1 Mart 2016 Salı

LİMİTED ŞİRKETLER (2)

Av. ENDER DEDEAĞAÇ & Av. ELÇİN SANAL


SERMAYE


Bir limited şirketin varlığından söz edebilmek için, bu şirketin sahip olduğu sermayeyi de belirlemek gerekir. Sermayeye ilişkin ilk temel hüküm MK’nın 47.maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre, tüzel kişiler, kişi toplulukları ve mal toplulukları olmak üzere iki özelliğe dayalı olarak kurulmaktadır. Bunlardan paraya dayalı olarak kurulanlar, MK’da yer alan genel hükümlerin yanı sıra, özellikle ticaret kanununda yer alan hükümlere tabidir. Ticaret kanununda bu konuya ilişkin hükümler, ikinci kitabın birinci kısmında yer alan “genel hükümler” kısmında yer almaktadır. Dikkati çeken madde, YTTK 127.maddesidir ve “sermaye koyma borcu” madde başlığını taşımaktadır. Bu hükmün ETTK’daki karşılığı 139.madde olup, onun da madde başlığı “Sermaye Koyma Borcu” olarak düzenlenmiş idi.

Görüldüğü gibi MK, ETTK ve YTTK da yer alan hükümler sermayesiz bir ticaret şirketinin olamayacağını açıkça hükme bağlamıştır. Ayrıca YTTK’nın 127.maddesi sermaye koymanın bir yükümlülük olduğunu hükme bağlamanın yanı sıra, ETTK’da olduğu gibi nelerin sermaye olarak konabileceğini de hükme bağlamaktadır. Ancak YTTK 127/1/h-i-j ,ETTK’nın 139. Maddesinden farklı olarak, yeni bazı değerlerin de sermaye olabileceğini kabul etmiştir. Madde gerekçesine göre, teknik gelişmeler nedeniyle, zorunlu olarak bu değişiklik yapılmıştır.
YTTK’nın 127/2.maddesinde, sermayeye ilişkin bu genel değerlendirme yapılırken, YTTK içinde yer alan bazı hükümlerin saklı tutulduğu belirtilmektedir. Söz konusu 127.madde metni şöyledir:

“MADDE 127- (1) Kanunda aksine hüküm olmadıkça ticaret şirketlerine sermaye olarak;
 a) Para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar,
b) Fikrî mülkiyet hakları,
c) Taşınırlar ve her çeşit taşınmaz,
d) Taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları,
e) Kişisel emek,
f) Ticari itibar,
g) Ticari işletmeler,
h) Haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler,
i) Maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar,
 j) Devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer, konabilir.
(2) Kanunun 307 nci maddesinin ikinci, 342 nci maddesinin birinci ve 581 inci maddesinin birinci fıkra hükümleri saklıdır.”

Bu maddede sayılan, saklı tutulan hükümlerden bir tanesi, YTTK nın 581.maddesi olup bu hüküm limited şirketlerin sermaye yapısı ile ilgilidir. Söz konusu 581.madde ise şöyledir:

“MADDE 581- (1) Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz veya tedbir bulunmayan; nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar ve adlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.
(2) 127 nci madde hükmü saklıdır.”

ETTK nın 137 maddesini, limited şirketlerde nelerin  ve hangi koşullarla ayni sermaye olabileceğini değerlendiren YTTK nın 581 maddesi ile karşılaştırdığımızda, YTTK nın

-       Hizmet edimlerinin
-       Kişisel emeğin
-       Ticari itibarın
-       Vadesi gelmemiş alacakların
Sermaye olarak konamayacağını hükme bağladığını görmekteyiz
Gene aynı maddeye göre,

-       Fikri mülkiyet hakkının
-       Sanal ortamların ve adların
Sermaye olarak konulabilmesi için

-       Üzerlerinde, sınırlı ayni hak, haciz veya tedbir bulunmaması
-       Ayrıca değerlendirilebilen ve devredilebilen nitelikte bulunması
gerekmektedir.

Elbette ki YTTK nın 581. Maddesinde yer alan bu sınırlamaların dışında kalan YTTK nın  127. Maddesinde sayılan nakit para ve diğer değerler limited şirketlerde, sermaye olarak yer alabilmektedir.

YTTK nın 128 maddesinde yer alan hükümler ile ayni sermaye oluştururken dikkat edilmesi gereken hususlar hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme yapılırken özellikle, ETTK döneminde taşınmaz mülkiyetinin sermaye olarak konulmasından ötürü yaşanan problemler dikkate alınıştır.

Taşınmazların sermaye olarak kabul edilebilmesi için YTTK128/2 maddesine göre,
-       Değerinin bilirkişi aracılığı ile saptanması
-       Tapu siciline şerh verilmiş olması
Gerekir. Aynı madde hükmüne göre, tapuya verilen şerh üçüncü kişilerin iyi niyet iddialarını kaldırır.

YTTK nın 128/4 maddesine göre, taşınmazların sermaye olarak konulması halinde, şirketin bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi için tapu siciline tescil gerekir. Eski TTK’dan farklı olarak, YTTK nın 128/6 maddesine göre, tapu siciline tescil, ticaret sicil müdürü tarafından hemen ve resen yapılır. Kanunun ticaret siciline müdürüne tanımış olduğu bu yetki gene aynı maddeye göre, şirketin tek taraflı olarak tapu siciline yapacağı müracaat hakkını ortadan kaldırmaz.

YTTK nın 128/4 maddesinin ticaret sicil müdürüne yüklemiş olduğu bu görev sadece taşınmazlar ve bunlar üzerinde ki aynı haklarla sınırlı olmayıp diğer sicillere kaydı gereken sermaye değerleri için de geçerlidir. Elbette, bunlarda da şirketin tek başına başvurma yetkisi bulunmaktadır.

Taşınmazlar için konulmuş bu hükümler, taşınmazlar üzerinde var olan ya da kurulacak olan ayni hakların sermaye olarak konulması halinde de geçerlidir.

YTTK nın 128/4 maddesine göre, paradan başka ekonomik bir değer veya taşınırın sermaye olarak konulması halinde, YTTK nın 128/2 maddesi gereği taşınırların, güvenilir bir kişiye tevdi edilmesi gerekmektedir. Yine aynı maddeye göre, bu taşınırlar üzerinde şirket, YTTK nın  128/4 maddesine göre, tüzel kişilik kazandığı andan itibaren malik sıfatı ile hareket edebilir.

Görüldüğü gibi yasa koyucu, sermaye olarak konulan değerlerin şirkete kazandırılması için gereken önlemleri almaya çalışmıştır. Gene bu amaçla hareket eden kanun koyucu, YTTK nın 128/8 maddesinde, tescile kaydı yada güvenilir kişiye teslimi mümkün olmayan değerlerin korunabilmesi için, bunlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini belirtmiştir. Gene aynı maddeye göre, kanun koyucu, ihtiyati tedbiri takiben açılması gereken dava için koymuş olduğu sürenin tescille başlayacağını kabul etmiş ve şirketin kurulması için geçecek zaman diliminde ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkması ihtimalini ortadan kaldırmıştır.

Yasa koyucu, YTTK nın , ikinci kitabı olan Ticaret Şirketlerine ilişkin birinci kısmında yer alan “Genel Hükümler” başlıklı kısımda, bu hükümleri koymakla yetinmemiş ayrıca, limited şirketler bölümünde de limited şirkete özgü hükümler koymuştur.

Yukarıda da açıkladığımız gibi, genel hükümlerde yer alan sermaye unsurları, limited şirketlere ilişkin bölümde değerlendirilirken bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. Bunlar arasında, YTTK 582/1 son cümlesinde yer alan “Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar”ın sermaye olamayacağına ilişkin emredici hüküm yer almaktadır. Görüldüğü gibi, hizmet edimleri, kişisel emek ve ticari itibar, adi şirkette ortaklık payının oluşmasında etken olabilecek unsurlar olmasına rağmen limited şirkette değerlendirme dışı tutulmuştur. Ayrıca, YTTK nın 582/1 maddesi şirketin kuruluşunda hizmeti geçenlere, ortak olup olmamasına bakılmaksızın, menfaat tanınabileceğini hükme bağlamış olmasına rağmen, YTTK nın 581/1 maddesi bu menfaatlerin şirketin kuruluşundan sonra devam edemeyeceğini hükme bağlamıştır.  Ayrıca, ETTK nın 142. maddesi ile aynı yapıda olan YTTK nın 130 maddesi alacakların aynı madde içeriğinde hükme bağlanan koşullarla sermaye olarak konulabileceğini hükme bağlamışsa da limited şirketlere ilişkin maddeler arasında yer alan YTTK nın 582/1 maddesi, “vadesi gelmemiş alacakların” sermaye olamayacağını sadece vadesi gelmiş alacakların sermaye olabileceğini hükme bağlayarak, ana kuraldan ayrılmış ve daha sınırlı bir sermaye yapısı benimsemiştir.
Bu konuda www.ender dedeağaç bloğspot.com  da yer alan “Anonim Şirketlerde Kuruluşta ve Artırımda Sermaye” adlı yazıdan yararlanmak mümkündür.

YTTK yürürlüğü girdiğinde 585.madde, “Şirket, kanuna uygun olarak düzenlenen şirket sözleşmesinde, kurucuların limited şirket kurma iradelerini açıklayıp, sermayenin tamamını şartsız taahhüt etmeleri ve nakit kısmı hemen ve tamamen ödemeleriyle kurulur. 588 inci maddenin birinci fıkrası saklıdır.”ifadeleriyle, şirketin kurulabilmesi için sermayenin hemen ve tamamen nakit ödenmesi koşulunu da aramaktaydı. Ancak bu maddede 6335 nolu, 26.6.2012 tarihli kanunun 31.maddesiyle yapılan değişiklik neticesinde, şirket kurucuları tarafından sermayenin tamamının ödenmesinden vazgeçilmiş, tamamının taahhüt edilmesi yeterli sayılmıştır.

Söz konusu madde metninin son hali aşağıdaki gibidir:

“MADDE 585-  (1) Şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi şartsız olarak taahhüt ettikleri, imzalarının noterce onaylandığı şirket sözleşmesinde limited şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur. Esas sermaye pay bedellerinin ödenmesi, ödeme yeri, ifa borcu, ifa etmemenin sonuçları, bedelleri tamamen ödenmemiş payların devri hususlarında bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. 588 inci maddenin birinci fıkra hükümleri saklıdır.

YTTK 585.maddedeki yukarıda bahsettiğimiz sermayenin tamamının ödenmesinin taahhüt edilmesinin yeterli sayılması değişikliğine ek olarak, esas sermaye pay bedellerinin ödenmesi, ödeme yeri, ifa borcu, ifa etmemenin sonuçları, bedelleri tamamen ödenmemiş payların devri konularında da anonim şirketlere ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı düzenlemesi getirilmiştir. Böylece YTTK 585.maddesinin anonim şirket hükümlerine atfı doğrultusunda, şirket kurucularına, nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az %25’ini tescilden önce ödemek koşuluyla, kalanını tescili izleyen 24 ay içinde ödeyebilmek hakkı tanınmıştır. 

Yasanın özellikle YTTK 583/5, 581, 578, 127 vd. maddelerinin izin verdiği unsurlardan oluşan sermaye, YTTK nın 580/1.maddesine göre 10.000 TL den az olamaz. Gene aynı maddeye göre, bu tutar Bakanlar Kurulunca on katına kadar arttırılabilir.

Şirket sermayesi, sermaye paylarından oluşur. YTTK nın 583/1 maddesine göre, sermayeyi oluşturan şirket paylarının itibari değeri, aynı madde de belirtilen istisna hariç 25 Türk lirası ve katları olarak belirlenir. İstisna ise, madde de açıkça belirtildiği gibi, “şirketin durumunu iyileştirmek amacı” ile sınırlandırılmıştır. Ancak, ne bu madde de ne de madde gerekçesinde ya da başka maddelerde, şirketin durumunu iyileştirmeden ne anlaşılması gerektiği belirlenmemiştir. Kanımızca, burada iyileştirmeden kasıt, İİK 179 doğrultusunda, zorunlu iflas halinde tanınan şirketin mali durumunun iyileştirilmesine ilişkin tedbirlerdir. Diğer bir anlatımla, limited şirketler için TTK’da iflasın ertelenmesi hükümleri bulunmamasına rağmen, İİK m.179’dan yararlanarak iflas ertelemesi uygulamak mümkündür.    
(Bu konuda ender dedeağaç bloğspot’ta yer alan makalelere özellikle iflas ertelemesini alacaklılar açısından değerlendiren makaleye bakabilirsiniz)

Ortakların sahip olduğu, şirket esas sermaye payları, ETTK nın 507 maddesinde olduğu gibi YTTK nın 583 maddesine göre de, birbirinden farklı olabilir. Ancak, bu fark oluşturulurken, YTTK nın 583/2 maddesi hükmü gereği, bir sermaye payı 25 TL eder kuralından hareketle, değerin 25 TL nin katları olması şartına uyulması gerekir. Sermaye payının 25 TL ve katları olmasından beklenen yarar, şirket ortaklar kurulunda oy kullanılırken yada şirketle ilgili bir hakkın yada yükümlülüğün hesaplanmasında itibari değerin esas alınmasından kaynaklanmaktadır.

YTTK nın 583/3 maddesine göre, bir ortak birden fazla sermaye payına sahip olabilir.

YTTK nın 583/4 maddesi, esas sermaye payının itibari değerinden daha fazla bir değerle çıkarılabileceğini hükme bağlamıştır. Kanımızca bu olanak hem kuruluş aşamasında hem de sermaye artırımı aşamasında kullanılabilecektir. Eğer esas sermaye payı itibari değerden fazla bir değerle çıkarılmış ise, arada oluşan olumlu fark şirketin karı olarak kayda geçmelidir. Kanımızca, itibari değerin üstünde bir değerle esas sermaye payı çıkarılması, eski pay sahipleri ile yeni pay sahipleri arasında eşitliğin bozulmasını önleyecek bir davranıştır. Bu nedenle de, sermaye artırımların da önce özvarlık hesabı yapılarak eski payların gerçek/rayiç değeri bulunmalı, bu hesaplamada elde edilen artı değer de dikkate alınarak yeni esas sermaye payları oluşturulmalıdır.

Esas sermaye payları ile ilgili açıklamalara son vermeden önce, öneminden ötürü madde gerekçesini de bilgilerinize sunmaktayım.

“Madde 583 - Birinci fıkra: Limited şirkette, "itibarî değer", anonim şirketteki itibarî değerden hem teorik hem de doğmatik düzen yönünden farklıdır. Anonim şirkette itibarî değer, gerçek anlamda paylara bölünmüşlüğün gereği olarak sermayenin serbestçe devredilebilen, hak kaynağı işlevini haiz, bağımsız bir birimini oluştururken; limited şirkette pay bir taraftan konulan sermayeyi gösteren ve bazı hesabi işlemlere temel oluşturan diğer paylarla eşit olması zorunlu bulunmayan esas sermayenin bir parçasını oluşturur. Anonim şirkette sermaye paylara bölünmüştür, limited şirketde ise esas sermaye payı, bazı hakların belirlenebilmesi ve kullanılabilmesi amacıyla hesabi olarak bölünür. Payın hesaben bölünmesi, payın verdiği oy hakkının hesaplanmasına ve temettünün belirlenmesine ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerinin uygulanmasına hizmet eder. Diğer yandan, “bir ortak=bir pay” kuralının belirli bir yararı bulunmamakta, aksine, payın kısmî devrinde bölünme gibi güçlüklere yol açmaktadır.”

YTTK nın 584. maddesi ETTK da olmayan bir hükümdür. Bu yeni hükme göre, limited şirketler de intifa senetleri çıkarabilir. Gene aynı madde hükmüne göre, limited şirketlerin intifa senetleri hakkında anonim şirketlerin intifa senetlerine ilişkin hükümler kıyasen uygulanır.

Limited şirketlere ilişkin özel hükümler arasında, şirket sermaye borcunu ödemeyen ortak hakkında uygulanması gerekenleri hükme bağlayan bir maddeye rastlanmamaktadır. Bu nedenle, YTTK nın 127 vd maddelerinde yer alan genel hükümlerden yararlanarak olayı çözümlemekte yarar vardır. YTTK nın 128/1 maddesi gereği “her ortak, usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesi ile koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur.” Eğer ortak bu borcunu yerine getirmiyorsa YTTK 128/7 ve 129/1 maddelerinde hükme bağlanan yaptırımlarla karşılaşır. Bunlar önceden ihtar çekmek kaydı ile YTTK nın 128/7 maddesinde hükme bağlanan şirketin uğradığı zararın tazmini ve YTTK nın 129/1 maddesinde hükme bağlanan temerrüt faizidir. YTTK 128/7 maddesi tazminat talep edebilmek için ihtar şartı getirmiştir. Ancak, madde ihtar için bir geçerlilik koşulu ileri sürmemiştir. Uygulamanın nasıl gelişeceğini zaman içinde göreceğimizi belirtmenin yanı sıra, olayı avukat gözü ile değerlendirdiğimizde,  ihtarı çekenin şirket olduğu bu nedenle tacir sayıldığı dikkate alınarak YTTK nın  18/3 maddesine uygun davranmak ve taahhütlü mektup,noter, telgraf yada e-imza yolunun , gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Gene yasa, ihtar için belirli bir süre tanımamıştır. Bu nedenle, ihtarda “makul bir süre” tanımak gerektiğine inanmaktayız. Makul süre belirlenirken, sözleşmede, sermaye taahhüdü borcunun nasıl ve ne zaman yerine getireceğine ilişkin hüküm bulunup bulunmamasını değerlendirmekte yarar vardır. Eğer süre belirlenmiş ise, bu süreye uyularak makul süre tayin etmek gerekecektir.


EK ÖDEME VE YAN EDİM

Şirketler hukukuna yeni kazandırılan ve esas sözleşmede yer alması kaydı ile kullanılabilecek olan bu iki yükümlülüğü esas sözleşmeyi irdelerken incelemekte yarar bulunmaktadır.

EK ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

“Ek ödeme yükümlülüğü” kavramı yenidir ve YTTK’nın 603 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Böylesi bir yükümlüğün oluşabilmesi için, YTTK 603/1 ve 3 maddesi gereği şirket esas sözleşmesinde bu konuda bir hüküm bulunması gerekir.

Yasa maddesinin metninden anlaşılacağı gibi, bu yükümlülük esas sermaye payı bedeli dışında bir yüktür. YTTK’nın 603/3 maddesinde belirtildiği gibi, esas sermaye payını esas alan belirli bir tutar olarak gösterilir ve hiçbir şekilde esas sermaye payının iki katını geçemez.

Madde gerekçesine baktığımızda, bu yükümlüğün nakit ödeme olarak belirlenmesi gerektiğini görmekteyiz. Gene gerekçeye göre, bu yükümlülük önceleri, “..finansal yönden kötü duruma düşen, bilanço açığı bulunan şirkete ortakların yapacakları ek ödemelerle yardımcı olmaları…” olarak kabul edilmiş iken, kaynak İsviçre tasarısında uygulama alanı genişletilmiştir. Bu genişleme YTTK’nın 603/1 b ve c bentlerinde de görülmektedir.

Şirket esas sözleşmesinde yer alan bu yükümlülükleri, şirket, şirket ortağından; ancak YTTK 603/1 maddesinde yer alan koşullar doğrultusunda isteyebilir. Konunun yeni olması nedeni ile madde metni aynen aşağıya alınmıştır:

“Madde 603/1 - Ortaklar şirket sözleşmesiyle, esas sermaye payı bedeli dışında ek ödeme ile de yükümlü tutulabilirler. Ortaklardan bu yükümlülüğün yerine getirilmesi ancak,
a) Şirket esas sermayesi ile kanuni yedek akçeler toplamının şirketin zararını karşılayamaması,
b) Şirketin bu ek araçlar olmaksızın işlerine gereği gibi devamının mümkün olmaması,
c) Şirket sözleşmesinde tanımlanan ve özkaynak ihtiyacı doğuran diğer bir hâlin gerçekleşmiş bulunması”

Burada yer alan talep, YTTK 603/5 maddesi gereği müdürler tarafından gerçekleştirilir.

Ortağın bu sorumluluğu şirkete karşı olup şirket alacaklılarına karşı bir sorumluluğu yoktur. Ancak YTTK’nın 603/2 maddesinde yer alan hükme göre, eğer şirketin iflası açılmış ise, ek ödeme yükümlülüğü muaccel olur.

EK ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN AZALTILMASI YA DA KALDIRILMASI İLE GERİ ÖDEME KOŞULU

Ek ödeme yükümlülüğünün azaltılması ya da kaldırılabilmesi için YTTK’nın 603/6 maddesinde belirtilen iki koşulun bir arada bulunması gerekir. İlk koşul, kanuni yedek akçeler toplamının zararı karşılaması, ikinci koşul ise esas sermayenin azaltılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasıdır.

Ancak, YTTK’nın 605/1 maddesini incelediğimizde, ek ödeme yükümlülüğünün, esas sermaye borcu gibi, ödenmekle şirketin mülkiyetine geçmediğini, eğer koşulları oluşabilirse, bunun geri istenebileceğinin hükme bağlandığını görmekteyiz. Bu maddeye göre, “…ek ödemeye ilişkin tutarın, serbestçe kullanılabilecek yedek akçeler ile fonlardan karşılanabilir olması...”  hali doğmuş ise, geri ödemenin ilk koşulu doğmuştur. Bu koşulun varlığı, işlem denetçisi tarafından da onaylanırsa, geri ödeme yapılabilecektir.

Görüldüğü gibi, ek ödeme ile ortak, bir tehlikeyi önlemek için, şirkete karşı borç altına girmektedir. Böylece bir anlamda şirketin borçlarından ötürü belirli oranda ve koşulda sorumluluğu üstlenmekte; bir anlamda ona kefil olmaktadır. Bu anlamda konuyu değerlendirdiğimizde, serbestçe tasarruf edilen yedek akçeler ile ve fonlarla ek ödeme yükümlülüğün karşılanması halinde, asıl borçludan tahsil olanağı doğduğu için kefilin sorumluluğuna gidilmemesi kuralında olduğu gibi, ortağın sorumluluğu sona ermekte ve ek ödemesi iade edilmektedir. Ancak burada sorulması gereken bazı sorular vardır. Örneğin; serbestçe tasarruf edilen yedek akçe nedir? Fon nedir? Bunların içeriğinde yer alan nakit, ek ödeme sınırlarını mı karşılamalıdır, yoksa bu yolla tüm borç karşılanır hale mi gelmelidir?

Olayı bu şekilde değerlendirdiğimizde, ek ödemenin azaltılması ve kaldırılması için aranılan “kanuni yedek akçeleri toplamının zararı tamamen karşılaması” şartını anlamamız ve uygulama zamanını yorumlayabilmemiz mümkün olmamaktadır.

Ek ödeme, esas olarak yükümlülüğün doğduğu andaki ortağa aittir. YTTK’nın 604 maddesi ortağın şirketten sorumluluğunun hangi koşullarda devam edeceğini hükme bağlamıştır. Bu hüküm, madde gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde konu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, yasa maddesini ve gerekçeyi bilgilerinize sunmaktayız.

“Madde 604 Gerekçesi - Birinci fıkra: Ek ödeme yükümü, kural olarak, ortağın şirketten ayrılması ile o ortak yönünden sona erer. Ancak, şirket, ortağın ayrılmasından itibaren iki yıl içinde iflâs etmişse, hüküm başkadır. Bu halde ayrılan ortak bakımından yüküm devam eder. Tasarı, yükümün paya bağlı olduğu kuralından, alacaklıları korumak ve özellikle kötü niyetli ayrılmalara engel olmak amacıyla zorunlu olarak ayrılmaktadır. Aksi halde, fazla paya sahip (hakim) ortak işlerin iyi gitmediğini görünce şirketten kolayca ayrılarak söz konusu yükümden kurtulup, ona güvenerek kredi veren alacaklıları kandırmış olur.
Hükmün kaynağı İsviçre Öntasarısıdır. Daha sonra bu tasarıda parlamentoda yapılan değişiklik kanunumuz tarafından benimsenmemiştir. Çünkü, sürenin üç yıla çıkarılmasının menfaatler dengesine uymadığı ve kurumu amacından saptırdığı ve bu araçtan yararlanmak isteyecek şirketleri caydırabileceği sonucuna varılmıştır.

İkinci fıkra - İkinci fıkra bu yükümün paya bağlı olduğu ilkesini doğrular. İlke uyarınca ek ödeme yükümünün payın geçtiği kişi, yani halef tarafından yerine getirilmesi gerekir. Ayrılan ortağa, ek ödeme yükümü için başvurulabilecek hallerde halefin yükümü yerine getirdiği ölçüde, ortağın borçtan kurtulması hem adaletin gereğidir, hem de ilkenin doğal sonucudur. İsviçre Tasarısı ayrılan ortağın ek ödeme yükümünün yükseltilemeyeceği hükmüne yer vermiştir. Doğal olanın hükme bağlanması gerekmediği için bu hüküm kanuna alınmamıştır. Ayrılma ile ortağın üzerinde organların kararları hükmü doğuramaz hâle gelir. Ayrılmış ortağın katılma, önerme ve oy verme hakkını haiz olmadığı bir organın kararı ile bağlı olması hukuken açıklanamaz. Ayrıca 607 nci madde bu konuda kesindir.”

Madde metni ise aşağıdaki gibidir:

“Yükümlülüğün sürmesi
MADDE 604- (1) Şirket, ortağın şirketten ayrılmasının tescil edildiği tarihten itibaren iki yıl içinde iflas etmiş ise bu eski ortaktan da ek ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesi istenir.
(2) Ek ödeme yükümlülüğü, halef tarafından yerine getirilmemişse, ortağın sorumluluğu, yükümlülüğü gerçekleştiği tarihte ortağa karşı ileri sürülebileceği ölçüde devam eder.”

YAN ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

YTTK’nın 606 ve 607 maddelerine baktığımızda, “yan ödeme yükümlülüğü” adı altında yeni bir düzenlemenin yer aldığını görmekteyiz. Bu maddelerin ne getirdiğini anlayabilmek için, bunları tasarının ilgili maddesinin madde gerekçeleri ile birlikte değerlendirmek gereğini hissettiğimizi açıkça belirtmek isteriz.

Öncelikle belirtmek isteriz ki bu yükümlülük esas sermaye payına yüklenmiş bir yükümlülüktür. Söz konusu yükümlülüğün esas sözleşmede belirtilmesi gerekir. Eğer kuruluş aşamasında böyle bir yükümlülük esas sözleşmede yer almıyorsa, böylesi bir yükümlülüğün esas sözleşmeye eklenebilmesi için, YTTK’nın 607/1 maddesine göre ancak tüm ortakların katılımı ile oluşacak bir karar gerekir.
YTTK’nın 606/2 maddesine göre, eğe istenirse esas sözleşmede, yan ödeme yükümlülüğünün ana hatları belirtilmekle yetinilip ayrıntıların düzenlenmesi genel kurul kararlarına bırakılabilinir.

YTTK’nın 606/1 maddesi, yan edim yükümlüğü getirilerek şirketin işletme konusuna giren işlerin gerçekleşmesine yardım edilebileceğini hükme bağlamıştır. Bu hükmün daha geniş bir açıklamasını bulmak için gerekçeye baktığımızda, “Yan edim yükümlülükleri limited şirketin bir taraftan kişisel öğelerden oluşabilen yanını ortaya çıkaran diğer taraftan onu, kooperatife yaklaştıran bir kurumdur. Yan edimler de esas sermaye payına bağlıdır.
İkincil (tâli) sıfatıyla da nitelendirebileceğimiz yan edimler bir kısım esas sermaye paylarına veya pay kategorilerine yüklenebilen veya payların tümüne yönelik olan yapma, yapmama, katlanma, kullandırma edimleridir. Süt, pancar, şeker kamışı, meyve gibi ham ve/veya işlenmiş ürünlerin teslimi, park yeri veya depo yeri sağlanıp kullandırılması, taşıma gibi hizmetlerin sunulması ve benzeri edimler yan edimlerin konusunu oluşturabilir. Bu edimler, şirketin konusunu gerçekleştirmesine, ortaklarının bileşiminin (meselâ, süt veya meyve üreticilerine özgülenmiş olmak gibi) korunmasına ve şirketin başka şirketlerin hakimiyeti altına girmemesine hizmet eder. Hem mevcut hem de yeni hukukumuzda anonim şirketler için de öngörülmüş bulunan yan edimler kural olarak karşılıksız değildir.” açıklamasının yer aldığını görmekteyiz. Bu açıklamaların ışığında, yan edim yükümlülüğünün esas sermaye payına bağlı bir yükümlülük olmasının yanı sıra, tüm paylar yerine bir kısım paylara yüklenebileceğini de görmekteyiz. Gene gerekçeye göre, bu yükümlülüğün sermaye şirketlerinden çok, kooperatiflerde görülen yükümlülükleri andırdığının belirtildiğini de görmekteyiz.

YTTK’nın 606/3 maddesine göre, eğer şirket esas sözleşmesinde, şirketin özkaynak ihtiyacını karşılamak için, ayni ve nakdi edim yükümlülükleri varsa ve şirket esas sözleşmesinde bunların uygun bir karşılığı yoksa, bunlar yan ödeme yükümlülüğü olarak değil, ek ödeme yükümlülüğü olarak değerlendirilmelidir.