüzel
kişiler kurucudur.” Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre “Kurucular, birinci
fıkrada yazılı işlemi, üçüncü bir kişinin hesabına yaptıkları takdirde bu
kişide kuruluştan doğan sorumluluk bakımından kurucu sayılır.” Kurucuların
hukuki ve cezai sorumlulukları YTTK 549 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Bu
hükümlerin uygulanması açısından, kurucu sayılanlar YTTK 337/2 son cümlede yer
alan “Söz konusu üçüncü kişi, kendisi hesabına iş gören kimsenin bildiği veya
bilmesi gereken bir hususu kendisinin bilmediğini ileri süremez.” Hükmü
gereğince sorumlu tutulurlar.
Şirketin kuruluş
aşamasında, ayni sermayede oluşan zarar verici eylemlerden ötürü YTTK 553 nci
maddesi ile kuruculara yüklenen sorumluluk, aynı madde gereğince şirketin
sermaye artırımında şirketin yönetim kuruluna yüklenmiştir. Ayrıca YTTK 590/1
maddesinde yer alan, esas sermayenin artırılmasında, şirketin kuruluşu
hakkındaki hükümlerden yararlanılır hükmünden istifade ederek, mahkeme
tarafından atanan bilirkişilerin hazırladığı rapora sermaye artırımı aşamasında
itiraz etmek hakkının kişisel kanı olarak yöneticilerde olduğunu kabul
etmekteyiz.
Bilirkişi
raporunun kuruluş aşamasında kuruculara sermaye artırımı aşamasında ise yönetim
kuruluna tebliğ edilmiş olması gerektiğini düşünmekteyiz. Aksi takdirde, YTTK
343 ncü maddesinde belirtilen itiraza olanak verilmeyecektir. Yasada, tebliğe
ilişkin bir hüküm olmadığı gibi tebliğden sonraki itiraz için tanınan süre de
belirtilmemiştir. Bu rapor, bilirkişi raporu olarak kabul edildiğine göre, HMK
da yer alan bilirkişi seçimine, bilirkişinin reddine ve çekilmesine ilişkin
kuralların yanı sıra bilirkişi raporuna itiraza ilişkin kuralların da uygulanması
gerektiğini düşünmekteyiz. Gene bizim kanımıza göre, HMK da yer alan
bilirkişinin sorumluluğuna ilişkin kuralların bu nedenle seçilen bilirkişiler
için de uygulanması gerekmektedir.
Maddeden
anladığımız kadarıyla, bu rapor, itiraza ilişkin sürelerin geçmesi ve/veya
itirazların mahkemece değerlendirilmesinden sonra, mahkeme tarafından
onaylanarak kesin hale gelecektir.
Söz konusu
onaylanmış rapor YTTK nın 336/1 maddesinde sayılan diğer belgelerle birlikte
“kuruluş belgesi” olarak kabul edilir ve bunun bir örneği şirketin ticaret
sicilinde bulunan sicil dosyasına konulur bir örneği ise şirket tarafından beş
yıl süre ile saklanır.
Eğer bir taşınmaz
sermaye olarak konacak ise, YTTK 128/2 maddesi gereği bilirkişi tarafından
belirlenen değer ile tapuya şerh verildiğinde, ayni sermaye olarak kabul
edilir. YTTK 128/3 üncü maddesine göre, taşınmazın sermaye olarak kabul
edilmesi için, şirket sözleşmesi yeterlidir. Ayrıca resmi işleme gerek yoktur.
Ancak, şirketin malik sıfatıyla doğrudan tasarruf edebilmesi için, YTTK 128/ 4
üncü maddesi gereği tapu siciline tescil gerekmektedir. Tescil istemi YTTK
128/6 maddesi gereği, şirketin tek taraflı istemde bulunabilme hakkının yanı
sıra, ticaret sicil müdürü tarafından resen ve derhal yapılmalıdır. Kanımızca,
taşınır için hüküm altına alınan bu kurallar YTTK 128/3 hükmü gereği taşınmaz
üzerindeki ayni haklar içinde geçerli olmalıdır.
Fikri mülkiyet
hakları ile diğer ayni değerlerin sermaye olarak kabulü için de özel siciline
YTTK 128/2 hükmü gereği kaydedilmesi şarttır. Bunlar için de YTTK 128/6 maddesi
gereği ticaret sicil müdürü resen ve hemen tescil işlemini yaptırmakla yükümlü
olduğu gibi, şirketin tek taraflı talep hakkı da bulunmaktadır. Ancak burada
taşınmazlarla ilgili olarak hükmedildiği gibi açıkça resmi şekil aranmaz
kuralına yer verilmemiştir. Kanımızca, aynı kuralın burada da geçerli olması
gerekir. Aksi takdirde MK 1 doğrultusunda ilk derece mahkemesi tarafından yasa
yaratılarak bu eksiklik giderilir. Unutmamak gerekir ki Yargıtay’ın MK 1
maddesi gereği ne yasa yaratmaya nede yerel mahkeme hakimi tarafından yaratılan
yasayı denetlemeye yetkisi yoktur.
YTTK 128
maddesinde ticaret siciline ne zaman başvurulacağı belirtilmemiş ise de bunun
şirketin tescil ve ilanından sonra olması gerektiği halin icabından açıkça
anlaşılmaktadır. Çünkü, şirket ancak, tescil ve ilanla tüzel kişilik kazanmış
olmakta ve bu tarihten itibaren hak ve borçlara ehil hale gelmektedir.
Taşınırların
sermaye olarak kabul edilebilmesi için YTTK 128/2 inci maddesi gereği güvenilir
bir kişiye tevdi edilmesi gerekmektedir. Yasa koyucu güvenilir kişinin kim
olabileceğini tanımlamamış bu hususun saptanmasını uygulamaya bırakmıştır. Şirketin
tüzel kişilik kazanması ile şirket bunlar üzerinde YTTK 128/4 maddesi gereği malik
sıfatıyla hareket edebilir.
Görüldüğü gibi,
ayın olarak konulan sermayenin mülkiyetinin şirkete geçmesi için şirketin
tescil ve ilanı koşulu aranmıştır. Şirketin kuruluş aşamasını düzenleyen bu
kuralların benzerlerinin şirketin sermaye artırımı işlemlerine uygulanabilmesi
için YTTK da açık bir hüküm bulamadığımızı öncelikle belirtmekte yarar
bulunmaktadır. Ancak, YTTK 590/1 maddesinde yer alan hüküm nedeni ile kanımızca,
kuruluşta şirketin tescil ve ilanı olarak kabul ettiğimiz tüm hususlar, sermaye
artırımında, madde tadil metninin tescil ve ilanı olarak kabul edilmelidir.
Kuruluş
aşamasında, kimin ne kadar ve hangi tür sermaye koyacağı bilindiğinden ötürü,
işlem akışı sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımına göre daha sadedir.
Kuruluş aşamasında neler yapılması gerektiğini sıralarsak
A / Önce yapılan
kararlaştırma doğrultusunda, kimin ne kadar nakdi kimin ne kadar ayni sermaye
koyacağının saptaması yapılmalıdır. Eğer burada bir ön anlaşma yapılmakta ise,
bu ön anlaşmanın gerçek anlaşmanın tabi olduğu şekil şartlarına uygun olarak
yapılması kuralı gereğince yazılı olmasına ve imzasının noter tarafından tasdik
edilmesine dikkat edilmelidir
B / Eğer ayni
sermaye varsa, bu ayni sermaye için değer biçimi gerçekleştirilmeli ve değer
biçiminin kesinleşmesi beklenmelidir.
C / Üçüncü
aşamada sermaye maddesi, YTTK 339/2.c,d ve e maddelerinde belirlenen hususları
içerecek şekilde açıklıkla kaleme alınmalıdır.
D / Bu aşamada nakit sermaye için gerek ilk apeli
gerekse sonraki apelleri kapsayacak şekilde iştirak taahhütnameleri
düzenlenmelidir. Bize göre YTTK 408/2.a da yer alan hüküm nedeni ile sözleşmenin
hazırlanması ve değiştirilmesi genel kurulun devredilmesi mümkün olmayan
yetkilerindendir.
E / Esas
sözleşmenin imzaları ve YTTK 341/1 de emredilen şekilde “Esas sözleşmeyi
oluşturan payların tamamının, kurucular tarafından esas sözleşmede taahhüt
olunduğu şerhini de içerecek şekilde, noter
tasdiki yapılmalı
F / İlk ödenmesi gereken nakdi sermaye yasada
belirtilen şekilde bankaya yatırılmalı ve bunun karşılığında ticaret sicil
müdürlüğüne verilmesi gereken yazı alınmalıdır.
G / Diğer
maddelere ilişkin çalışmalar tamamlandıktan sonra örneğin YTTK 349. maddesi
doğrultusunda hazırlanması gereken kurucular beyanı hazırlanarak, YTTK 333/1
maddesi doğrultusunda bakanlığın iznine gerek varsa bu tamamlanarak yoksa
doğrudan doğruya ticaret sicil müdürlüğüne sunulmalıdır.
Eğer nakdi
sermayenin bankaya yatırılacak olan kısmı bankaya yatırıldıktan sonra şirketin
kuruluşu gerçekleşmez yani tüzel kişilik kazanamaz ise, bankaya yatan paranın
geri alınabilmesi için YTTK 345/2 madde hükmüne göre, YTTK 345/1 de sözü edilen
noter onayından üç ay geçmesi ve bu konuda ticaret sicil müdürlüğünce bankaya
hitaben bir yazının verilmiş olması gerekir
Banka bu işlemden sonra parayı sahiplerine yani sermaye payını yatıran
ortağın bizzat kendisine verir.
Eğer, sermaye
artırımı işlemi yapılacak ise; bunun değişik yolları olduğunu önce belirtmek
isteriz. Bunlar taahhüt yol ile sermaye artırımı, iç kaynaklardan sermaye
artırımı ve şarta bağlı sermaye artırımıdır. Biz bu aşamada taahhüt yolu ile
sermaye artırımını inceleyeceğiz.
1 / Öncelikle
sermaye artırımının gerekli olduğunun yönetim kurulunca, somut verilere dayalı
olarak saptanması gerekmektedir. Bu aşamada, eğer sermaye artırımında ayni
sermaye varsa bunun değerlendirilmesi işlemleri de tamamlanmalıdır.
2 / Sermaye
artırımına gereksinim olduğuna ve sermayenin hangi kaynaklardan karşılanacağına
dair yönetim kurulu kararı alınmalı ve bu kararla birlikte bakanlığa ve/veya genel
kurula sunulacak olan madde tadil tasarısı hazırlanmalıdır.
3 / YTTK 333/1 hükmü gereği sermaye artırımı
bakanlık onayına sunulacak ise sunulmalı ve onanması için gereken çalışma
yapılmalıdır, aksi takdirde sunulmadan yönetim kurulu kararına dayalı olarak
genel kurul için çağrı yapılmalıdır. Yapılacak çağrıda sermaye artırımına
ilişkin madde değişikliği mutlaka yer almalıdır. Sadece nakde dayalı sermaye
artırımlarında, madde tadil metni yazmak kolay olmakla birlikte ayni sermayeyi
kapsayan sermaye artışlarında bu yazılım zorlaşmaktadır. Çünkü YTTK 339.
Maddesi hükmü gereği, sermayenin nasıl oluştuğu, gerçeği yansıtıp yansıtmadığı,
kimin tarafından taahhüt edildiği, hangi tarihlerde ödeneceği ve benzeri
bilgiler bu madde metninde bulunmalıdır.
Genel kurula
sunulan metinin daha sonra değiştirilmesi daha doğrusu genel kurul kararı
doğrultusunda yeniden düzeleme olanağı bulunmakla birlikte bu bile yeterli
kolaylığı sağlayamayacaktır. Öncelikle belirtmek gerekir ki genel kurul yeni
bir madde metni yapılması doğrultusunda karar alırsa örneğin ayın sermaye
yerine nakit sermaye konulmasına karar verirse madde metni yeniden yazılacaktır.
Şirketin yapısı gereği madde değişikliği bakanlığa sunulması gereken şirket ise,
bu sunuş yapılacak yoksa sadece yönetim kurulu kararının değiştirilmesi ile
yetinilecektir.
Elbette, yönetim
kurulunca hazırlanan ve gerektiğinde bakanlıkça tasdik edilmiş olan metnin
değiştirilmesi yönünde oluşan genel kurul kararının özellikle bakanlık
tarafından yada yönetim kurulunca kabul görmemesi söz konusu olabilecektir.
Böylesi bir durumun varlığında usulüne uygun şekilde bu kararların iptali içn
gereken davaların açılması gerektiğini düşünmekteyiz.
4 / Bu aşamadan
sonra, aynen kuruluşta olduğu gibi YTTK 341. maddesi doğrultusunda noter onayı
alınmalıdır. Kanımızca, alınan bu onay aşamasında da söz konusu madde gereği
madde tadili ile sağlanan sermaye artırımı için gereken taahhüdün
gerçekleştiğine dair şerh de bulunmalıdır. Ancak bu şerhin verilebilmesi için,
en azından iştirak taahhütlerin noterce kontrol edilmesi veya kontrol
edildiğini belirten bir başka kişi yada kuruluşun beyanının bulunması
gerekmektedir. Eğer iştirak taahhütleri noterce kontrol edilecek ise bunların
altında ki imzaların ya huzurda atılması yada bizzat getirilerek dışarıda
atılan imzanın onayı gerekmektedir. Elbette iştirak taahhüdünde bulunmaya yetki
veren bir vekalet de bu işlemin yapılması için yeterli olacaktır
5 / YTTK 459.
maddede hükme bağlanan İştirak
taahhüdünde bulunabilmek için YTTK 461. maddede belirtilen rüçhan haklarının
kullanımına ilişkin sürenin geçmesi bu konudaki işlemlerin tamamlanması
gerekmektedir. Bunların yapılabilmesi için ise, genel kurul kararına gereksinim
bulunmaktadır.
Genel kurulda
sermayenin artırılması yönünde oy kullanan kişinin bile sermaye artırımına
katılmak zorunluluğu olmadığı düşünülürse, madde tadil tasarısı ile açıklanan
ve genel kurul kararına bağlanan sermaye
artırımı sağlanamaz ise ne yapılacaktır?
İştirak taahhütnamesi
yada madde tadili metnini imzalayanların bu taahhütlerinden kaynaklanan nakit
yatırımını ilgili bankaya yatırıldığını düşündüğümüzde, taahhüde edilmesi
gereken yani düşünülen sermaye artırımına ilişkin kısım tamamlanmaz ise ne olacaktır?
ETTK
uygulamasında ani kuruluş ve tedrici kuruluş işlemleri bulunduğundan ötürü, bu
sorun tedrici kuruluşa atıf yapan sermaye artırımı hükümleri ile
çözümlenebilmekte idi, bu gün tedrici kuruşla izin verilmediğine göre, rüçhan
hakkına ilişkin uygulama nasıl yapılacaktır? Yasada bu konudaki tek hüküm, YTTK
461. maddesidir. Söz konusu madde, rüçhan hakkının bir hak olduğunu, haklı
neden olmaksızın sınırlandırılamayacağını hükme bağlamaktadır. Bunun yanı sıra,
YTTK 461/3. maddesinde rüçhan hakkının nasıl kullanılması gerektiğinin
kararının yönetim kurulunca alınacağını da hüküm altına almıştır. Ancak,
yönetim kurulunun bu yetkisinin kayıtlı sermaye uygulamamasında mı yoksa tüm
sermaye artırımlarında mı uygulanması gerektiği belirtilmemiştir. Kanımızca, bu
hükmün kayıtlı sermaye ile sınırlı tutulması gerekmektedir.
Her ne kadar YTK
nın 127 maddesinde alacakların şirketlere sermaye olarak konulmasına olanak
verilmiş ve YTTK 130 maddesinde alacakların sermaye olarak konulması halinde
alacağı sermaye olarak getiren ortağın sermaye borcunun alacağın tahsiline
kadar süreceği hüküm altına alınmış ise de, YTTK 342/1 maddesine göre anonim
şirketlerde “vadesi gelmemiş alacaklar” ın sermaye olarak konamayacağına
ilişkin hüküm bulunmaktadır. Bu maddenin mefhumu muhalifinden anlaşıldığı gibi
vadesi gelmiş alacaklar sermaye olarak konabilecektir.
YTTK nın 463/1.
maddesine baktığımızda “şarta bağlı sermaye artırımı” madde başlığı ile özel
bir sermaye artırımı yönteminin benimsendiğini görmekteyiz. Bu madde “yeni
çıkarılan tahviller veya benzeri borçlanma araçları nedeniyle” şirkette
alacaklı olanlara şirketin sermaye artırımına katılmasında sağlanan özel bir
yöntemdir. Madde metninden şirket çalışanlarının da bu yöntemden yararlanabileceği
belirtilmiştir. Burada öncelikle “benzeri borçlanma araçlarından” nelerin
kastedildiğinin çözümlenmesi gerekmektedir. YTTK 463-469 maddeleri arasında yer
alan hükümleri birlikte değerlendirdiğimizde burada ifade edilmek istenilenin
sermaye piyasası kanununa dayalı olarak, yani tahvil yada benzeri yollarla yapılan borçlanmaların olduğu anlaşılmaktadır.
Bu aşamada,
ayrıca, ortaklar cari hesabında yer alan şirketin ortaklara olan borçlarının
sermaye artırımında kullanılıp kullanılmayacağı sorusuna cevap aramamız
gerekecektir. Kanımızca, şirketin ortaklara olan borcu, çok sık görülen bir
durumdur. Şirketin bir ortaklıktan çok şahsi işletme olarak değerlendirildiği
toplumumuzda şirketin parası ile yani sermaye ile şahsi paramızın özellikle
karı-koca ve çocuktan yada akraba ve arkadaşlardan oluşan şirketlerde bir
ayrımı yapılmamaktadır. Bu nedenle bu tür şirketlerde, büyük ortak/gerçek tacir
şirketin gereksinimine kendi olanaklarını da sermaye artırımının şekil
şartlarına uymaksızın koymaktadır. Kısaca örtülü sermaye artırımı olmaktadır.
Örtülü sermaye vergi hukuku açısından ayrıca değerlendirilmekle birlikte
kanımızca TTK açısından ayrı değerlendirilmesine gerek yoktur. Bu nedenle ortağın
örtülü sermaye yolu ile koyduğu sermaye ile bir taşınır yada taşınmaz alınmış
ise, bu işlemin bir zararı da görülmeyecektir. Eğer bu örtülü sermaye cari
harcamalara sarf edilmiş ve geri kazanılamamış ise şirketin öz varlığı zarar
görecek hatta şirket sermaye kaybı işlemleri ile karşı karşıya kalacaktır. YTTK
376 bu halin sermaye azaltılmasına hatta iflasa yol açabileceğini hükme
bağlamıştır. Ancak, YTTK 377 nakit sermaye konulması halinde iflasın
ertelenebileceğini hükme bağlamıştır. Bu durumda yapılması gereken, ortak
tarafından şirkete verilen borcu, vadesi gelmiş alacak olarak kabul edip bunu
sermayeye katmak bir çözüm yolu oluşturacaktır
SERMAYE
ARTIRIMINDA YAŞANMASI OLASI PROBLEM
YTTK anonim
şirketlerin kuruluşunda ani kuruluş ilkesini benimsemiş olup ETTK da var olan
tedrici kuruluş ilkesini terk etmiştir. Bu nedenle, sermaye artırımı
işlemlerinin de ani kuruluş ilkesine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
Ani kuruluşta,
sermaye koyma borcunu üstlenen tüm ortaklar şirketin kuruluş aşamasında
üstlenmiş oldukları sermayenin türünü, miktarını vb bilgileri içeren şekilde
hazırlanmış olan şirket esas sözleşmesinin sermayeye ilişkin maddesini de
içeren bir esas sözleşmeyi imzalayarak, bu taahhüdü gerçekleştirmektedirler.
Aynı yöntemin sermaye artırımında da gerçekleşmesi gerekmektedir. Çünkü YTTK
459/1 maddesinde, artırılan sermayeyi temsil eden payların tamamı ya değişik
esas sözleşmede yada iştirak taahhütnamesinde taahhüt edilir hükmü
bulunmaktadır. Ayrıca, iştirak taahhütnamesinin içeriği YTTK 459/2 maddesinde
düzenlenmiştir. Bilindiği gibi, sermayeyi belirleyen esas sözleşme maddesinin
nasıl yazılacağı ise YTTK 354/1.d. maddesinde belirtilmiştir. Görüldüğü gibi,
ister iştirak taahhütnamesi ile isterse esas sözleşmenin değişiklik metnini
imzalayarak rüçhan hakkını kullanan ortak bu hakkı genel kurul kararından önce
kullanmış olmaktadır. Çünkü, YTTK 354/1.d. maddesine göre artırımın içeriği
açıkça belirtilmelidir. Ancak, bu yöntemin uygulanması halinde YTTK 461
maddesinde hükme bağlanan rüçhan hakkının kullanımına ilişkin hükümlerin nasıl
uygulanması gerektiğinde bizce bir problem bulunmaktadır.
Kanımızca
problem, ortağın rüçhan hakkını kullanmasına ilişkin zamanın saptanmasından
kaynaklanmaktadır.Eğer ortak rüçhan hakkını sermaye artırımının kabul edildiği
genel kurul kararının alınmasından sonra kullanacak ise, yani genel kurul
kararından sonra yönetim kurulu YTTK 461/3 maddesinin hükme bağladığı gibi, en
az onbeş günlük süre vermeye ve yasada yer alan diğer koşullara uyarak ilan
edecek ise, sermaye maddesine ait değişiklik metnini yazmak mümkün
olamayacaktır. Çünkü sermaye artırımı genel kurulda onaylanırken kimin kabul
edip etmeyeceği belli olmadığı gibi sermaye artırımını kabul eden kişilerin
sermaye artırımına katılıp katılmayacakları da belli değildir. Eğer rüçhan
hakkı genel kurul kararından önce kullanılacak ise henüz artırımına karar
verilmeyen bir sermayenin taahhüt edilmesi söz konusu olacaktır ki bu ise
sisteme aykırı bir davranış olacaktır.